Asıl soru buydu. Ondan beklediğim, onda aradığım şey neydi? Bende eksik olan neydi? İyi bir hayatım yok muydu? Hayatımın giderek daralan bir huniye dönüştüğünü kime anlatabilirim? Benim acılarımı, uykusuz gecelerimi, intihar düşüncelerimi kim anlayabilir?
Ölüm karşınıza bir görsel ikiz suretinde çıkabilirdi. Kendinize tıpatıp benzeyen biriyle karşılaştığınızda, birinizin öleceğini rivayet eden çok eski bir efsane vardır. Asıl soru, kimdi? Hangimiz ölecekti? Ben mi o mu?
Reklam
Herhangi bir zaman diliminde yaşayan insanlar için asıl soru, inançsız insanlar tarafından yönetilen ülkelerde Müslümanların nasıl bir ilişki içinde olmaları gerektiğidir.
"Neyi arıyoruz ki ?" "Neyi aradığımızı bilmiyorum ama, iyi bildiğim şey, bu kentte arana­cak bir şey bulunmadığı..." "Ne soru, ne yanıt, ne arayış, ne çözüm. Asıl ölü bunlar. Ölmeden önce öl­müşler. Ya da, daha doğrusu, gerçek anlamında öl­meden önce ölmenin de anlamından bir zerre kadar olsun haberdar değiller. Ölmeyi bile haketmemişler. Ölümden sürgün gibi yaşıyorlar. Yani hiç ölüm nedir bilmemişler. Ölümden habersiz oldukları için ölü­ler"
Mağdurlar neden şiddetli ilişkilerle kalmaya devam ediyorlar sorusu, bizim sormamız gereken asıl soru değil. Bunun yerine, "Bu insanı nasıl koruyabiliriz?" diye sormalıyız. Yargılamadan.
Sayfa 92 - Okuyan Us YayınKitabı okudu
Asıl soru şu: kendimiz için istediğimiz adaleti herkes için de isteyebilir miyiz?
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.