Kitap kendi içinde dört bölümden oluşuyor: ”Şairler ve Aşıklar”,”Haşşaşiyun Cenneti”,”Bin Yılın Sonu”,”Denizde Bir Şair”
İlk iki bölümde Ömer Hayyam'ın meşhur Rubaiyat eserini yazma süreci sürükleyici bir dille anlatılmış. Semerkant’a yolculuğu sırasında Hasan Sabbah’la tanışır.Karıştığı bir olay sonucu önce Ebu Tahir’le sonra da onun aracılığı ile Selçukluların ünlü veziri Nizalmülmük’le tanışır.Ayrıca üçünün de aynı medreseden tanıştığı efsanesi dillendirilmiş.(Merak edip baktım gerçekten efsaneymiş) Dönemin sultanı Melikşah’tır ve Hayyam’ın tavsiyesiyle Sabbah, Nizamülmülk’ün yardımcısı olur,aradaki dengeler zamanla bozulur.
Hayyam’ın Cihan’a aşkı ;olaylara olan tarafsızlığı ve hakkı savunması çok güzel dillendirilmiş. Hayyam’ın ölümüyle Rubaiyat ortadan kaybolur ve onu arama çabaları kitabın devamını oluşturur.
Diğer iki bölümde ise ağırlıklı olarak İran tarihi üzerinde durulmuş. İran’ın meşruti yönetime geçiş mücadelesi bir diğer karakterimiz Amerikalı Benjamin Omar’ın Hayyam’ın Rubaiyatını bulma amacıyla İran’a gidişi ve onu arama çabasıyla dile getirilmiş.
Selçuklu tarihinde gördüğümüz karakterleri romanda okumak bana ayrı zevk verdi. Ancak ben ilk iki bölümü çok daha fazla beğendim. Devamı istediğim gibi sarmadığından bitirmem uzun sürdü.
Okullarda kuru tarih dersi anlatımı yerine bu tarz tarih içerikli romanlara yer vermek eminim ki ilgiyi de kalıcılığı da arttırır. :)
SemerkantAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 202061,2bin okunma
Aklın kaleminden kırk kurallı aşk
— "Mevlâna.... İslâm âleminin Shakespeare''i!" (s. 38)
Başka bir zaman olsa, bu denli bayağı bir benzetmeyle karşılaştığım daha ilk anda muhtemelen elimdeki kitabı -bir daha açmamak üzere- kapatır ve bir kenara koyardım.
Bu sefer öyle yapmadım. Bir lâ havle çekip bu bayağılığın altını çizdim, sonra da