Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Julius Caesar (MÖ.101-44)
İlk ve en hoşuma giden özelliği solak olmasıdır. Keke­meliği yenmek için sahilde oturup, ağzına çakıl taşlarını dol­durarak saatlerce kendi kendine konuşan ve bu yöntemle ke­kemelikten kurtulan bilgin Cicero’nun öğrencisidir. Dünya­nın gelmiş geçmiş en büyük imparatoru, devlet adamı, şair, kanun koyucu, matematikçi ve yaman bir binicidir. Tepesinin kel olmasından öyle rahatsızdır ki başına defneyapraklarından bir taç takarak gezer. Gururlu, tutkulu, zeki, iradeli, gözü pek bir kahramandır. “İnsanlığın Babası”, “Yenilmez Sezar” gibi lakaplara sahiptir. Epilepsi hastasıdır. Bu özelliğinin onun başarısını engellediği söylense de kaybettiği hiçbir sa­vaşı olmamıştır. Sezar ayrıca biseksüeldir. Daha doğrusu cin­sel tercihinin ne olduğunu tam olarak bilemiyoruz, çünkü bu konuda kendisinin bir demeci yok, ama tarihçiler, karısı ve çocukları da olduğu için gey demek yerine biseksüel demeyi tercih ediyor. Dünya zevklerine, içkiye ve kadınlara aşırı düş­kün. Bu arada kendisine açılan erkek kollarına da hiç çekin­meden vücudunu teslim edebiliyor. Bu da demektir ki erkek bedeninin o estetik güzelliğine de ayrıca düşkün. Resmen Roma soylusu güzel Comelia ile evliyken, gayri resmi olarak da bir sürü erkekle ilişki kuruyor. Savaş zamanı, isterse ge­celeri bir içoğlanın koynuna giriyor, ama gündüzleri ordunun başına geçip emirler yağdırmaktan da geri durmuyor.
Türkiye tarihinde Gezi Olayları olarak bilinen ve dönemin hükümetine karşı yapılan protestoların ülke geneline yayıldığı günlerdi. Her ne kadar, her bir katılımcının sokağa çıkma nedeni ve attığı slogan farklı olsa da Gezi Olayları, özetle şöyle tanımlanabilirdi: Anayasal bir hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma özgürlüğünün hükümet tarafından yıllardır keyfi biçimde kısıtlanmasına karşı düzenlenmiş, haftalar süren bir toplantı ve gösteri yürüyüşü. Tabii ki bu toplantı ve gösteri yürüyüşü de hükümet tarafından keyfi biçimde yasaklanmış ve orantısız bir polis şiddetiyle bastırılmak istenmişti. Çünkü protesto hakkını elde etmek için protesto düzenlemek de kabul edilemezdi! Ancak göstericilerin, onlara uygulanan aşırı şiddeti hak ettiğini kendi seçmenlerine anlatmak da hükümet açısından önemliydi. Ne de olsa bir sadistler kulübü olarak görünmek istemiyorlardı. İşte bu noktada bir fotoğraf çıktı ortaya. Protestocuların asla Müslüman olamayacağını hatta en az English Defence League kadar Müslümanlardan nefret ettiklerini iddia edebilmek adına çekilmiş bir fotoğraf: Polisten kaçan eylemcilerin bir süreliğine sığındığı, İstanbul’daki bir caminin zeminine ertesi gün boş bir bira kutusu konulmuş, deklanşöre basılmış ve bu kare ülkenin resmi haber ajansı tarafından servis edilmişti. Fotoğrafta da görüldüğü üzere, o camide birkaç saat geçirmiş göstericiler, dolayısıyla sokağa çıkmış milyonlarca insan, çok uzaklarda kilise yakan black metal hayranları kadar din düşmanıydı. İnanmayan varsa, elinde o fotoğrafla resmi demeç veren hükümet yetkililerini dinleyebilirdi.
Sayfa 49 - Doğan KitapKitabı okuyor
Reklam
70'li yıllarda Türkiye'de de Avrupa'da olduğu gibi coşkulu bir atmosfer vardı. Sol fikirler destek bulmaya, yandaş kazanmaya başlamıştı. Bir tür 68 Mayıs'ı yani... Ama orada, gelenek her zaman daha güçlüydü. Bir tepki hareketi ortaya çıktı. Aşırı sağcılar, Alpaslan Türkeş adında birinin etrafında örgütlendiler. Önce üniversitelerde küçük gruplar oluşturdular, sonra Anadolu'da gençleri örgütlemeye başladılar. Bunlar kendilerine "Bozkurtlar" diyordu. Ya da "Ülkücü Gençler"; dernekleri de "Ülkü Ocakları"ydı.
Sayfa 204Kitabı okudu
Osmanlı imparatorluğu'nun ilk büyük aydın kaybı Çanakkale'de oldu. Yüzlerce yetişmiş aydın savaşta öldü,öteki savaşlar daha sonraki yıllarda geriye kalanların bir bölümünü daha aldı. İkinci bir kayıp imparatorluk parçalanınca ondan kopan topraklarda kalan Aydınlardı. Son olarak "Ankara" Egemen duruma geldiği zaman "İstanbul" aydınları bir ölçüye kadar saf dışında tutuldu. Bürokrasi aynı düzeyde kayıplara uğramadı, aşırı fire vermeden yeni devletin yapısına aktarıldı. Böylece yeni devletin merkezinde yeniden bir bürokratik küme oluştu. Atatürk'ün orta yaşlı yardımcılarına pek de entelektüel nitelikte demek elde değildir. Bundan dolayı Atatürk başlamış olan bir akımı bir kuşak ara ile yeni bir ortamda canlandırmak sorunuyla karşılaşıyordu. Bilim üstünde tekrar tekrar durmasını bu açıdan görmek gerekir.
Sayfa 198Kitabı okudu
Kandiyoti, Türkiyeli kadınlar için, "özgürleşmiş ama doğmamış" diyordu, işte şimdi başımızı kaldırıyor, doğuyoruz. Bu müjdeli haberin, her gün birçok kadının mücadelesinde görebildiğimiz gibi, aşırı kıskanç kocasından boşandık- tan sonra dünyayı dolaşan, "Gezgin Teyze" diye anılan Ayşe Kurucu'da sembolleştiğini görebiliriz. Ayşe Kurucu, TEDX konuşmasında "Topluma karışmak istiyordum" deyip, gençlere "Dışarı çıkın" tavsiyesi verirken, aslında Türkiye'de- ki her düşünceden kadının özgürlük arayışını temsil ediyor.
Sayfa 119Kitabı okudu
İstanbul Türk­çesi ile elit olmanın bizde de birbirleriyle alakalandırıldığının en güzel göstergesi. Gene yakın zamanda sosyal medyaya düşen eski bir kamera arkası görüntüsü, Türkiye'nin şık ve gözde gaze­tecilerinden Uğur Dündar'ın "İstanbul Türkçesi ile adam döv­mesi"nin göklere çıkarıldığını gösteriyor bize. Demek ki şık bir konuşma stili normalde aşırı hassas sosyal medya kullanıcısının şiddet ve küfrü bile sempatik bulmasına yol açabiliyor. Elitler kendilerine avantaj sağlayacak bir dil rejimini sadece modern zamanlarda üretmedi aslında.
Kronik kitap
Reklam
Gelir adaletsizliği ve aşırı yoksulluk nedeniyle dünyanın en pis ülkelerinden biri olan Hindistan bile Türkiye'nin anca beşte biri kadar çöpü kabul ediyordu. Yakında sadece Avrupa'nın değil dünyanin çöplüğü olacaktık, çünkü artık çöp atılacak ülke bulamadıkları için ABD ve Japonya da çöpünü Türkiye'ye göndermeye başlamıştı. Bu teslimiyetçi zihniyet , Türkiye'nin başına geçirilmiş poşetti!
Sayfa 502Kitabı okudu
Dış siyasette sivri dille yürütülen aşırı davranışlı politikalar yeni Türkiye'ye uygun değildir.
"1. Dünya Savaşı'nda içinde olduğumuz grubun mağlup olması yüzünden uğramamız gereken cezayı Suriye ve Irak gibi geniş memleketimizin yönetimi ve geleceğinin belirlenmesi hakkını o memleketler halkına bırakmak suretiyle hâkimiyet hakkımızdan vazgeçerek çekmiş bulunuyoruz. Bu araziyi bizden almak için yönetimimize yüklenilenlerin tamamı
Sayfa 343 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
TÜRKİYE SİYASETİNİN MUHALİF İKİ AKIMI: İSLAMCILIK VE SOSYALİZM
İmparatorluğun (Osmanlı) dönemsel koşullar içerisinde aşırı büyümesi, kendisini kontrol mekanizmalarının etkisizleşmesi kadar, sistemin sürdürülebilmesini de imkânsızlaştırmıştır.
Reklam
II. Mahmud'un Ulema İle Arasının Mesafe Koyması
"Örneğin düşünülen vergiler, medrese softaların askere alınmas, din kurumunun iznini almadan haciz ve müsaderelere girişilmesi, vakıf işlerini ele alması, Frenk adetlerine karşı aşırı ilgi göstermesi gibi konularda şeyhülislamın verdiği bir muhtırayı yırtarak bu gibi işlerin yalnız hükümdar yetkilerine ait olduğu belirtmiştir.
Türkiye'de aydın ve hatta "sokaktaki adam", dış faktörün aşırı yükü ile, sürekli olarak "dünyaya örnek" olmak ister. Belki dünyanın başka hiçbir yerinde dünyaya örnek olmak için böylesine yırtınan bir başka aydın topluluğu bulmak mümkün değil.
Suriye krizi, yalnızca Türkiye'nın Irak sınırını etkileyen bir mesele değildir. Bunun yanı sıra bu kriz, İran'ın aşırı yayılma politikasından mütevellit, Türkiye-İran sınırını dolayısıyla Güney Azerbaycan'ı etkileyen, hatta Kafkasya'dan Dağlık Karabağ'a ulaşan ve Gürcistan üzerinden de Karadeniz'e sıçrayan bir sorundur.
Sayfa 50
Eskinin aşırı sevimsizliği ve ülkedeki ekonomik potansiyelin büyüklüğü, elverişli bir uluslararası ortamın imkânlarıyla birleşince, DP'nin en küçük bir olumlu hareketi bile halka nimet gibi gelecektir. DP'nin yaptığıyla yapabilmesi mümkün olanı kıyaslayamayan halk, tabiatıyla, yapılanla eskiden yapılmış olanı kıyaslamış ve DP'yi desteklemeye devam etmiştir.
Türkiye nedir? O her zaman birileri tarafından aranan bir şeydi. Ne olduğunu henüz bilmeden sevenler tarafından, ne olduğunu en başından sezip de sevmeyenler tarafından, ne olduğunu henüz bilmeden sevmeyenler ve ne olduğunu en başından sezip de sevenler tarafından. Ona ait olanlar, ona yaslananlar, ona tapanlar tarafından. Ona itiraz edenler,
1.431 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.