Mevlana...
Hz. Musa yolda bir çoban görür. Çoban kendi tarzınca ibadet etmekte ve şu sözlerle Allah'a münacatta bulunmaktadır: "Ey Rabbim! Sen neredesin? Sana kulluk etsem, çarığını diksem, saçını tarasam, çamaşırını yıkasam, sabah akşam sütünü hazırlasam, elini öpsem, ayağını ovsam, yatağını hazırlasam. Bütün koyunlarım, keçilerim sana feda olsun." Hz. Musa, bu sözleri duyunca öfkeyle çobanı azarlar: "Behey gafil, sen kâfir olmuşsun da haberin yok! Çarık, süt yalnızca sana lâzımdır. Cenab-ı Hak bütün bu hizmetlerinden münezzehtir. Akılsızca sözler söyleyip, dostluk yerine düşmanlık gösteriyorsun!" Çoban, Hz. Musa'nın sözlerinden müteessir olur, yıllarca ibadet zannıyla küfür işlediğine pişman olarak göz yaşlarıyla kendini çöllere atar. İşte bu sırada Hz. Musa'ya Hak'tan bir vahiy gelir: "Ya Musa! Senin görevin insanları bize yaklaştırmak iken, bir kulumuzu bizden ayırdın. Yüce zatımız her şeyden müstağnidir ama dile ve söze bakılır sanma. Bizim baktığımız gönül ve hâldir. Kalpte huşu varsa, biz ona bakarız. Âşıklar her nefes yanarlar, viran köyden vergi alınmaz. Sözde yanılsa bile âşık için korku yoktur. Şehit kan içinde olsa da yıkanmaz. Suyun şehit kanından üstün olamadığı gibi, yüzlerce doğru söz de bu aşk dolu sözlerden değerli olamaz. Aşk dini bütün dinlerden ayrıdır. Âşıklara din ve mezhep Allah'tır." (52)
BAKARA SURESİ 221.AYET
İman etmedikleri sürece Allah'a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Allah'a ortak koşan kadın hoşunuza gitse de, mü'min bir cariye Allah'a ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır. İman etmedikleri sürece Allah'a ortak koşan erkeklerle, kadınlarınızı evlendirmeyin. Allah'a ortak koşan hür erkek hoşunuza gitse de; iman eden bir köle, Allah'a ortak koşan bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle, cennete ve bağışlanmaya çağırır. O, insanlara âyetlerini açıklar ki, öğüt alıp düşünsünler. Mealli Kur'an
Reklam
Hayatta ben en çok babamı sevdim Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk Çarpık bacaklarıyla ha düştü ha düşecek Nasıl koşarsa ardından bir devin O çapkın babamı ben öyle sevdim Bilmezdi ki oturduğumuz semti Geldi mi de gidici Hep hep acele işi Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi Atlastan bakardım nereye gitti Öyle öyle ezber ettim gurbeti Sevinçten uçardım hasta oldum mu Kırkı geçerse ateş çağrırlar İstanbul'a Bi' helallaşmak ister elbet di mi oğluyla Tifoyken başardım bu aşk oy'nunu Oh dedim göğsüne gömdüm burnumu En son teftişine çıkana değin Koştururken ardından o uçmaktaki devin Daha başka tür aşklar geniş sevdalar için Açıldı nefesim fikrim can evim Hayatta ben en çok babamı sevdim Can Yücel
"Hz. Muhammet (s.a.v.) sahabilerine bir ikram sırasında hizmette bulunurken, uzaklardan gelen bir atlı yanlarına yaklaşarak: - Bu kavmin efendisi kim? diye sordu. O nu arıyorum. Efendimiz (s.a.v.) bu soruya, gurur olur endişesiyle "benim" diye cevap vermedi. Ve o anda sahabilerine hizmet etmekte olduğundan, asırlar boyunca yankılanan ve aynı zamanda atlı adama cevap niteliği taşıyan şu sözlerle mukabele etti: - Bir kavmin efendisi, ona hizmet edendir."
Başarı; istediğinizi elde etmenizdir, Mutluluk ise elde ettiğinizi istemek, Okulda a, b, c, d şıkları arasına sıkışmış bir hayat sunuyorlar size. Tüm geleceğiniz a, b, c, d şıklarından hangisini seçtiğinize bağlı, Dört şıkkın arasına sıkışmış bir başarı sistemi, Okul bitip hayata atıldığınızda bir bakıyorsunuz hiç şık yok. Seçenekleri siz yaratıyorsunuz ve ürettikleriniz hiç bir zaman 100'lük değer üzerinden değil, Tüm bir sistem sizi başarıya muhtaç hale getirmek üzere kurulmuş durumda. Başarı sadece rakamsal değerler ile elde edilemeyeceğini unutmayınız... Şimdi 100 üzerinden'mi başarı elde etmek istiyorsun yoksa yüzlerde edineceğin bir başaramı...? Şıklar arasında mi başarılı olmak istersin, yoksa elde edeceğiniz seçimler arasindami.? Bir de unutmadan öde ve mutlu ol sistemi var, diğerinde ise karşılıksız mutlu olmak var, Sitenin kölesini olmak mı, yoksa gönüllerin? Unutmayın; Başarı istediğinizi elde etmenizdir, Mutluluk ise elde ettiğinizi istemeniz. Seçim sizin...
Hazret-i Mevlânâ Mesnevî-i Şerîf'de buyuruyorlar ki : Hani Züleyhâ, Yûsuf, ona bakmadığı için bir hîleye başvurmuşdu da Yûsuf'un odasını boydan boya kendi resimleriyle doldurmuşdu ya. Güzel yüzlü Yûsuf, nereye bakarsa baksın, elinde olmaksızın hep onun yüzünü görsün diye böyle yapmışdı. Güzellikde yegâne olan Hâlık Tealâ Hazretleri, gözü aydın olanlar için altı ciheti de hep âyetleriyle süsledi. Öyle ki insan nereye baksa, neye baksa, hep kendisinin güzelliğini görsün de O'ndan gıdâlansın istedi. İşte bu tâife için Kur`ân'da, "Her nereye dönersiniz Allah'ın vechine dönersiniz" buyurdu. Bunlar susayıp da bir bardakdan su içseler, o suda bile Allah'a nazar ederler. Fakat aşkdan nasîbi olmayan kimse, suya bakar da suyun içinde kendi yüzünü görür. Ey gözü açık er! Söyle bakalım. Eğer âşık, Allah'da fânî olursa, suda kimi görür? Âşıklar, hûrîlerin yüzlerinde de Allah'ın güzelliğini görürler. Gayûr olan Allah'ın san'atıyla ayın suda görünmesi gibi. Şüpesiz Hakk'ın bu gayreti, âşık ve sadık kişileredir, şeytanın ve hayvanın bundan nasîbi yokdur. Şeytan bile eğer âşık olsa topu götürür, âdetâ bir Cebrâil kesilir, şeytanlığı ölür. Bu makâmda "Şeytanım benim elimde müslüman oldu" sırrı zâhir olur. Allah'ın ihsân ve inâyetiyle Yezid'lik kalmaz, Yezid, Bayezid olur. Sırrını lâhûta erdir cennet-i irfanda sen Geç celâlî perdesinden gör cemâlullah budur Âyîne et kalbini Sâmî cemâl-i vahdete Bî-cihet dilden görünsün "semme vechullah" budur
Reklam
1.000 öğeden 251 ile 260 arasındakiler gösteriliyor.