Bir gün bir erkek kırlangıç Süleyman Peygamber'in tapınağının üstünde sevdiği dişi kırlangıca aşkını ilan etmiş. Raslantı bu ya. Süleyman Peygamber de o sırada tapınaktaymış. Kırlangıcın sesini işitmiş, kulak kesilmiş. Erkek kırlangıç dişisine şöyle diyormuş: 'Senin aşkın beni öylesine sardı ki, şu kubbeyi Suleyman'ın üzerine yık desen, hiç tereddütsüz yıkardım.' Bu sözleri duyan Süleyman Aleyhisselam öfkelenmiş, kırlangıcı derhal yanına çağırmış. Ona demiş ki: 'Açıkla bakalım, az önce senden duyduğum o sözler neydi?' Kuş cesurca yanıtlamış soruyu: 'Ey Süleyman! Beni cezalandırmak için acele etme. Çünkü âşıklar öyle bir dille konuşur ki, o dili ancak deliler anlar. Doğru, senin işittiğin sözlerin hepsini ben söyledim. Doğru, bu tapınağı Süleyman Peygamber'in başına yıkarım dedim. Ama ben o kuşa âşığım. Ve âşıkların yolu, kanunu, ahlakı yoktur. Onların tek yolu vardır: Aşk. Onların tek yasası vardır: Aşk. Onların tek ahlakı vardır: Aşk. Onlar sadece aşkın diliyle konuşurlar, ilim ve aklın dili, aşkın bu renkli dilinin yanında sönmüş bir ateş gibi cansız kalır. İşte böyle demiş kırlangıç Süleyman'a. Ve Süleyman Peygamber de bağışlamış onu. Çünkü aşkta kötülük, artık kötülük değil; iyilikse artık iyilik değildir. Bir tek hakikat kalmıştır ortalıkta; mucizeleri gerçek kılacak mutlak aşk."
Sayfa 341 - yky yayınlarıKitabı okudu
Aşk, müthiş bir lezzete sahip özel bir ıstıraptır. Bu acıyı ancak kalbinde taşıyanlar bilir. Bu acıyı taşıyanlar, her şeyde Hâk olduğunu ve her şeyin Hâkk'a götürdüğünü görürler. Hâk'tan başka hiçbir mevcudun olmadığını da bilirler. Bu hakikati idrak sürecinde âşıklar Hâk'ta yok olurlar.
Reklam
Bahar kiminin yüreğine huzur kiminin ruhuna huzursuzluk salıverir. Genç aşıklar baharda huzur bulurken yaralı insanlar, baharda mutlu olanları gördükçe daha da yalnızlaşır, içlerine kapanır, herkesten uzaklaşır. Ama yine de herkes için umut vardır ZWEİG'A göre.
"Gelin görün ki, dünyada âşıklar hâlâ uyuyor. Dünya onları çağırıyor. Âşık konuşuyor: 'N'olur ayrılmadan önce bir nazar kıl bana. Sen ruhuma nakşedilmiş susuzluğumsun benim.' Ama ertesi gün, birden başka biri olup çıkıyorlar. Gece başka, gündüz başka birisi oluyorsunuz. Sizi kavurup duran ihtiraslarınızın sarmaşığından aşağı inin artık. Bu aldanışlar diyarında, bir yataktan bir yatağa itilip durursunuz. İçin, için sizi divâne gölgeler! Ömrün ve insanın sınırlarını ne zaman farkedeceksiniz? El ele, öpüşen, âşıklarmış gibi davranan insanlar görüyoruz etrafımızda. Herkeste ânı yakalama arzusu apaçık görülüyor. Kimse ruhun hazine dairesinden tek bir ânın yitirilmesini istemiyor. Kimse ömrün sınırının yakın olduğunu, ölümün hemen yanı başında beklediğini kabul etmek istemiyor. Ama bilin ki, ölüm ânında, en umutsuz ve çorak şartlarda bile beklemediğimiz bir umut verilir bize. Şeytan, çamurdan yapılmış insana güvendiği için Allah'ın yanıldığını kanıtlamaya çalışmıştı. Çamurdan yapılmışlığın bir önemi var mıdır gerçekten? Çamur da, ateş de, ışık da, Allah'tan mertebelerce aşağıdadır. Allah'a tevekkül edin ve birbirinize itimad edin ama özellikle, Allah'a ubudiyetinizi herşeyin üzerinde tutun. Unutmayın ki, içinde put olan bir kalbe Muhabbetullah girmez. Lezzetlerinizi Allah'ın rızası dairesinde yaşayabiliyorsanız, amenna. Yaşayamıyorsanız onlardan vazgeçin ve nihayet, Ömer Hayyam'ın Hayâl Kervanı mısrasını hatırlayın. Duvarlardaki çentikler vaktinizin geldiğine işaret eder. Acele edin!"
Hz. Hüseyin' e demişler ki:" Ey mübarek, sen bu Kerbela' ya niye gidiyorsun? Bu Küfelilere nasıl güveniyorsun? Onlar senin babana, o Cihan pehlivanına kahpelik etmediler mi? Yetmedi, senin ağabeyine, o güzelim Hasan' a hainlik etmediler mi? Ne işin var Kerbela' da? Bile bile ölüme gidiyorsun sen." Böyle dediler. Sanki Hüseyin bilmiyordu ölüme gittiğini. Onlara ne dedi biliyor musunuz? "Efendiler!" dedi, "Ben eğer oraya gitmezsem, Kerbela' ya gitmezsem, dünya durdukça hiç kimse, bir daha hiç kimse zalimlere karşı direnmeyecek."
Sayfa 118Kitabı okudu
Reklam
529 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.