"Öyle çelişkili şeyler gördüm, türlü türlü laflar duydum, bakışlarım muhtelif eşyanın yüzünü öyle bir aşındırdı ki arkasında ruhun saklandığı şu ince sert kabuk var ya; artık hiçbir
şeye inanmaz oldum. Eşyaların ağırlığı, sabitliği apaçık bir
gerçekken, şimdi onlardan da kuşku duyuyorum. Bizim hayatın köşesindeki taş havana parmaklarımla vurup 'Sabit misin, sağlam mısın?' diye sorsam, cevap olumlu gelince, onun
lafına inanmalı mıyım, inanmamalı mıyım?
Birbiriyle çelişen o kadar şey gördüm, türlü türlü laflar duydum ve bakışlarım muhtelif eşyanın, ardında ruhu saklayan sert, ince bir kabuğu andıran yüzeyini öyle bir aşındırdı ki artık hiçbir şeye inanmaz oldum...
MS 1. yüzyıldan itibaren imparatorluk sürekli mali krizlerle boğuştu ve bu krizler, özellikle 2. yüzyılın sonlarından itibaren giderek ağırlaştı. Bu krizlere yanıt olarak siyasi-askerî altyapıyı muhafaza etmek üzere tarımsal artığın daha fazlasının çekilip alınması, geriye döndürülemez bir iktisadi gerileme sarmalına yol açtı… Giderek askerî ve totaliter bir niteliğe bürünen Geç dönem Roma emperyal devleti, temel giderlerini karşılama çabasıyla kendi toplumsal- iktisadi tabanını aşındırdı. Askerî yırtıcı hayvan sonunda bir yamyama dönüştü.
Babama bir şarkı yazmıştım. Sözlerinden etkilenmiş, şarkıyı çok beğenmişti. 'Yuvarlak Adam'dı şarkının adı: "Bir zamanlar köşeli biriydi, gençti. Zaman aşındırdı köşelerini. Zaman bize düşman... Zaman aklımızda kalan... Yoksa yalan mıydı aramızda kalan? O neşeli ve de köşeli eski zaman..."
"Eğitim sisteminin bende aradıkları özelliklerle, beklentilerim farklı taraflara düşüyordu. Yapamadıklarımı değil de yapabildiklerimi öne çıkarsalardı, ıskartaya çıkarılacak kadar kötü olmadığım görünecekti... İçimde kendimin de keşfetmekten aciz kaldığım bazı yetenek ve becerilerim var ama okul, bu özelliklerimi ortaya çıkarıcı bir ortamı bana hiç sunamadı. Verilen bilgileri tam olarak depolayanlar sistemin gözünde makbuldü. Nerede, ne zaman ve hangi amaçla kullanacağımı bilmediğim birçok bilgiyi sorgusuz sualsiz hafızama atmanın hiçbir geçerli gerekçesini bulamadım.
Eğitim sistemi, belli bir durakta beklememe, bir alanda derinleşmeme, bir yeteneğimi parlatmama izin vermedi. O da lazım bu da lazım telaşıyla akıl ve fikrimi bir o tarafa bir bu tarafa savurdu durdu.
Okul hayatı, kişiliğimi hep örseledi. Okul denilen müessese ya benim gibi uçarı tiplere uygun ortam sunamıyor ya da ben bu müessesenin nimetlerinden bir türlü istifade edemedim. Halbuki ne hayaller beslemiştim, ne umutlar bağlamıştım ona... Ama okul denen müesses nizam, beni hiçbir zaman olduğum gibi kabul etmedi. Bu içimde beslediğim sevgiyi, okula yüklediğim anlamı her geçen gün aşındırdı... Hayatımı güzelleştiren tek unsur hayal dünyamın zenginliğiydi. Orası da olmasa kaçacak bir yer, nefes alacak bir zaman dilimi bulamazdım herhalde."
Sayfa 41 - Kepez Belediyesi Kültür YayınlarıKitabı okudu
Sembolik araçlar gerçeklikten yan çizip kaçıyor; tüm bunlar aksayan şeyin parçasıdır. Örneğin işbölümü, yüz yüze etkileşimi, in sanların doğal dünya ile kurdukları doğrudan, samimi ilişkiyi aşındırdı.
Yerli toprak etiği yavaş yavaş zayıflamaya başladı. Aynı zamanda pek çok kanki Hıristiyanlığa geçirildi ve bu durum onların daha önce bitkilerle ve hayvanlarla karşılıklı kurdukları ilişkiyi daha da aşındırdı.
Dönerken Nezahat Teyze'ye uğramıştım. Yeni komşumuza gittiğimi biliyordu. Mahalleliyle temasını en aza indirmişti ama görünmez ağları vardı ve hangi evde kim ne yapmış, her şeyden haberi olurdu. Başlarda Ablalar kapısını epeyce aşındırdı, toplantıya moplantıya gelmem deyince hakkında bunamış söylentilerini çıkarıp vazgeçtiler. Saçlarının
Öyle çelişkili şeyler gördüm, türlü türlü laflar duydum , bakışlarım muhtelif eşyanın yüzünü öyle bir aşındırdi ki arkasında ruhun saklandığı şu ince sert kabuk var ya bir kere ; artık hiçbir şey inanmaz oldum.
Suç ve ceza. Dostoyevski. Bu düşünce bilincimin sınırlarını aşındirdi ve ani bir idrakle nefesim kesildi. Bay Dosto'nun Suç ve Cezasını eş anlam olarak değil de karşıt anlam olarak yeniden yapilandirsak? Suç ve ceza... birbirleriyle tamamen zıt, tebeşir ve peynir.
Suç ve ceza. Dostoyevski. Bu düşünce bilincimin sınırlarını aşındırdı ve ani bir idrakle nefesim kesildi. Bay Dosto'nun Suç ve Ceza'sını eş anlam olarak değil de karşıt anlam olarak yeniden yapılandırsak? Suç ve ceza... Birbirleriyle tamamen zıt, tebeşir ve peynir. Karş olarak Dosto'nun suç ve cezası... Dosto'nun pis kokulu bataklığı, yosunlarla dolu bir gölet, kargaşanın derinlikleri...
Daha yaşarken de azar azar yitiriyordum onu, sonunda tümüyle kaybettim. Dalgaların azar azar aşındırdı ğı bir şeyin nihayet büyük bir dalga tarafından köklerinden sökülüp götürülmesi gibi...