Şuurumun hücrelerinde zincir altında tuttuğum asalak vehimler, derin elemler ve karanlık fikirler, zincirleri kırıp hücuma geçmeye mecal bulamasınlar diye zihin kovanımı türlü meşguliyetlerle dolduruyorum.
Ya işin yasasını kabul edersin ya da insan doğasının sağlığını ver kusurlarını istismar edenlerin oluşturduğu tembel ve asalak insan müsveddeleriyle baş başa kalırsın , Toplumda ki bu asalak kitle ,korkaklar ile aynı cinstedir. Azimle ortaya konan çalışmadan korku duyarlar . Fransız filozoflardan Bayle ‘nin sözüne kulak verirsek “Cehennemin harı içten kaynayanlar için kızar ; cennet ayaklara karşı merhametsizdir. ”
Reklam
Kendinle olmak sana ıstırap gibi geliyorsa başkalarına tutunan asalak bir canlıdan farkın kalmaz.
... bütün sanat eserleri belleğe dayanır. Belleği billursu hale getirmenin, somutlaştırmanın araçlarıdır. Bir ağacın üzerindeki bir böcek gibi, sanatçı da asalak gibi çocukluğundan beslenir. Sonra biriktirdiklerini harcar, yetişkin olur ve olgunluğu da son noktadır...
Sayfa 9 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
İnsanlar vardır, bilirsiniz, başkalarından sürekli bir şeyler bekler ya da isterler. Aslında bu, bir insanın ihtiyaçlarını kendisinin karşılamasından çok daha büyük bir çabayı gerektirir. Üstelik onur kırıcıdır da. Ama onlar için önemli olan, diğer bir insanın ya da insanların kendileri için bir şeyler yapmasıdır. Bunun için her şeye katlanırlar. Genellikle bu tutumlarının bilincinde değildirler. Amaçları diğer insanları sömürmek değil, bir şeylerin hazırca kendilerine verilmesidir. Aşırı bağımlıdırlar ve kendi sorumluluklarını başkalarının üstlenmesini beklerler. Onların çevremizdeki varlığından sıkılabilir ya da bize yük olduklarını düşünebiliriz. Ama çoğu kez kendi bağımlılığımızdan ötürü onları çevremizde tutarız. Kendilerine bir şeyler verildiği sürece bizden kopmazlar. Bir diğer deyişle, böyle kişiler kronolojik olarak yetişkin, hatta entelektüel yönden iyi gelişmiş olsalar bile, bebeklik yıllarının asalak varoluş biçimini sürdürürler.
Reklam
Dışarıda yaşayan bir Türk olarak; çocukluğu, gençliği daha çok Türkiye'de geçmiş, daha sonraları Amerika'da kalmış biri olarak ülkeye baktığım zaman, kendisi hiçbir şey yaratmadan, gerçekten kazanan sınıfın ya da genelde başkasının yarattığı değere el koymaya çalışan, asalak bir şekilde yaşayan, öyle ya da böyle işini bilen, kafası tamamen buna işleyen, devamlı rant peşinde koşan bir anlayayışın ülkeye hâkim olduğunu ve bunun en tepeden en dibe kadar her yeri istila ettiğini görüyorum.
Sayfa 194Kitabı okudu
Uyuyamayıp ışığı yakarız ve kanımızı emip gücümüzü tüketen asalak bir parazit gibi içimizde yuva kuran öfkeye öfkeleniriz. Sadece verdiği zarara kızmayız, bir başına içimizde gelişmesine de kızarız, çünkü biz şakaklarımız zonklayarak yatağın kenarında otururken, öfkenin uzaktaki asıl faili, kurbanı olduğumuz öfkenin parçalayıcı gücünden zarar görmeden kalır.
Sayfa 360 - SiaKitabı okudu
Bir kez hazır yemeye, başkasının emeğine yaslanıp asalak geçinmeye alışılmaya görsün, işte böyle saati gelince herkes hünerini göstermeye başlar...
İnsanlar vardır, bilirsiniz, başkalarından sürekli bir şeyler bekler ya da isterler. Aslında bu, bir insanın ihtiyaçlarını kendisinin karşılamasından çok daha büyük bir çabayı gerektirir. Üstelik onur kırıcıdır da. Ama onlar için önemli olan, diğer bir insanın ya da insanların kendileri için bir şeyler yapmasıdır. Bunun için her şeye katlanırlar. Genellikle bu tutumlarının bilincinde değildirler. Amaçlan diğer insanları sömürmek değil, bir şeylerin hazırca kendilerine verilmesidir. Aşırı bağımlıdırlar ve kendi sorumluluklarını başkalarının üstlenmesini beklerler. Onların çevremizdeki varlığından sıkılabilir ya da bize yük olduklarını düşünebiliriz. Ama, çoğu kez kendi bağımlılığımızdan ötürü onları çevremizde tutarız. Kendilerine bir şeyler verildiği sürece bizden kopmazlar. Bir diğer deyişle, böyle kişiler kronolojik olarak yetişkin, hatta entelektüel yönden iyi gelişmiş olsalar bile, bebeklik yıllarının asalak varoluş biçimini sürdürürler.
Reklam
Mükemmel!
Bir kez hazır yemeye, başkasının emeğine yaslanıp asalak gibi geçinmeye alışılmaya görsün, işte böyle saati gelince herkes hünerini göstermeye başlar.
Ana-Baba ve Çocuk
İnsanlar vardır, bilirsiniz, başkalarından sürekli bir şeyler beklerler ya da isterler. Aslında bu, bir insanın ihtiyaçlarını kendisinin karşılamasından çok daha büyük bir çabayı gerektirir. Üstelik onur kırıcıdır da. Ama onlar için önemli olan, diğer bir insanın ya da insanların kendileri için bir şeyler yapmasıdır. Bunun için her şeye katlanırlar. Genellikle bu tutumlarının bilincinde değildirler. Amaçları diğer insanları sömürmek değil, bir şeylerin hazırca kendilerine verilmesidir. Aşırı bağımlıdırlar ve kendi sorumluluklarını başkalarının üstlenmesini beklerler. Onların çevremizdeki varlığından sıkılabilir ya da bize yük olduklarını düşünebiliriz. Ama çoğu kez kendi bağımlılığımızdan ötürü onları çevremizde tutarız. Kendilerine bir şeyler verildiği sürece bizden kopmazlar. Bir diğer deyişle, böyle kişiler kronolojik olarak yetişkin, hatta entelektüel yönden iyi gelişmiş olsalar bile, bebeklik yıllarının asalak varoluş biçimini sürdürürler.
mızmıza dayalı bir isyankarlık
Ne kadar inanılmaz görünse de, sanatçı basit mi basit bir Mani­heizme hapsedilir. Eserlere fiziksel ve gerçek boyutları çerçevesinde bakmamamız, sorumsuzluk ve yaltakçılığının tehlikeli imalarını göz ardı etmemiz istenmektedir. Diğer yandansa, ahlaki olduğu söylenen fikirlerine tutunmamız, toplumun yararına oldukları iddia edildiği için onlara hiç analiz etmeden, irdelemeden, çocukça ve utanılacak biçimlerde sergiledikleri kötülüklerden daha fena olduklarını belirt­ meden alkış tutmamız beklenir. Hannah Wilke'nin kanserliyken çektiği fotoğrafların sanat değil kendi hastalığını ticarileştirme ama­ cı güttüğünü söylemek feminizme hakaret olarak algılanır. Eseri yo­rumlamak sanatçının toplumsal aktivizmine, Maniheist dünya görü­ şüne karşı bir saldırıya dönüşür. Yorumlamak, analiz etmek ve sor­gulamak bizi toplum karşıtlarının tarafına geçirir. Bu sahte sanatı icra eden sanatçılar kurumlara asalak gibi yapışır, kaynakları emer, iktidarı rahatsız etmeyen sınırlar içinde hareket eder, galeri aktiviz­mini benimser, mızmıza dayalı bir isyankarlık yaparlar. Eleştirmen­ler de onlarla omuz omuza durur, antisosyal diye suçlanmalarını en­geller. Elbette bu satılmışlığın meyvesi boldur: Bugün dalkavukluk eden yarın bir sergiye küratör olur.
Yahudi daima başka milletlerin yolları üzerinde ,asalak olarak yaşamıştır .
“... bütün sanat eserleri belleğe dayanır. Belleği billursu hale getirmenin, somutlaştırmanın araçlarıdır. Bir ağacın üzerindeki bir böcek gibi, sanatçı da asalak gibi çocukluğundan beslenir. Sonra biriktirdiklerini harcar, yetişkin olur ve olgunluğu da son noktadır...”diyor Tarkovski...
İletişim YayınlarıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.