336 syf.
9/10 puan verdi
Güzel bir kitap ile McCabe serini noktaladık. Benim için serideki tek kötü kitap ara kitap Alaric'in hikayesi oldu. Ewan ve Caelen'in anlatıldığı kitaplar çok daha başarılıydı. Seriyi takip edenler bilir güzel kızımız Rionna ilk önce Ewan ile, o olmadı Alaric ile, o da olmadı Caelen ile evlenme noktasına gelir. Bu durumdan sonra kadının gururunun ne kadar incindiğini siz düşünün artık. Caelen geçmişte yaşadığı ihanet yüzünden ailesinin felaketine sebep olduğu için bir daha kalbini dinlememeye kararlıdır. Rionna ile evlenmeyi kabul etmesi ailesine geçmişte yaşattıkları karşısında bir tür özür gibi bir şeydir. Rionna ise sapık ruhlu babası yüzünden küçük yaşından beri kendini korumak için çalışır, durur. Erkek fatmamız bizim yani. Bu iki savaşçı, kırılgan ruhun birbirlerini keşfetme yolculuğu.. Ben okurken baya keyif aldım. Evet bu İskoçyalı herifleri ve onların hikayelerini çok seviyorum. Hepsi Jamie Fraser yüzünden! :) Tavsiye ederim. “You’ll fight, damn it. You’ll not give over this easily. God is not ready for you yet because I am not through with you. You’re going to wake up and you’re going to give me the words I’ve waited on for so long. Telling me you love me on the battlefield as we both lay dying doesn’t count. You’ll give them to me and mean them or so help me I’ll bury you in unconsecrated ground so that you never rest and you’ll be forced to dwell in this keep with me for eternity.”
Asla Bir İskoçyalı Sevme
Asla Bir İskoçyalı SevmeMaya Banks · Koridor Yayıncılık · 2014179 okunma
"Dünyada bir tek insana inanmıştım. O kadar inanmıştım ki, bunda aldanmış olmak, bende artık inanmak kudreti bırakmamıştı. Ona kızgın değildim. Ona kızmama, darılmama, onun aleyhinde düşünmeme imkân olmadığını hissediyordum. Ama bir kere kırılmıştım. Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı; çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi. Sonra, aradan seneler geçtiği halde, nasıl hâlâ ona bağlı olduğumu gördükçe, ruhumda daha büyük bir infial duyuyordum.”
Reklam
Neden seni bir çiğ damlası gibi böylesine titrek, böylesine hassas görmeliyim? oysa yorgun kalbim üşürken, şimdi donuk gözlerim acıyı taşıyor.. Sen,hayran olduğum düşsel kadın, bir buz dağı gibi olan kalbin bütün insanlara acı çektirmek için mi böyle, yoksa sadece senin için yaşayanlara mı? Eskiden yaşamayı yürekten severdim, birçokları gibi fırtınalı yaşadım ve şimdi benim için artık hiçbir şey önemli değil, çünkü hayatımı bir bardak su gibi çalkaladın. Günlerim öyle yavaş, öyle sessiz geçiyor ki, sevgilim, ve sen çok uzaklardasın, bir o kadar da yakında, kalbimin yanında, duygularımın derinliğinde. seni tekrar görmeyi, sesini duymayı öyle çok istiyorum ki. ama hiçbir şey değişmeyecek; benden öyle uzaksın ki. 'RATKO' LEYLA için...
...Sana bu parayı veriyorum, çünkü beni artık mutlu eden pek bir şey yok, sadece sen varsın. Beni tanımanın sana acı ve hüzün getirdiğinin farkındayım. Umarım bir gün bana daha az öfkeli ve kırgın olduğunda sadece bu yaptığımdan başka yapacak bir şeyim olmadığını, bunun gerçekten iyi bir yaşama sahip olmana, benimle tanışmasaydın sahip olacağın hayattan daha iyi bir hayata sahip olmana yardımcı olacağını da anlarsın. ... İşte böyle. Kalbimde bir iz bıraktın Clark. Komik kıyafetlerin, kötü esprilerin ve en küçük bir duygunu bile saklamak konusundaki beceriksizliğinle odamdan içeri girdiğin ilk andan itibaren bende bir iz bıraktın. Sen benim hayatımı, bu paranın senin hayatını değiştireceğinden çok daha fazla değiştirdin. Beni o kadar sık düşünme. Seni sulu gözlü bir şekilde hatırlamak istemiyorum. Sadece iyi yaşa.
Sayfa 478Kitabı okudu
Onu ilk kez gördüğümde yaşantımda çok önemli bir yer tutacağını sezmiştim. Bu tıpkı, bir filmin daha ilk karesinden bütününü kavramak, sonunu tahmin etmek gibi bir duyguydu. Onu ilk gördüğümde bundan böyle artık benim için çok önemli olacağını sezmiş ve ürkmüştüm. O andan başlayarak yaşantım değişecek, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Bunu nasıl güçlü hissettiğimi ve sarsıldığımı iyi hatırlıyorum. Fakat elimden gelen hiçbir şey yoktu. Çünkü güçlü bir çekim alanının etkisine girmiş, büyülenmiştim. Bütünüyle tuhaf olarak tanımlanacak bir zevkle bu albeniye kapılmıştım. Tamamen kendi isteğimle ve tamamen "ben" oluşumla ilgili olarak.
Ben, kendi kendimi bütünüyle mahvettim. Artık kendimi kıyaslayabileceğim herhangi bir şey var mıdır; ahlak kuralları filan? Bana faydası olacak hiçbir ahlak kuralı yoktur artık. Hele böyle bir durumda ahlak dersleri kadar yersiz bir şey olamaz. Ah, şu kendini beğenmiş tipler! Böbürlene böbürlene sana nasihatler vermeleri! Şu anki durumumun iğrençliğini ve pisliğini en az kendileri kadar bildiğimi bilselerdi, o koca dillerini sallamaktan vazgeçerlerdi. Bana bilmediğim ne söyleyebilirler ki? Benim sorunumla ilgili ne bilebilirler ki?
Reklam
aynanın arkası a’raf l bütün leylakları düşünmeden öldürüyorlar yeşermeden sınır dışı erguvanlar bu bahar sustum o sırlı kapılarda içimin en kadınına küfür etmeyin diyor ya inandığımız kitaplar yalandan ağıtlarla dolu ve tekin değil sokak bak; omuz omuza korkak cesetlerle tabutlar insanlar aynalardan neden bu kadar korkar neden çırılçıplak sığındığımız kahramanlar ey içinden geçtiğim gürültülü cümle söyle cellatlar ne zamana kadar acımadan susar ll büyürken canın acıyacak dememiştin anne ellerimdeki dikenleri toplamıyor masallar açılmıyor oynadığım sahnelerde asla perde bensiz başlıyor bensiz bitiyor o sihirli rüyalar lll susmuyorum aslında bakma bana öyle yağmursuz gün yok sanki gök’yüzümde ne kadar bağırsam da geceye ve güne sesim ulaşmıyor artık gökteki meleklere yoksa benim de mi ellerim kirlendi anne ?
Sayfa 84
İçimden geldiği için yazıyorum! Başkaları gibi normal bir iş yapamadığım için yazıyorum. Benim yazdığım gibi kitaplar yazılsın da okuyayım diye yazıyorum. Hepinize, herkese çok çok kızdığım için yazıyorum. Bir odada bütün gün oturup yazmak çok hoşuma gittiği için yazıyorum. Ben, ötekiler, hepimiz, bizler İstanbul’da, Türkiye’de nasıl bir hayat yaşadık, yaşıyoruz, bütün dünya bilsin diye yazıyorum. Kâğıdın, kalemin, mürekkebin kokusunu sevdiğim için yazıyorum. Edebiyata, roman sanatına her şeyden çok inandığım için yazıyorum. Bir alışkanlık ve tutku olduğu için yazıyorum. Unutulmaktan korktuğum için yazıyorum. Getirdiği ün ve ilgiden hoşlandığım için yazıyorum. Yalnız kalmak için yazıyorum. Hepinize, herkese neden o kadar çok çok kızdığımı belki anlarım diye yazıyorum. Okunmaktan hoşlandığım için yazıyorum. Bir kere başladığım şu romanı, bu yazıyı, şu sayfayı artık bitireyim diye yazıyorum. Herkes benden bunu bekliyor diye yazıyorum. Kütüphanelerin ölümsüzlüğüne ve kitaplarımın raflarda duruşuna çocukça inandığım için yazıyorum. Hayat, dünya, her şey inanılmayacak kadar güzel ve şaşırtıcı olduğu için yazıyorum. Hayatın bütün bu güzelliğini ve zenginliğini kelimelere geçirmek zevkli olduğu için yazıyorum. Hikâye anlatmak için değil, hikâye kurmak için yazıyorum. Hep gidilecek bir yer varmış ve oraya tıpkı bir rüyadaki gibi bir türlü gidemiyormuşum duygusundan kurtulmak için yazıyorum. Bir türlü mutlu olamadığım için yazıyorum. Mutlu olmak için yazıyorum...
Artık olağanüstü maceralar,büyük projeler hayal etmesini öğrenmiştim. Hayatımın çok zor günlerinde bunun bana çok yararı oldu. Oysaki, böyle günler neredeyse, hayatımdan hiç eksik olmadığı için, hayal kurmaya gün geçtikçe daha çok alıştım. Başkalarından yardım beklemiyordum. Hiç bir olağanüstü rastlantıya da bel bağlamıyordum. Fakat irademin gittikçe kuvvetlendiğini de fark ediyordum. Yaşam koşulları benim için ne kadar güçleşirse, o oranda kendimi daha güçlü, daha akıllı hissediyordum. İnsanı insan yapanın, kendini saran çevreye gösterdiği direnç olduğunu fark edeli epey zaman olmuştu.
Sayfa 9
"Küçük çiçek artık sevilmiyorsun, önemsenmiyorsun çünkü solmaya başladın" dedi biri.. Üzüntüsünden aniden kokusunu kaybedip, yapraklarını yere indirdiyse de çiçekçik, topladı kendini hemencecik. "Hayır" dedi. "Benim sevgim sizinki gibi değil. Karşılıksız sevmeyi seviyorum ben. Ve siz soluyor olsanız sizi yine severdim. O yüzden son güne kadar devam edeceğim kokumu size vermeye ve her gün biraz daha ölmeye yüz tutsam da mutlu olacağım sizi görünce." çiçek günlüğü
Reklam
4 yaş: Babam her şeyi biliyor. 5 yaş: Babam çok şeyi biliyor. 6 yaş: Benim babam, senin babandan daha çok şey biliyor. 8 yaş: Babam her şeyi bilmiyor. 10 yaş: Babamın gençliğinde her şey çok farklıymış. 12 yaş: Aslında babam bu konuda hiç bir şey bilmiyor. Çocukluğunu anımsamayacak kadar yaşlı. 14 yaş: Babama kulak asma. O artık çağ dışı! 21 yaş: Babam mı? Aman, Tanrım. O hiç bir işe yaramaz. 25 yaş: Babam bu konuda az da olsa bir şeyler biliyor, ama bu yaşta bir insanın bu konuda bir şeyler bilmesi normal zaten. 30 yaş: Bu konuda babamın bir fikrini alsak iyi olacak. O kadar deneyimli ki. 35 yaş: Babama sormadan hiç bir şey yapmam. 40 yaş: Acaba babam bu konuda nasıl üstesinden gelirdi? Ne kadar akıllı, deneyimli bir insandı. 50 yaş: Babamın yanımda olması ve bu konuda bana akıl vermesi için neler vermezdim. Onun ne kadar akıllı bir insan olduğunu hiç takdir etmemişim. Oysa ondan ne kadar çok şey öğrenebilirdim.
Artık olamayacağını biliyorum. Aşk benim kalbimi yakıyor, seninkini yalayıp geçiyor. Ben tam merkezine koyuyorum aşkı hayatımda, sen başka bir şeyin yerine koyuyorsun. Bana evlenme teklif ettin, reddettim. O gece sana geldim, bu defa sen reddettin. Aşkı ve ahlakı tartıp durdun aylar boyunca. Gerekçelerini, savunularını, ithamlarını, infazlarını sıraladın; sanığı da savcısı da yargıcı da sen olan bir mahkemede yargılayıp durdun kendini defalarca. Hangi yanın haklı çıksa, bu davanın öbür yanından yara aldın. Çünkü ne yeteri kadar âşık ne de yeteri kadar ahlaklıydın. Oysa aşkın yeterince’ si olmaz benim için hiç olmamış sevgilim. O ya vardır ya yoktur. Hududu, temkini, itidali, tazmini olursa zaten aşk olmaz. Var olduğu müddetçe vardır o. Ve var olduğu müddetçe de tek biçimde tek hacimdedir…
Resim