Hıdırellez
Deniz Tanrısı gelecek de o güzelim kızları Öpüp okşayacakmış ... Başka ve o yaşta Niye beklesinler ki Kayaların başında O dallı giysileriyle Kimi bekler ki onlar Poseydon'dan başka Bu kayalarda durmuş Bu kızlar ne bekler ki Bir aşk için boğulmaktan başka ... Hepsi de karaya vurup Zeytinlerle keçi boynuzlarına kendilerini dağıtıp verip Kökten çıkan dallardan Yapraklar olmaya ... Rüyası bu Datça'nın Kadınları okudukça Okunacak bir güzel kadınlık ve güzellik
Bence aşk geçici duyguların bıraktığı kalıcı hasardır .
Reklam
Arkasından bakarken her şeyin tamirinin mümkün olmadığını, bazı şeylerin de onarılamayacak kadar kırıldığını düşündüm.
İlk bakışta değil son bakıştadır aşk. Ayrılırken sana nasıl bakıyorsa o kadar sevmiştir seni.
"Üç hafta kadar önce, her zamanki berbat kahvaltımı etmeye hazırlanırken harika bir kadınla tanıştım. O sabahki her toplantımı iptal ettim ve telefonuma bakmadım; az kalsın ekibim benim için bir arama kurtarma ekibi yollayacaktı. Çünkü tek düşünebildiğim, o kadınla kuş pisliğiyle kaplı bir bankta oturup sohbet etmenin ne kadar eğlenceli olduğuydu. Ne konuştuğumuzun bile önemi yoktu. Onunla olmak yetiyordu."
Onu sevmek için kendime izin verdim ve bunun tamamen tek taraflı olduğu gerçeğiyle yüzleştiğimde önemli bir parçam öldü
Reklam
Aşk, evvela aklından başlayıp ne var ne yok her şeyini birer birer terk ettiğin uzunca bir yoldur.
Kelebek misalidir aşk; anlamayana ömrü günlük, anlayana bir ömürlük!
Yorgun ve uykusuzdum ama mutluluktan ayaklarım yere basmıyordu. Faye'in son kruvasanını Erik almasaydı bu sabahın ne kadar farklı geçebileceğini düşünmeden edemiyordum. Bugün geri kalan hayatımın ilk günü olabilir miydi?
"Bugün benimle öğle yemeği ye." "Genelde öğle yemeği yemem. Sıkı bir kahvaltı edip günü kırk çeşit abur cuburla geçiren tiplerdenim." "O zaman sabah sıkı bir kahvaltı edelim ve günü abur cuburla geçirelim."
Reklam
481 syf.
8/10 puan verdi
·
4 günde okudu
“Çünkü bu, ustaca bir kitap yazma girişimi değil, bir iç dökme, bir itiraf, bir paylaşma arzusu.” Nerden başlayacağımı, nasıl anlatacağımı bilemiyorum. Bir süredir kitaplığımda olan ama kalınlığından dolayı hep ertelediğim kitaba bir akşam öneri ile başladım ve bir çırpıda okudum. Kitap, İkinci Dünya Savaşı'nı yaşamış Profesör Maximilian Wagner'in hayatına girmesiyle kendi geçmişine, aile tarihine dönen ve öğrendiklerini yazmaya karar veren Maya Duran'ın hikayesini kendi ağzından anlatıyor. Livaneli, Struma faciasını bir aşk hikayesiyle daha çarpıcı bir hale getirmiş. Hem muhteşem bir kurgu hem de(bence) bir araştırma kitabı okuduğumu söyleyebilirim. Öyle ki bazı bölümleri okurken merak edip araştırma yaptığımda oldu. Üç kadın, üç hayat.. hangisi daha çok acı çekmiş bilemiyorum.. Ama en çok Nadia boğazımda bir düğüm oldu kaldı. Ahh, sevgili Max.. sen nasıl dayandın bu acıya? Yaşar Kemal’in “Demir olsam çürürdüm, toprak oldum da dayandım.” sözünü anımsattın bana. Acıları, sevgileri, başımıza gelse katlanamayız diye düşündüğümüz, haberlerde duyduğumuz ve üzüntüden kahrolduğumuz olayları gözlerim dolu dolu okudum bu kitapta. Sonu hüzünlü ama huzurlu biten kitaplardandı benim için. Hikayen anlatıldığı için mutluyum Maximilian Wagner! “Çünkü ancak hikâyesi anlatılan insanlar var oluyordu.”
Serenad
SerenadZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2020134,8bin okunma
"Ne kadar uzun boylusun," dedim yorgun bir sesle. Sırtımı aynaya yaslayıp gözlerimi ona diktim. Dudakları seğirdi. "Sen değilsin."
Sabah aynanın önünde tıraş olmasını izledim. Öylesine. Sırf bunu yapabildiğim için.
Mutluyken gördüğü güzel rüyalar, yerini kâbuslara bırakmıştı. Uykusunda bile huzuru kalmamıştı.
Aşk
Aşkın ruhumu ele geçirdi, esir etti beni benden geriye bisey kalmadı hepsi oldu sen ne yana baksam ne yana yatsam sen uykumda sen uyanikligimda sen aşkımda sen ruhumda sen Ben benden geçtim sana geldim Sende ben oldum sende var oldum Ben hiçmişim herşeymiş sen
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.