Değersizlik duygusu ya azla ya da çokla dışa vurur kendini: Yani ya aşağılık kompleksi gösterir insan ya da üstünlük kompleksi… ikisinin de temelinde değersizlik duygusu vardır.
Türkiye'de iki tarih vardır: Bunlardan biri, bir kesimin özellikle İslâm kültürünü çağrıştıran bütün öğelerini yok saydığı, bu öğelerden had safhada rahatsızlık duyduğu, değiştirmek ve unutmak istediği, yahut en azından soğuk baktığı, sahiplenmek istemediği, bu sebeple de hep menfî yönlerini öne çıkardığı bir tarihtir. Diğeri, öteki kesimin tepkisel olarak adeta kutasallaştırdığı, bugünkü perişanlığının doğurduğu aşağılık kompleksi karşısında yegâne teselli ve iftihar kaynağı olarak gördüğü için zaman zaman kucağına sığındığı, bu yüzden de eleştirilmesinden veya en azından birtakım gerçeklerinin dile getirilmesinden hoşlanmadığı, bu yönlerini saklamaya çalıştığı bir tarihtir.
Ne kadar önemsiz olursa olsun, kendisinin sahip olmadığı bir üstünlüğü bir başkasında gördüğünde, bunun bir üstünlük değil, bir dert olduğuna kendini inandırır ve o kişiye gıpta etmek durumunda kalmamak için, acırdı.
İnsanların, aşağılık duygusunu ödünlemenin yanında verdiği bir başka tepki yolu daha vardır. Üstünlük kompleksi olarak adlandırılır. Üstünlük kompleksinde, aşağılık kompleksinin tersi olarak aşırı ödünleme vardır. Birey aşağılık duygusunu yenebilmek için gösterdiği ödünlemeyi abatır ve böylece üstünlük kompleksine sahip olur.
Günlük hayatın içerisinde de bu durum bizi etkilemeye devam eder. İçinde bulunduğumuz aileyi saklama eğilimi, olmadığın bir sosyokültürel grubun üyesi gibi davranma,maddi bütçeni çok fazla zorlayarak, ciddi borçların altına girerek giyim, kozmetik ürünleri ya da araba almak gibi çabalar çoğunlukla arka plandaki aşağılık kompleksini bastırma çabasıdır. Ancak ne yaparsan yap, var olduğun halini kabullenmediğin ve farklı birisiymiş gibi davrandığın zaman, çok fazla yorulursun. Çünkü var olduğun halin gibi olmak için çaba harcamazsın, davranışlarını ortaya koyarken düşünmezsin tekrar tekrar, çünkü olduğun gibisindir.
Bu derin ve yaygın aşağılık kompleksine dair yakın bir örnek Wikileaks belgeleridir. Maalesef bu belgelerden kendi dış politika tecrübemle de teyit edilen en önemli gözlemim şu oldu:
Ülkemizdeki eğitim ve kültür sisteminin en tutarlı ve sağlam işi, her insanımıza Batı’ya karşı aşağılık kompleksi aşılamaktır.
Bir Batılı diplomat; mesleği bakan, diplomat, asker, siyasetçi, gazeteci, akademisyen olsun bir Türk vatandaşına bir istihbari
soru sorduğunda, vatandaşımız emir almışçasına onun cevabını vermeye hazırdır. Wikileaks' in gösterdigi gerçek budur.
Aşağılık kompleksi: En büyük düşmanımız iste budur.
Hemen bir gazete haberinden örnek verelim: "Onlar geleceğin Einstein, Beethoven, Shakespeareler'i... Üç yaşında okuma ögreniyor, dört işlemi zihinden yapıyor, doğadaki sesleri notaya çevirebiliyor. Onlar Türkiye'nin gelecegini inşa etmeye hazirlanyor." (Star gazetesi, 1 Ocak 2011)
Habere göre Türkiye'nin geleceğinde Einsteinlar, Bethovenlar ve Shakespeareler olacakmis. Sayılan isimlerin Türkçe telaffuzları bile verilmemiş. Yazıda kendi büyük bilim, müzik
ve edebiyat adamlarımızın esamesi bile okunmuyor. Geleceğin ibn Sinâlar'ı,Dede Efendiler'i, Cemil Meriçler'i demiyoruz. Başkalarının isimlerini ideal olarak belleyen bir ülkenin hiç kendi isimleri ortaya çıkabilir mi?
...gerek "aşağılık" gerekse "büyüklük" kompleksi, düşüncemizi ve eylemimizi "bizden" ve "kendimizden" uzakta, başkalarının referansları ve parametleriyle düşünmemize ve tarif etmemize yol açar.
Kişi güçlü üstünlük hislerine sahiptir ve bunun yanı sıra, sağlıklı mücadele ve gelişme yöntemleriyle telafi etme cesaretinden yoksundur. 'Kişinin yetersiz olma halini' kabullenemez. Bu noktada, kişi bir başka şekilde telafi etmenin yollarını ve daha kolay bir çıkış yolu arar.
Gerçekten de üstünmüş gibi davranarakve uydurma bir üstünlük hissine kapılarak.
Kişi, güçlü birisiyle iyi anlaştığını sergiler (geniş anlamda, okuldaki sınıfınızın liderinden tanınmış bir kişiye kadar herkes olabilir). Bunu yaparak, özel olduğunu anlatır. Kişinin iş deneyimini yanlış sergilemesi veya belirli giysi markalarına karşı aşırı bağımlılık sergilemesi, otorite vermenin çeşitleridir ve muhtemelen üstünlük kompleksinin özelliklerini de taşırlar. Her örnekte, üstün ya da özel olan aslında 'ben' değildir. Sadece kişi bunu otoriteyle ilişkilendirerek, 'ben'in üstün görünmesini sağlar. Kısacası, uydurma bir üstünlük hissidir.
Bunun temelinde de yoğun bir aşağılık duygusu yatar.