Mehteri ile, başkasına karşı olan küçük savaşı (cihâd-t asgar), âyin ve zikirleriyle ise kendi benliğine karşı olan asıl büyük savaşı (cihâd-1 ekber) kazanmayı hedeflemiş bir iman müziği.
Aşura
Kerbela bir toprak parçası, Aşura ise sadece gün adından ibaret değildir. Aşura hadisesi, Sakife biatından sonra Ehlibeyt imamları elinden alınan hak ile bozulan ve yozlaşan bir İslam hükumeti (islamı kullanan zalimler) döneminde hicretin 61. Yılı Muaviye oğlu Yezid lanetullahi aleyha eli ile vuku bulmuştur. Bir mersiye ve bir sinezen ile üstün körü geçilecek mevzu da değildir. Hak olan İmam Huseyn aleyhisselam’ın hürmeti ayaklar altına alınmış. Ali Ekberi at nalları altında çiğnenmiş, Kasım'ı başından aldığı darbe ile şehit edilmiş, Ali Asgar'ı 3 başlı ok ile 6 aylık iken başı bedeninden ayrılmış, uzun boylu sakkası kalbinden ve gözünden oklanmış, kol,ayak ve başı bedeninden ayrılmış ve nice yarenlerinin kanı dökülmüştür. Tam savaş bitti derken zulmün devamı kadın ve çocuklar üzerinden devam etmiştir... Zeynep selamullahi aleyha Kerbela çölünde babasız kalan evlatları muhafaza ederken darbeler almış, Rugayye selamullahi aleyha yanan çarşafı ile düşmandan kaçarken zalim asker kulağındaki küpeyi kulağından yırtarak alınmıştı... Diriye saygısı olmayan kafirler, İmam Huseyn aleyhisselam’ın mübarek bedeninde ne var ise yağmaladı! Öyle ki tarihte benzeri olmayacak şekilde bedeni çıplak bırakılmış, boğazı arkadan kesilmiş, sakalları yolunmuş ve parmağındaki yüzük alınmak üzere parmakları kesilmişti... Bu sebepten Aşura günü gibi bir gün olmadığı şuuru ile o güne değer verip, anısı yaşamayı ve yaşatmayı şiar edinin. Allah ilkinden sonuncusunu dek zalimlere lanet eylesin. Alıntı: ehlibeyttakvimi.com
Reklam
Asgar Ferhadi Filmi
Kötü bir son, sonsuz bir umutsuzluktan daha iyidir. 🎬 Elly Hakkında
Kudret-i İlahiye
Kudret-i İlâhiye, âlem-i ekberde haşmet-i rububiyetini gösteriyor. Rahmet-i Rabbâniye ise, âlem-i asgar olan insanda nimetleri tanzim ediyor. Yani, Sâniin kudreti, kibriyâ ve celâl noktasında, kâinatı öyle muhteşem bir saray şeklinde icad ediyor ki, güneşi büyük bir elektrik lâmbası, kameri kandil, ve yıldızları mumlar meyveleriyle yaldızlar, elektrikler. Ve zemin yüzünü bir sofra, bir tarla, bir bahçe, bir haliçe; ve dağları birer mahzen, birer direk, birer kal'a, ve hâkezâ, bütün eşyayı büyük bir mikyasta o büyük sarayın levazımatı şekline getirerek şâşaalı bir surette haşmet-i rububiyetini gösterdiği gibi; cemâl noktasında, rahmeti dahi, en küçük zîhayata kadar her zîruha envâ-ı nimetini verir, onunla tanzim eder, baştan aşağıya kadar nimetlerle süsleyip lütuf ve keremle tezyin eder ve o haşmet-i celâliyeye karşı cemâl-i rahmetini o küçücük lisanlarla, o büyük lisana karşı çıkarır. Yani, güneş ve Arş gibi büyük cirmler haşmet lisanıyla "Yâ Celîl, yâ Kebîr, yâ Azîm" dedikleri vakit, sinek ve semek gibi o küçücük zîhayatlar dahi rahmet lisanıyla "Yâ Cemîl, yâ Rahîm, yâ Kerîm" diyerek, o musika-i kübrâya lâtif nağamatlarını katıyorlar, tatlılaştırıyorlar. Hiç mümkün müdür ki, o Celîl-i Zülcemâlden ve o Cemîl-i Zülcelâlden başka birşey, kendi başıyla şu âlem-i ekber ve asgara icad cihetinde müdahale edebilsin? Hâşâ! (20. Mektub, 2. Makam, 4. Kelime, 6. Fıkra)
solu Ali Asgar el-Akta ve burnun kezâlik şakk-ı istivâ ile sağı Abdullah es-Sâlis, solu Abdullah el-Hâdi, kezâlik şakk-ı istivâ ile yanak sağı Sâlih Ma‘sum, solu Tayyib. Kezâlik şakk-ı istivâ ile dudak ile burun arası sağı Cafer, solu Tahir, üst dudak Cafer Sânî, altı Kasım Sâlîs ve eşaribin sağı Âdem aleyhisselâm solu Hazret-i Havva, üst dişleri İbrahim, altı Nuh aleyhisselâmdır. “Fe-emmâ Lâ” iki harfdir. Manâda bir harf- dir. İnsân-ı kâmilin vücudunu isbâttır. İşbu harf ne idüğün tarifi bu kadarca kâfidîr. Âriflere mâlûmdur.
Ali,asgar değildi
"Oğlum,dinin hakimlerin ticari sermayesi durumuna geldigi bu hile pazarında kimsenin değil feryat etmeye,"üf" demeye bile cesareti yoktu."
Reklam
245 öğeden 231 ile 240 arasındakiler gösteriliyor.