Suskunluğumuz asaletten değil, sürünmekten..
96 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
Prenslikler soylu kesimler insanlar insan sandiklarimiz ve hepsinden öte adalet duygusunun varolmadığını gösteren bir kurgu kitaplardandir.Toplumda soyutlasmis yozlaşmış bürokrasi enkazından kurtulamayarak içinde ezilen bakanlar başbakanlar gibi siralanabilecek kamu görevlilerin haksiz yere alikonulmasinin aktarıldığı bir klasik benim okuduğum en
Michael Kohlhaas
Michael KohlhaasHeinrich Von Kleist · Palet Yayınları · 2014836 okunma
Reklam
YAŞAYARAK ERMEK...
- " (...) KARTAL CEZAEVİ’nde... Devamlı olarak, kafam ve vücudum, elektronik âletin tesirine maruz, günler ve geceler böyle geçiyor. Günde birkaç saat, uyudum mu yoksa bayıldım mı belli değil, kendimden geçmiş yatıyorum. Genellikle sabah namazı öncesi veya sonrası. Tarih veremiyorum, kalıcı olan neyse, onu anlatma usûlü üzerindeyim. Zaten,
Sayfa 96 - 97 İBDA YayınlarıKitabı okudu
Medeniyet Yansımaları - Levhalar
Eskiden mi güzeldik, eskiler mi güzeldi, diye beyin yakan soruyu zihnimizin bir köşesinde tutarak devam edelim. Ahşap konakların cumbalı odalarında evin her karesine sinen bir ruh vardı. O ruh, aynı zamanda eşyaya ve hayatın bizatihi kendisine de sirayet ederdi. Şüphesiz bunun en güzide unsuru da duvarlarda kanlı canlı asılı duran levhalardı. Anakronik hataya düşüp bugünden bakarsanız eğer; bunların mimari birtakam dekoratif çalışmalar olduğunu veya basit birer süs eşyası olduğunu söyleyebilirsiniz. Fakat öyle değil. Hiç değil. Her tabloda uhrevi bir ağırlık; asaletten süzülen bir incelik vardır. Derin manalar taşıyan tablolar, ev sakinlerine verdiği mesajla, onların hayat yolundaki rehberidir adeta.
Sayfa 59
Bugün başım ağrıyor, belki de midemdendir. Ama mide ağrıyı başıma telkin etmeyegörsün, hemen gelip düşüncelerimi dağıtıyor, oysa düşüncelerim bir beyin sahibi olmanın ötesinde bir ayrıcalık benim için. Gözlerimi bağlasalar kör olmam, ama görmem engellenmiş olur. Şu an, saçma ve tekdüze saatte baş ağrısıyla kıvranırken, dünya olarak kabul etmekte zorluk çektiğim şu dışarıdaki şeyi seyretmenin ne ilginç bir tarafı var, ne de asaleti. Başım ağrıyor, bu demektir ki, maddenin bana bir hakarette bulunduğunun bilincindeyim. Her hakaret gibi bu da öfkemi kabartıyor, bu yüzden de insan türüne ters davranıyorum, herhangi bir kötülükleri görmemiş olsam da, yakınımdaki insanlar da buna dahil. Canım ölmeyi istiyor, en azından geçici olarak, ama söyledigim gibi, sırf başım tuttu diye. Ve birden aklıma büyük bir yazarın bunu sonsuz derecede soylu bir şekilde ifade edeceği geliyor. Öyle biri olsa, dünyanın isimsiz acısını safha safha işlerdi şimdi; paragraflar yaratan gözleri yeryüzünde oynanan farklı insani dramları görürdü, kanı ateşli şakaklarını dövdükçe o kağıda mutsuzluğun bütün metafiziğini dökerdi. Benim yazdıklarımda ise asaletten eser yok. Evren ağrıyor, çünkü başım ağrıyor. Ama canımı gerçekten yakan, var olduğumu bilmediği için var olan, gerçek evren değil -tamamen bana ait olan, ellerimi saçlarımda gezdirdiğimde hepsinin sırf bana eziyet olsun diye acı çektiğini hissettiren öteki evren.
Süheyil Aydın
Süheyil Aydın
Bu toplumun özüne dönmeye ihtiyacı var. Saygıyı hak edene, sevgiyi insan olana göstermeye, umudu hayattayken arayıp, sahip olduğunun kıymetini bilmeye, emeğin ekmek olduğunu bilip, bir dirhemin tonlarca altından pahalı olduğunu anlamaya, konuşmanın yalakalık olsun diye değil, yalakalığı aşağılayan doğru olduğunu bilmeye, susmanın cehaletten değil asaletten olduğunu görmeye, bugünü yarın bilip, geleceği aydınlık etmeye ve kim ki özgürlüğüne karşılık önüne inançları, vatanı, kişiliğini, sefaleti...koyar bunları bilip tarihten ders almaya ve olacakların sorumluluğunu almaya ihtiyacı var yine bu tuplumun. Hepimizin
Reklam
48 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.