Hazret-i Mevlânâ Mesnevî-i Şerîf'de buyuruyorlar ki :
Hani Züleyhâ, Yûsuf, ona bakmadığı için bir hîleye başvurmuşdu da Yûsuf'un odasını boydan boya kendi resimleriyle doldurmuşdu ya. Güzel yüzlü Yûsuf, nereye bakarsa baksın, elinde olmaksızın hep onun yüzünü görsün diye böyle yapmışdı. Güzellikde yegâne olan Hâlık Tealâ Hazretleri, gözü aydın olanlar için altı ciheti de hep âyetleriyle süsledi. Öyle ki insan nereye baksa, neye baksa, hep kendisinin güzelliğini görsün de O'ndan gıdâlansın istedi. İşte bu tâife için Kur`ân'da, "Her nereye dönersiniz Allah'ın vechine dönersiniz" buyurdu. Bunlar susayıp da bir bardakdan su içseler, o suda bile Allah'a nazar ederler. Fakat aşkdan nasîbi olmayan kimse, suya bakar da suyun içinde kendi yüzünü görür. Ey gözü açık er! Söyle bakalım. Eğer âşık, Allah'da fânî olursa, suda kimi görür? Âşıklar, hûrîlerin yüzlerinde de Allah'ın güzelliğini görürler. Gayûr olan Allah'ın san'atıyla ayın suda görünmesi gibi. Şüpesiz Hakk'ın bu gayreti, âşık ve sadık kişileredir, şeytanın ve hayvanın bundan nasîbi yokdur. Şeytan bile eğer âşık olsa topu götürür, âdetâ bir Cebrâil kesilir, şeytanlığı ölür. Bu makâmda "Şeytanım benim elimde müslüman oldu" sırrı zâhir olur. Allah'ın ihsân ve inâyetiyle Yezid'lik kalmaz, Yezid, Bayezid olur.
Sırrını lâhûta erdir cennet-i irfanda sen
Geç celâlî perdesinden gör cemâlullah budur
Âyîne et kalbini Sâmî cemâl-i vahdete
Bî-cihet dilden görünsün "semme vechullah" budur