Budala, hiç beklemediğim bir şekilde yarısına doğru sımsıcak bir Jane Austen romanına dönüştü. Yanan şömineyi ve onunla beraber alazlanan aşkları hissetmek mümkündü. Kız kardeşler kıkırdıyorlar, endişeli ve sevecen anne baba ise kızlarına en uygun adayı bulmaya uğraşıyorlardı. İlginç ama güzel bir sürpriz.
Kitabın ilk başları ise tamm bir soğuk
Hüseyin Paşa ile ilgim, tabiatiyle silik... Beni o cihete döndüren tek dava, hanımlarından birinin, aynı zamanda babaanneme sütannelik yapması... O Hanım’ın, Abdülhakîm Arvasî Hazretlerinin kardeşi olması!..
Hanife Hanım’ın anlattığı hikâyedir: Dedemin, hükümetle arası bozuk olduğu zaman... Muhacir oluyorlar... Baba evine gelecek... Kucağında,
Aytmatov’un Her kitabını bitirdikten sonra düşünmeden edemiyorum: Bu nasıl bir ustalıktır ki kısacık kitap beni bu kadar üzüp, derinden etkiliyor?
Maharet de burada olsa gerek
Cemile güzel bir kızdır ve hali vakti yerinde bir aileye gelin gider. Kocası Sadık ise bir zaman sonra savaşa gitmek zorunda kalır. Evde kayınvalidesi ve kaynı ile yaşamaya başlar. İşte bu hikaye de küçük kaynının gözünden anlatılır.
Cemile yaşamayı sever ve oradaki diğer kadınlar gibi de değildir. Her işe eli yatkın ve hakkını yedirmeyen genç bir kadındır. Kaynı ise bunu gördükçe ona olan sempatisi daha da artar ve bu yürek yangınına dönüşür git gide. Fakat Cemile’nin diğer kadınlar gibi savaş alanına erzak taşımaya başlaması ve o sürede Danyar ile tanışması her şeyi tepetaklak eder. Danyar ile Cemile arasında da bir aşk başlar. Sadık savaştan geri dönmeden yollarına bakmaları lazımdır.
Nerede denk geldiysem çok güzel bir aşk hikayesi diyor kitap için. Tabi neresinden baktığınıza bağlı. O dönemin şartlarını düşünecek olursak aşk için nelerin göze alınabileceğini hatta o gözün de kör olduğunu düşünebiliriz. Bunun için Danyar ile Cemile’ye hak verebiliriz. Fakat evli bir kadının başka bir erkekle kaçması diye düşünürsek sadece kitaba çok sığ yaklaşmış oluruz. Bu da Aytmatov’u anlamadığımızı gösterir. Ben muhteşeeemmm bir aşk hikayesi diyemiyorum ama Cemile’yi de Danyar’ı da ve o küçük kaynı da anlayabiliyorum. Herkes kendi hayatı için mutlu olabileceği bir yol çizdi. Ben bunu sevdim
İki farklı ama bir o kadar da benzer hikayenin İran tarihi ile harmanlanması diyebilirim Semerkant için. Bu kitap bana adından başka hakkında herhangi bir şey bilmediğim Ömer Hayyam'ı yakından ve birçok yönüyle inceleme ve tanıma fırsatı verdi. Bir aşk adamı olarak Ömer, bir arkadaş olarak Ömer ve bir şair olarak Ömer. Bana çok şey kattı