Yakarış..
İlâhî! Hamdini sözüme sertâc ettim, zikrini kalbime mi'rac ettim, kitabını kendime minhâc ettim. Ben yoktum var ettin, varlığından haberdar ettin, aşkınla gönlümü bî-karar ettin. İnâyetine sığındım kapına geldim, hidâyetine sığındım lütfuna geldim, kulluk edemedim affına geldim. Şaşırtma beni doğruyu söylet, neşveni duyur hakikati öğret. Sen duyurmazsan ben duyamam, sen göstermezsen ben göremem, sen bildirmezsen ben bilemem, sen söyletmezsen ben söyleyemem, sen istetmezsen ben isteyemem, sen sevdirmezsen ben sevdiremem. Sevdir bize hep sevdiklerini, yerdir bize hep yerdiklerini, yâr et bize erdirdiklerini! Sevdin habibini kâinata sevdirdin, sevdin de hil'at-i risâleti giydirdin, Mâkam-ı İbrahim'den Mâkam-ı Mahmûd'a erdirdin. Server-i asfiya kıldın, Hâtem-i enbiya kıldın, Muhammed Mustafa kıldın. Salât u sam, tahiyyât u ikram, her türlü ihtiram ona, onun bütün âl ve ashâb ve etbâına ya Rab!
Sayfa 17 - 1. Cilt
İmam Kastalani
İmam Kastalani
{
Mevâhib-i Ledünniyye
Mevâhib-i Ledünniyye
} adlı eserinde şöyle der: "Bil ki, hiç kimse sallallahu aleyhi ve sellem'in marifet denizinden bir noktayı bile tamamıyla kavrayamaz. Allah'ın marifet bulutlarından O'nun gönlüne düşürdüğü katrelerden bir tanesini bile tam idrak edemez. Allah'ın O'na bahşetmiş olduğu hikmetli, özlü söz söyleme
Reklam
Yol ikidir: Ya sükût etmektir. Çünki söylenilen her sözün doğru olması lâzımdır. Veya sıdktır. Çünki İslâmiyetin esası, sıdktır. İmanın hâssası, sıdktır. Bütün kemalâta îsal edici, sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı, sıdktır. Terakkiyatın mihveri sıdktır. Âlem-i İslâm'ın nizamı, sıdktır. Nev'-i beşeri kâ'be-i kemalâta îsal eden, sıdktır. Ashab-ı Kiram'ı bütün insanlara tefevvuk ettiren sıdktır. Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır.
"Ben ashâb-ı kirâmdan Bedir Gazvesi'ne katılan en az otuz sahâbi ile bir arada bulundum. Onların hepsinin ortak bir korkusuna şahit oldum. Korkuları 'Acaba ben münafık mıyım?' korkusuydu."
Sayfa 324
Nebilerin eğitiminden geçen, peygamber nazarına erişen kişi, dönüşür. Ashab-ı kirâmın dönüşüm evrelerini, dönüşüm hikâyelerini çalışmak gerek. Öyle bir insan düşünün ki kendi kız çocuğunu öldürüyor. Sonra aynı kişi, Hattab’ın oğlu Ömer; ne oluyor, nerelerden geçiyor ve Hz. Ömer(ra) oluyor. “Vahiy kanalı benden sonra da açık olsaydı, Ömer’e gelirdi” diyor Hz. Muhammed(sav). Hakeza Farsî Selman’ın, Bilal’in hikâyesi… Bunların hepsi bir kişinin eliyle gerçekleşti. O öyle güçlü bir kimyager ki toplumu dönüştürdü. Ondan dolayı Hz. Muhammed’in(sav) mesajı bugüne çok uygun. Bazı eğitim sistemleri Hz. Muhammed’i(sav) anlatırken daha çok coğrafi şartları esas alırlar. “Arapların peygamberi”, “Arap Yarımadası’nın peygamberi” demek suretiyle O’nun mesajının hitap ettiği alanı daraltırlar; sanki sadece Araplara hitap etmiş gibi.
İlahî! Hamdini sözüme sertâc ettim, zikrini kalbime mi’râc ettim, kitâbını kendime minhâc ettim. Ben yoktum vâr ettin, varlığından haberdâr ettin, aşkınla gönlümü bîkarâr ettin. İnayetine sığındım kapına geldim, hidâyetine sığındım lütfuna geldim. Kulluk edemedim affına geldim. Şaşırtma beni, doğruyu söylet; neş’eni duyur, hakikati öğret. Sen duyurmazsan ben duyamam, Sen söyletmezsen ben söyleyemem, Sen sevdirmezsem ben sevdiremem. Sevdir bize hep sevdiklerini, yerdir bize hep yerdikleri, yâr et bize erdirdiklerini. Sevdin, Habîbini kâinata sevdirdin; sevdin de hil’at-i risâleti giiydirdin. Makam-ı İbrahîm’den Makam-ı Mahmûd’a erdirdin. Server-i Asfiyâ kıldın, Hâtem-i Enbiyâ kıldın, Muhammed Mustafâ kıldın. Salât ü selâm, tahiyyât ü ikram, her türlü ihtirâm Ona, Onun âl ü ashâb u etbâına ya Rab! | Elmalılı Hamdi Yazır |
Reklam
Biz Kur'ân'ın âyetlerini okurken, ashâb-ı güzîn'den ilk neslin, o âyetlerle terbiye edildiği gibi terbiye edilmeye muhtacız. Ancak o zaman bu âyetler zihnî bir bedâhet arz etmekten çıkar, akîde haline dönüşür... Kalpte yer eden sağlam bir şey olur... Pratik hayatımızda itici bir güç haline gelir... Mükemmel bir düşünce ve bu düşünceden kaynaklanan bir davranış şeklini alır... İşte İslâm'da akîde, insanın hayatında böylece yer eder...
Peygamber Efendimize dair olan ilk siyer kitabını yazan zat tabiinden yani, Ashab-ı Kiram'ı görmüş olanlardan “Urve” ile talebesinden “Zühri"dir. Diğer bir rivayete göre Rasulü Ekrem Efendimiz'in mukaddes hayatlarını ilk yazan zat H.150 tarihinde Bağdat'ta vefat etmiş olan “Muhammed İbn-i İshâk"tır. Bugün eldeki siyer kitaplarının en eskisi ve muteberi üçtür. Birincisi H.207 tarihinde Bağdat'ta vefat etmiş olan “Vakıdi”nin siyer kitabıdır. İkincisi H.313'te vefat eden Basra'lı “İbni Hişam”ın siyer kitabıdır. Üçüncüsü de H.315 senesinde Bağdat'ta vefat etmiş olan “Muhammed Taberi”nin yazmış olduğu siyer kitabıdır...
Erek Dağı
Zaten tarih boyunca hep böyle olmamış mıydı? Bu mağrur insanlar, hangi peygambere, hangi âlime, hangi bilge kişiye, hemen kulak verip onu dinlediler ki? Hepsi de Adem'in çocukları olan ve böyle oldukları için tuynetleri değişmeyen bu insanlar o âlimin de sözlerini ve vermeye çalıştığı mesajını dinlemiyor, onun için, dinsizlerin vird-i zebanları, inançsızlıklarının parolası olan "mürteci" sıfatını kullanıyorlardı... Zaten tarih denen insan serüveni hep böyle akmamış mıydı? Günümüz dinsizlerinin selefleri olan Nemrutlar, Hz. İbrahim'i "mürteci" diye ateşe atmamışlar mıydı? Müstekbir kâfirler, bu yaftalarla "Ashab-ı Uhdûd'u ateş dolu hendeklerde yakmamışlar mıydı? İlâhlık taslayan Mısır Kralı Firavun, "Musa'nın, sizin dininizi değiştireceğinden (beni rab edinmeniz ilkesini kaldıracağından) korkuyorum" diyerek, Hz. Musa ve kavmini yok etmek istememiş miydi? Romalılarla birleşen/onları kandırıp iğfal eden çı- karcı Yahudiler, İsa(a.s)'ı ele verip o ağır çarmıhı sırtına vurmamışlar mıydı? Hz. Muhammed(s.a.s)'e müfsid/anarşist diyen Ebû Cehiller, Ebû Lehebler, az mı işkence ettiler Allah'ın son Peygamberine? Başlarını örtmekten başka günahları olmayan üniversiteli kızları, yakapaça üniversite kapılarından atan, onları coplamaktan utanmayan zihniyet aynı zihniyet değil midir? Akla ve imâna sırtını çevirmiş olan bu meşûm düşünce; din adına, rejim adına, kral adına devlet adına az mı insanı gönderdi darağaçlarına?
Sayfa 151Kitabı okudu
"Ancak gerçek manada seven, gerçek manada sevilir." Eğer Efendimiz, ashâbını ölümüne bir sevda ile sevmeseydi, Ashâb asla ölümüne bir sevda ile O'nu sevemezlerdi. Demek ki o sevdayı ortaya çıkaran en önemli vesilelerden biri Efendimiz'in (sas) sahâbeye olan sevgisi idi.
Sayfa 113Kitabı okudu
Reklam
Ne mutlu, Peygamber Efendimiz'in ve ashâb-ı kirâmın aşkından hisse alarak kalplerini îman vecdiyle, gönüllerini Kur'ân rûhâniyetiyle, ruhlarını hizmet neşesiyle, vicdanlarını güzel ahlâkın berraklığıyla süsleyip ebedî saâdetin mânevî hazzı içinde yaşayan mü'minlere...
Abdullah Bin Mes'ud
Resûlullah'tan sonra Mekke'de Kur'ân'ı açıktan okuyan ilk kişi, Abdullah b. Mes'ûd idi. Bir gün Resûlullah'ın ashabı toplanmış, kendi aralarında konuşurlarken şöyle dediler: "Vallahi, Kureyş bu Kur'ân'ın açıktan okunduğunu hiç duymadı, bunu onlara kim duyurabilir?" Abdullah b. Mes'ûd:
İlâhî! Hamdini sözüme sertâc ettim, zikrini kalbime mirâc ettim, kitâbını kendime minhâc ettim. Ben yoktum vâr ettin, varlığından haberdâr ettin, aşkınla gönlümü bîkarâr ettin. İnâyetine sığındım kapına geldim, hidâyetine sığındım lütfuna geldim. Kulluk edemedim affına geldim. Şaşırtma beni, doğruyu söylet; neş’eni duyur, hakikati öğret. Sen duyurmazsan ben duyamam, Sen söyletmezsen ben söyleyemem, Sen sevdirmezsen ben sevdiremem. Sevdir bize hep sevdiklerini, yerdir bize hep yerdiklerini, yâr et bize erdirdiklerini. Sevdin, Habîbini kâinata sevdirdin; sevdin de hil'at-i risâleti giydirdin. Makām-ı İbrahim’den Makām-ı Mahmûd’a erdirdin. Server-i asfiyâ kıldın, Hâtem-i enbiyâ kıldın, Muhammed Mustafâ kıldın. Salât ü selâm, tahiyyât ü ikrâm, her türlü ihtirâm Ona, onun âl ü ashâb u etbâına ya Rab!
Sayfa 10
Hiç böyle düşünen oldu mu??
İnsanlar hacdan veya umreden gelirken; hurmalar kınalar, örtüler, elbiseler, zemzemler getirirler. Bunları hep çarşıdan alıyorlar, ben soruyorum bazılarına; Hz. Ebubekir'den ne getirdin? Hz. Ömer'den ne getirdin? Hz. Osman'dan ne getirdin? Ashab-ı Kirâm'dan ne getirdin? Efendimiz'den ne getirdin? Oralardan gelirken getirilmesi gereken, bu zevât-ı kiramdan getirilmesi gereken şeyler olmalı.
Sayfa 118Kitabı okudu
OSMAN b. MAZ’ÛN Hayatı Mescidden İbaret Olan Zâhid
Medine-i Münevvere’de Osman b. Maz’ûn’un şahsiyetini şekillendiren cevherler bir kez daha gün yüzüne çıktı. O âbid, zâhid ve takva ehli bir insandı... Hayat kaynağı, ibadetgâhıydı... Onu Allah yolunda ümit ve cihadla doldurmuştu... Gece âbid, gündüz mücahid... Ya da hem gece hem gündüz âbid ve mücahid... Ashab özellikle o dönemde büyük bir zühd içerisinde yaşamaktaydı; az yer, az konuşur, az uyur, çokça ibadet ederlerdi... Osman b. Maz’ûn’un bu konuda ayrı bir yeri vardı. O tüm hayatını, gecesini, gündüzünü ibadete adamış bir insandı... Âdeta dünyadan elini eteğini çekmişti... Kendisini tümüyle Allah’a vermişti…
592 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.