Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kendini Tanrı',ya adayan ruh, ödül umudundan değil, doğal bir asaletten kaynaklanan erdemden beslenir.
Sayfa 105 - Can YayınlarıKitabı okudu
96 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
Prenslikler soylu kesimler insanlar insan sandiklarimiz ve hepsinden öte adalet duygusunun varolmadığını gösteren bir kurgu kitaplardandir.Toplumda soyutlasmis yozlaşmış bürokrasi enkazından kurtulamayarak içinde ezilen bakanlar başbakanlar gibi siralanabilecek kamu görevlilerin haksiz yere alikonulmasinin aktarıldığı bir klasik benim okuduğum en
Michael Kohlhaas
Michael KohlhaasHeinrich Von Kleist · Palet Yayınları · 2014828 okunma
Reklam
Köle bir anadan dünyaya geldi…
“Ey yolcu, yol hazırlığını yap ve koyul yola; şunu bilerek: Hür kişi sadece karakterinde hür olan kişidir Kişi hürriyetinin ölçüsü bizzat kendi doğasında bulunur Ve kararında içtenlikliyse hür kişi, Yüreğinde ise dürüstlüğü, işte bunlar asil yapar kişiyi Ve bununla yücelir hür kişi hatalarla değil. Ana – babadan gelen uydurma bir asaletten tad almaz o: Zira ana – baba değildir hür insanı doğuran Zeus’tur herkese ata olan ve de tek kök insanoğluna Herkesin tek şansı vardır. O alır kader icabı beden güzelliğini Budur soy güzelliği ve hür olma hali gerçek anlamda. Ruhen köle olan ise sakınmaz kötü sözden, katmerli köle de olsa Aşırılıktır şiarı bu kişinin, yüreğinde soysuzluk vardır Ey yolcu, Epiktetos köle bir anadan doğmuştu, ama Yüceydi herkesten, bir kartal gibi: bilgelikte ise takdire şayandı ruhu Söylemem gerekirse, tanrısal bir varlık doğurdu onu. Keşke şimdi de (bu mümkün olsa) Böylesine yararlı ve sevinç kaynağı bir insan Tüm ünlü kişiler arasında köle bir anadan dünyaya geldi.”
Suskunluğumuz asaletten değil, sürünmekten..
En güzel alıntı
Başkalarının beni gördüğü gibi kendimi gördüm ve kendimde küçümsemeyi hak eden nitelikler gördüğüm için değil , başkalarının beni gördüğü gibi kendimi gördüğüm ve benìm için hissedecekleri küçümsemeyi hissettiğim için kendimi hor görmeye başladım. Kendini tanımanın utancını yaşadım. Asaletten yoksun bir cefa olduğundan ve birkaç gün sonra yeniden dirilme de olmayacağından, tek yapabildiğim tüm bunların alçaklığıyla acı çekmek oldu..
Sayfa 149Kitabı okudu
Medeniyet Yansımaları - Levhalar
Eskiden mi güzeldik, eskiler mi güzeldi, diye beyin yakan soruyu zihnimizin bir köşesinde tutarak devam edelim. Ahşap konakların cumbalı odalarında evin her karesine sinen bir ruh vardı. O ruh, aynı zamanda eşyaya ve hayatın bizatihi kendisine de sirayet ederdi. Şüphesiz bunun en güzide unsuru da duvarlarda kanlı canlı asılı duran levhalardı. Anakronik hataya düşüp bugünden bakarsanız eğer; bunların mimari birtakam dekoratif çalışmalar olduğunu veya basit birer süs eşyası olduğunu söyleyebilirsiniz. Fakat öyle değil. Hiç değil. Her tabloda uhrevi bir ağırlık; asaletten süzülen bir incelik vardır. Derin manalar taşıyan tablolar, ev sakinlerine verdiği mesajla, onların hayat yolundaki rehberidir adeta.
Sayfa 59
Reklam
Süheyil Aydın
Süheyil Aydın
Bu toplumun özüne dönmeye ihtiyacı var. Saygıyı hak edene, sevgiyi insan olana göstermeye, umudu hayattayken arayıp, sahip olduğunun kıymetini bilmeye, emeğin ekmek olduğunu bilip, bir dirhemin tonlarca altından pahalı olduğunu anlamaya, konuşmanın yalakalık olsun diye değil, yalakalığı aşağılayan doğru olduğunu bilmeye, susmanın cehaletten değil asaletten olduğunu görmeye, bugünü yarın bilip, geleceği aydınlık etmeye ve kim ki özgürlüğüne karşılık önüne inançları, vatanı, kişiliğini, sefaleti...koyar bunları bilip tarihten ders almaya ve olacakların sorumluluğunu almaya ihtiyacı var yine bu tuplumun. Hepimizin
Bugün başım ağrıyor, belki de midemdendir. Ama mide ağrıyı başıma telkin etmeyegörsün, hemen gelip düşüncelerimi dağıtıyor, oysa düşüncelerim bir beyin sahibi olmanın ötesinde bir ayrıcalık benim için. Gözlerimi bağlasalar kör olmam, ama görmem engellenmiş olur. Şu an, saçma ve tekdüze saatte baş ağrısıyla kıvranırken, dünya olarak kabul etmekte zorluk çektiğim şu dışarıdaki şeyi seyretmenin ne ilginç bir tarafı var, ne de asaleti. Başım ağrıyor, bu demektir ki, maddenin bana bir hakarette bulunduğunun bilincindeyim. Her hakaret gibi bu da öfkemi kabartıyor, bu yüzden de insan türüne ters davranıyorum, herhangi bir kötülükleri görmemiş olsam da, yakınımdaki insanlar da buna dahil. Canım ölmeyi istiyor, en azından geçici olarak, ama söyledigim gibi, sırf başım tuttu diye. Ve birden aklıma büyük bir yazarın bunu sonsuz derecede soylu bir şekilde ifade edeceği geliyor. Öyle biri olsa, dünyanın isimsiz acısını safha safha işlerdi şimdi; paragraflar yaratan gözleri yeryüzünde oynanan farklı insani dramları görürdü, kanı ateşli şakaklarını dövdükçe o kağıda mutsuzluğun bütün metafiziğini dökerdi. Benim yazdıklarımda ise asaletten eser yok. Evren ağrıyor, çünkü başım ağrıyor. Ama canımı gerçekten yakan, var olduğumu bilmediği için var olan, gerçek evren değil -tamamen bana ait olan, ellerimi saçlarımda gezdirdiğimde hepsinin sırf bana eziyet olsun diye acı çektiğini hissettiren öteki evren.
Çanakkale’de kan bağıyla değil iman bağıyla birlik olduk; damardaki asaletten kudret umulsaydı ne Çanakkale olurdu ne zafer ne Şehitlik...
Fark edilmişler.
Peki, bu büyük Roma karakterinin kaynağı nedir? Bu, eğitim, hattâ soy sop, yapılan iş, meclis, halk ve dünya hâkimiyetinin merkezindeki bütün halkların insicamı ve nihayet Romalıların içinde bulundukları olumlu ya da olumsuz şartların bizzat kendisi olabilir. Kısaca bu karakter, Roma’nın büyüklüğünde katkısı olan her şeyden bir şey almıştır, sadece asaletten değil, aksine cinsiyet ayrımı yapmadan halkın her kesiminden. Scipio ve Cato’nun kızı, Brutus’un eşi, Gracchus’un annesi ve kızkardeşi soylarına yakışmayan bir davranış içine giremezlerdi. Hattâ Romalı soylu kadınların, akıl ve likayat bakımından erkeklerin önünde olduklarını bile söylemek mümkün. Örneğin Terentia, Cicero’dan daha yiğit ruhlu, Veturia, Coriolanus’tan daha asil, Paulina, Seneca’dan daha güçlüydü vb. Hiçbir Doğu hareminde, hiçbir Yunan jinekonitinde Romalıların aile ve toplum hayatındaki kadar kadınlara has erdemler temayüz etmemiştir; çürüme ve bozulma zamanlarında ise kadına has tutkular, insanlığı ürküten boyutlarda olmuştur. Latinlerin etkisizleştirilmesinden sonra yüz yetmiş Romalı kadının kocalarını katletme konusunda anlaştıklarını ve fark edildiklerinde ise hazırladıkları zehri içtiklerini biliyoruz.
Sayfa 501Kitabı okudu
65 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.