Osmanlı’da Kadı bir mahkeme yargıcı olduğu kadar aynı zamanda noter , şehirdeki vakıfların müfettişi ve tabii ki belediye reisidir.Ayrıca şehirin asayişini yürütmekle görevli zabitleri, subaşı, asesbaşı gibi görevlileri denetler, onların amiridir.Çarşı ve esnafın kontrolünü yapan muhtesip dediğimiz memurlar da ona bağlıdır.
Reklam
"Ases, kelime olarak bekçi anlamına gelmektedir. Yeniçeri bölüklerinden birini oluşturan aseslerin amirine ise asesbaşı denmekte idi. Fatih döneminde teşkilatlandırılmış olan aseslik daha sonraki süreçte yeniçeri bölüklerinden birini teşkil etmiştir."
Sayfa 77 - İdeal Kültür YayıncılıkKitabı okudu
"Osmanlı'da kadı, bir mahkeme yargıcı olduğu kadar aynı zamanda bir noter, şehirdeki vakıfların müfettişi ve tabii ki belediye reisidir. Ayrıca, şehrin asayişini yürütmekle görevli zabitleri, subaşı, asesbaşı gibi görevlileri denetler, onların amiridir."
Sayfa 11 - Kronik KitapKitabı okudu
Düş gören iki adamın masalı
Güvenilir insanların düştükleri kayıtlara bakılırsa, evvel zaman içinde Kahire'de çok zengin bir adam yaşarmış. Ama öylesine cömert, öylesine eli açıkmış ki, sonunda babaevi dışında her şeyini yitirmiş, bir süre sonra da geçimini çalışarak sağlamak zorunda kalmış. O kadar çok çalışıyormuş ki, bir gece bahçesindeki bir incir ağacının dibinde
Sayfa 125 - İletişim yay.Kitabı okudu
Vaka-i Hayriye’de, kapıkulu ocaklarının, yeniçeriliğin ortadan kaldırılması ile kadılık hayli sarsıntı geçirdi. Yeniçeri ocağı kaldırıldığı zaman kaldırılan yalnızca asker ocağı değildi; bir kere asayiş örgütü sarsıldı. Çünkü asesbaşı, subaşı gibi şehirlerin emniyet amirleri de ocaktandı.
Sayfa 132Kitabı okudu
Reklam
"Osmanlı'da kadı, bir mahkeme yargıcı olduğu kadar aynı zamanda bir noter, şehirdeki vakıfların müfettişi ve tabii ki belediye reisidir. Ayrıca, şehrin asayişini yürütmekle görevli zabitleri, subaşı, asesbaşı gibi görevlileri denetler, onların amiridir."
Sayfa 11 - Kronik KitapKitabı okudu
Osmanlı'da kadı, bir mahkeme yargıcı olduğu kadar aynı zamanda bir noter, şehirdeki vakıfların müfettişi ve tabii ki belediye reisidir. Ayrıca, şehrin asayişini yürütmekle görevli zabitleri, subaşı, asesbaşı gibi görevlileri denetler, onların amiridir.
Ali Kuşçu dinî bilimlerde herkesin bildiğini biliyor, fazlasıyla da astronomiden, matematikten dem vuruyordu. Üstat hiç bu fırsatı kaçırır mı, elbette onun derslerini takibe başladı. Hatta yegâne heyecanı o oldu. Öğrendiği her şeyi, İstanbul muhafızı olduğu için derslere katılamayan Sinan Paşa'ya öğretiyor, Sinan Paşa da görevinin büyük kısmını, yardımcısı asesbaşı Budak Gazi'ye devrederek onu dinliyordu. Ali Kuşçu'dan sonra üstadın hayata bakışı değişmişti. Bilgi, yazı, kitap, din, gönül, akıl... Ve elbette sorular, sorular... Cevaplar, cevaplar... Sonuçta Ali Kuşçu benim yapamadığım iki şeyi yapmış, üstadın ilmini ve kibrini arttırmıştı. Birincisi üstat için, ikincisi benim için...
Fakat gözcü yine de fikrinde ısrar ediyor­du: Yüzünü, kendisine inanmayan arkadaşının yüzüne yak­laştırarak alt göz kapağını parmağıyla aşağı çekip meydan okurcasına ona, bu gözün yedinci kadirdeki yıldızları bile gördüğünü, üstelik Kostantiniye'nin muhtemel yangınlarını gözetlemek bahanesiyle aslında onun kente nazarını değdirerek ahşap malzemeleri tutuşturduğunu düşünen asesbaşı tarafından görevden alınmak tehlikesine; bu yüzden maruz kaldığını söyledi.
24 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.