İlk ev.
İlk aşk.
İIk kayıp.
İIk ayrılık.
İIk yalnızlık.
Anne.
Anneyle başlar insanın bu dünyadaki hikâyesi. İlk evi anne sinin bedenidir. İlk duyguları annesinin kalbinden geçenler, o bedene yön verenlerdir. Aynı zamanda insanın terk ettiği ilk evidir anne. Hiçbir zaman bırakıp gitmek istemez o evi
ancak varlığı da o ayrılık sayesinde gerçekleşir. İIk kayıptır anne. Kendinin bir parçası olarak gördüğü annenin göğsünden koptuğunda ilk kaybını yaşar insan. Psikanalist Jacques Lacan'ın deyimiyle, 'Ben'in 'Ben' olmayandan ayrışmasıdır bu kayıp ama aynı zamanda uzun zaman sürecek bir 'Benlik’ karmaşasıdır.
İIk aşktır anne. Kaybedilen ama aslında zaten hiç sahip olunmamış bir şeyin sahibidir çünkü. Bir kayıpla başlar demek ki anne sevgisi. İnsan, bir ömür boyu o sevgiyi içinde bir gizli bahçe gibi büyütür. Hiçbir zaman tamamlanmayacak bir kayıp vardır sevginin içinde.
Ve insanın hayattaki en büyük kaygısı belki de annedir, annenin sevgisini kaybetme kaygısı..
Annesinden öğrenir insan sevmeyi, sevilmeyi... Ve sevgiye dair annenin oluşturduğu o duygu, o kalıp her neyse insan onu bırakmak istemez, tekrar tekrar o duyguyu yaşamak ister. Mutluluk vaat ettiği gibi acı da vaat eder busevgi, terk ediş de, kayıp da... Ve insanin bütün gönül hikâyeleri, annesiyle yaşadıklarının bir tekrarıdır. Çünkü orada bir yara vardır ve iyileşmek için bekler durur.