Harflerin tabiattaki şekillerle doğrudan veya dolaylı hiçbir ilgilerinin bulunmaması, onun, tecessüsünü hür olarak yazıya yöneltmesini sağlamış ve bundan benzerini başka bir medeniyette görmediğimiz, bütünüyle İslâm medeniyetine has bir ifade biçimi doğmuştur. Yine bunun için, tekniği, prensipleri, metotları en ince ayrıntılarına kadar tespit edilen tek sanat kolu belki de yazıdır. Hattat dış gerçekle ilgilenmez. Bu bakımdan, taklide düşmek gibi bir endişe taşımadığı için nakkaşın figürlerden esirgediğini, yani "füsun u işve"yi harflere üflemekten çekinmemektedir. Sanatının teknik zaruretleri hariç, kendisini hiçbir kayda bağlı hissetmeyen ve bunun için dehasını hür olarak kullanabilen hattat, İslâm yazısının fevkalâde zengin imkânlarını kullanabildiğince kullanmıştır. Zaman içinde, alfabe zaten soyut şekillerden teşekkül ettiği için, ayrıca geometrinin soyutluğuna ihtiyaç hissetmeyen hattatlar, harfleri geometrik niteliklerinden arındırmaya çalışmışlardır. Sonuçta -Kûfî de bir yandan devam etmekle beraber --alfabe, eğri çizgilerden oluşan bir şekil repertuvarı haline gelir.
Sayfa 154Kitabı okudu
Kalem, İbn Abbas'ın rivayet ettiği bir hadise göre, yaratılan ilk mahlûktur: "Nebi aleyhisselâm buyurmuştur ki, Hak Taalâ'nın evvel-i mahlûku kalemdir ki halk edip ana kitabet ile emreyledi. Kalem ise ilâyevmilkıyame olacak umuru yazdı."
Sayfa 153Kitabı okudu
Reklam
Aşk'a şayet Kalp ülkesindeki kimyayı getiremezse Hüsn'e kavuşamayacağını söylerler. Bunun üzerine Aşk, lalasını Gayret'i yanına alıp yollara düşer.
Bugün âbidevî camilerin yanı başında devâsâ apartmanların yükseldiği, hatta bazı tarihî camilerin üzerlerinden köprülerin geçtiği düşünülecek olursa, ölçülerimizin ne kadar değiştiği konusunda daha açık bir fikir edinilebilir.
Sayfa 150Kitabı okudu
İstanbul yeniden kurulurken, Rönesans büyük bir yanılgıyı yaşıyor, sabit bir noktadan ve tek bir bakış açısından bütün varlığın kavranabileceği yolundaki düşünceyi mimarîden resme, felsefeden bilime kadar bütün insan faailiyetlerinin temeline yerleştiriyordu. Bu görüş şehirleri dondurmuş ve sanatı yaşanan değil, seyredilen faailiyet hâline getirmiştir.
Sayfa 149Kitabı okudu
Selçuklulardan itibaren Türk tezyinatında da önemli bir yer kazanan geometrik şekiller, özellikle sanat tarihçilerinin "Yıldız Sistemleri" adını verdikleri düzenlemeler halinde mimarînin vazgeçilmez bir unsuru olarak karşımıza çıkarlar.
Sayfa 135Kitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.