Tebriz' in gül bahçelerine onu aramaya giriyorum, gülden gelen kokuda onun kokusunu hissediyor, bülbüllerin sesinde sesini duyuyorum. Bana " Aşk eğer günah olsaydı Allah cenneti boşu boşuna yaratmış olmaz mıydı? " diye soruyor ve cevap veremeden " uyanıyorum. "
İlk olarak dijital bir platformda karşılaştığım bu kitabı nasıl bir heyecan ve merakla okuduğumu hâlâ hatırlıyorum. Bölümler birbirini kovalamıştı. Bizim topraklarımızda ve kültürümüzde geçen fantastik, aşk dolu bir hikâye... Basılır basılmaz aldığım ve kitaplığımın baş köşesine koyduğum için mutluyum.
Okuma listemdeki kitapları biraz erittikten sonra kesinlikle tekrar okuyacağım.
Umay'ın geri kalan maceralarını ve savaşını da okumak için sabırsızlanıyorum.
İYİ ve KÖTÜNÜN SAVAŞI.
Yedi Kartal Efsanesinin seri halinde üç ayrı kitabı var. (Birinci Kitap: Zülfikar’ın Hükmü, İkinci Kitap: Erbain Fırtınası, Üçüncü Kitap: Aşk ve Bedel) Birinci kitabı olan Zülfikar’ın Hükmü’nü okuyarak başladım. Gerçekten çok beğendim. Zaten ben okuyacağım kitapları özellikle araştırıp okumaya başlıyorum. Yedi Kartal Efsanesi serisinin de methini çok duydum.
Kitap hiç sıkmadan sürükleyici bir şekilde devam ediyor. Kurgusu farklı olan fantastik bir kitaptı.
//DİKKAT Kitabın konusu hakkında bilgi içerir.//
Kitapta Yediler adında Lokman Hekim tarafından yıllar önce kurulan her birinin farklı olağanüstü güçleri bulunun 7 insan var. Yedilerin karşısında kötü olan bir sürü örgüt ve özel güçleri olan insanlarda var. (Gececiler gibi) Solaklar ve Devletin 12. Daire personeli de Yedilere sürekli yardım ediyor. Yediler çok olağanüstü bir ölüm şekli olmadığı sürece ölmüyorlar. Hatta yaşlanmaları da çok çok yavaş. Bir nevi ölümsüzler. Bu durumun devam edebilmesi için her elli yılda bir Lokman Hekimin hazırlamış olduğu ve sırrı çok gizli bir şekilde saklanan iksiri içmeleri gerekiyor. Kitap akıcı bir dil ve heyecanla değişik konuları ile içine sürüklüyor okuru.
Şunu anladım Türkiye olarak bizim bir yazarımızda fantastik kurgu tarzında müthiş heyecan dolu bir kitap yazabiliyormuş. Hatta sabırsızlıkla ikinci kitaba geçmek istiyor insan. Demek ki güzel bir iş çıkarmış Saygın Ersin.
Belli bir bozgun yaşamışız
Her şeye ölüm dadanmış sanki
Kadınlar ki anne olmamak için direniyorlar
Erkekler ki savaşmayı tümden unutmuşlar
Çocuklar zaten hiç çocuk olmuyorlar
Çocukluk kalkmış dünyadan gibi
Her çocuk antik çağ filozoflarından bir kalıntı sanki.
Erdem Bayazıt - Aşk Risalesi
Aşksız ve paramparçaydı yaşam
bir inancın yüceliğinde buldum seni
bir kavganın güzelliğinde sevdim.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
Aşk demişti yaşamın bütün ustaları
aşk ile sevmek bir güzelliği
ve dövüşebilmek o güzellik uğruna.
işte yüzünde badem çiçekleri
saçlarında gülen toprak ve ilkbahar.
Yıllar önce minik bir ergenken okuduğum bu kitap aklıma birkaç ay önce yeniden düştü. Annemin evinde kaldığı için de yeniden okumak için biraz beklemek zorunda kaldım. Kimi yönden beklediğime değdi, kimi yönden hatırladıklarımı bulamadım.
Aradıklarımı bulamama sebebim aşkın bana abartılmış bir balon gibi gelmesidir. Aşk yüzünden de bu kadar acı çekmezsin. Ayrılınca çoluğun çocuğun ölmüş gibi davranmanın bir manası yok. Kitabı okurken de yine böyle hissettim. Bombok bir insan için yine manasız acılar çekildi. İntihar edilmeye falan çalışıldı. Kuskunç yanları epey vardı. Millet evini barkını ailesini bırakıp savaşlardan kaçıyor, ülkesine hayatı boyunca dönemiyor ama intihar falan etmiyor. Ay sevdiceğim benden ayrıldı hemen ölüvereyim konsepti benim anlamadığım bir konsept.
Fakat bu acının ve olayların spiritüel açıklamaları, reenkarnasyona bağlanması oldukça hoş. Yazarın anlatımı da çok başarılı. Keşke yazar ortalıktan böylece kaybolmasaydı.