Gel sana bir içki tarif edeyim, onunla mest ol. O içkinin sakisi: Hazreti Sultanı Enbiya sav, ickisi ise aşkı ilahidir. Meyhanesi; aşıklar meclisi, kadehi ise senin vücudundur. Bundan içen; bir daha ne gam , ne kasavet görür. Ne ayılır ne de ayrılır. Kovsalar dahi, bir daha başka kapıya gitmez. Ebediyyen mestu hayran olur
Mevlana diyor ki:
Bedeninin her zerresinden bir feryat duy, bir inilti işit! Sen büyük bir şehirsin; hayır bir değil binlerce şehirsin. Belki görünüşte hepsi sessiz gibidirler, ama senin gizli şeylerini görüyorlar ve çalışmalarını senden gizlemiyorlar.
Sayfa 99
Reklam
Hazretin Pîr'ine İntisabı Sonrası Aşka Gelişi Beyânındadır;
"Aşkın meyine ben kana geldim Şevkin oduna ben hoş yana geldim Şem'i tevhîdi gördüm yakılmış Gitdi karârım pervâne geldim Halka-i zikri kurmuş âşıklar Ben de sahnında cevlâna geldim Mecnûn'um bugün Leylî derdinden Neylerim aklı dîvane geldim Derdi canânın açdı yareler Bâğrım üstünde dermâna geldim Ümmî Sinân'ın hâk-i pâyine Sürmeğe yüzüm sultâna geldim Yâremi bildim yârimden gelmiş Bunda Niyâzî Lokmân'a geldim"
Aşkın ile aşıklar Yansın yâ Resûlallah İçip aşkın şarabın Kansın yâ Resulallah Şol seni seven kişi Verir yoluna başı İki cihan güneşi
Zaman ne tuhaf şeydir efendim... Bir güldürür ki insanı insan ağlamayı unutur lakin sonra gözyaşı deryasında kolsuz, kulaçsız boğdurtur. Bir günü sarayda bir günü viranede geçirtir. Devran dönermiş her daim, sultanı köle de edermiş. Anladım.
Emir Sultan;
Gerçek aşıklara sala denildi Dertli olan gelsin dermanı buldum Ah ile vah ile cevlan ederken Canımın iç nde cananı buldum Akar gözlerimden yaş yerine kan Zerrece görünmez gözüme cihan Deryalar nüş edip kanmaz iken can Aşıklar kandıran ummanı buldum Aşıklar meydana doğru varırlar Erenler cem'olmuş verir alırlar Cümle evliyalar divan dururlar Cevahir bahş-olan dükkanı buldum Açılmış dükkanlar kurulmuş pazar Canlar mezad olmuş dellalde gezer Oturmuş ümmetin beratın yazar Hakk' a mahbub olan sultanı buldum Emir Sultan der ne hoş pazar imiş Aşıklar meydan edip gezer imiş Cümlenin maksudu ol didar imiş Hakk'a karşı duran divanı buldum
Reklam
Helle lehu'l-qetlu bi şer'il-hewa Men keşefe's-sirre we bi's-sirri Tercüme: Sırrı açıklayan ve ifşa edenin katli, aşk kanununa göre helâldir. Açıklama: Sûfilere göre tevhidin 4. mertebesine ulaşan kişi, (Bu mertebede sûfî, varlığı tek bir şey olarak görür. Mela'nın şiirlerinden, onun da bu mertebede olduğu açıkça anlaşılmak- tadır.) varlıkları çokluk olarak görmez, bilakis onları bir şey olarak görür. Sonra sûfîler şöyle der: "Bu mertebeye ulaşan kişinin, Rububiyyetin sırlarını ifşa etmesi haramdır. Hatta bazıları bu konuda şöyle dediler: "Rububiyyetin sırrını ifşa etmek küfürdür."5 Kâfir hakkındaki hüküm katl olunca; Mela da sırrı açıklayan hakkında katl helal olur der. Kaldı ki Mela sûfî meşrep olan ve vahdet-i vücut sistemini be- nimseyen bir şahsiyetti. Bunlara göre Allah, bir kadın suretinde tecellî eder ve ilâhî cemâlin şarabını kendilerine verir ki, özlem duydukları hakikati görsünler. Vahdet-i vücutçu mutasavvıfların terminolojisinde "âşıkların sultanı" olarak kabul edilen İbnu'l- Farid (v.H. 632) daha önce şöyle dememiş miydi?: "İlk yaratmada annelik hükmünden önce Havva suretin- de Adem'e göründü. O, âşıklar için en güzel şekillerde tecellî eder."6
Tarih düşmanlığı sanki bizde sâri ( bulaşıcı) bir hastalık gibidir. Elin oğlu geriye dönüp tüküreceğim veya geçmişle kavga edeceğim diye vakit kaybetmiyor , ileriye doğru koşuyor. Sekiz asır önce yaşayan biri ile üstelik kendi ceddimiz olan biri ile savaşmak kime ne kazandıracaksa , faydası ne olacaksa maalesef bunu yapanlarda var.
Sayfa 256Kitabı okudu
He tam da bu işte
Bizim milletimiz geleceğe hazırlanmayı zor gördüğü için , geçmişle kavga etmeyi tercih ediyor .
Sayfa 255Kitabı okudu
Arap şairi öyle diyor : " Lidû lilmevt , vebnû lilharâp " Ölmek için doğunuz , yıkılmak için yapınız.
Sayfa 214Kitabı okudu
Reklam
Devlet yardımıyla çıkan Tübitak'ın Bilim ve Teknik Dergisinde de "Şimdiye kadar yapılan deneyler ve çalışmalar neticesinde , canlıların ömrünü uzatmanın ancak , aldıkları kaloriyi azaltmakla mümkün olabileceği neticesine varıldı. " denmektedir. Peygamberimiz "Oruç tutun sıhhat bulursunuz. " buyurur.
Sayfa 195Kitabı okudu
18.Yüzyılda İsveç'in İstanbul Büyükelçiliğini yapan ve büyük bir Osmanlı Tarihi yazan D'ohson eserinde Osmanlının bir sabah , birde akşamüzeri olmak üzere iki öğün yemek yediğini yazmaktadır . İslam fıkhında fıtra (sadaka-i fıtır) hesap edilirken de günlük iki öğün yemeğin nazar-ı dikkate alınması , eski aşevlerinde ücretsiz iki öğün yemeğin verilmesi , insan fıtratının günlük iki öğüne daha uygun olduğuna bir delildir.
Sayfa 195Kitabı okudu
Olmanın yolu bilmeden geçer. Bilmenin yolu ise okuma ve dinlemedir. Bu sebeple Cenâb-ı Allah kullarına gönderdiği ilk ayette " Oku " buyurur. Hz.Peygamber ilim , irfan ve okuma hususunda yüzlerce hadisi vardır. Hz. Mevlânâ da Mesnevisinin ilk beytini "Dinle" diye başlatmış.
211 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.