Cesur Yeni Dünya distopyalar arasında benim için en güzel kitaplardan biri oldu.
Kitaba başlarken ister istemez George Orwell'in 1984 ü ile karşılaştırma içindeydim. 1984 daha çok politik bir distopya iken Cesur Yeni Dünya ise teknoloji ve sosyal sınıf ayrımı, ekonomi temelli bir distopyaydı. 1984 günümüz siyasi, politik dönemiyle ironik benzerlikler taşıdıği için konu olarak beni daha çok etkilemişti fakat Cesur Yeni Dünya da diliyle daha akıcı ve heyecanlıydı benim için.
Kitap insanların doğum yoluyla çoğalmadığı, bir nevi fabrikasyon seri üretim modeli ile dünyaya geldikleri, embriyo halindeyken sınıfsal ayrılıkları aşılama belirlenen, çeşitli şartlanmalarla yetiştirilen çocukların olduğu, aile kavramının, tek eşliliğin olmadığı hatta ayıp karşılandığı, cinselliğin açık yasandığı, 'herkes herkes içindir' felsefesinin benimsenmesi gibi birçok distopik unsurların olduğu ileri bir zamanda yalnızlık ve topluma ait olamama hissi taşıyan Bernard Marx ' ın 'Ayrıbölge' adı verilen bölgeyi ziyareti sırasında ' Vahşi John' ile karşılaşması ve sonrasındaki süreci anlatıyor. Kitabın sonu benim için biraz zayıf kalsa da bilimin kötü amaçla kullanıp insanları yönlendirmesi ve bunu insanların fark etmeden yapıldığı bir dünyayı düşürmek etkiliyiciydi.