Nereden başlamalıyım diye çok düşündüm.Kitapla ilgili “ilk post yorumum” hayli uzun olacak.Özete benzeyecek,dağınık olacak ve 2. ile 3. Kitap anlatımlarımda bu dağınıklık toparlanacak.Yorum içinde spoiler var gibi gözükse de yok.Daha sonra kitapla ilgili koyacağım postların kitap yorumları bu ilki kadar uzun olmayacak.Önce karakterlerden
"... aşk yolculuğu tek kişilik başlar, maşukunu bulunca bir müddet iki kişiyle sürer ama yolun sonunda yine tek başımıza kalırız. Bizde başlayan, bizde sona erer. "
BİR NARSİST TÜKENİŞ’İN ANALİZİ
Yazıldığı yıl 1891’den beri okuyan herkes yaşlandı, bir tek bu roman ilk yazıldığı zamanki gibi hep genç kaldı. Her gelen yeni neslin hayranlıkla okuduğu roman –
Üç saatte soluksuz okuduğum bir kitaptı. Savaşın ve yıkımın ortasında yeşeren bir aşk...Dolayısıyla Cemile ile Danyar'ın hikayesi umudun yaşamın yapı taşı olduğunu tekrar hatırlattı bana.
Cemile toplumun gelenekçi yapısına uymayan biri. Neşesinin, özgüveninin altında derin bir hüzün ve sevilmemişlik saklı.Cephede olan kocası Sadık ise ataerkil toplumun erkekten beklediği role uygun bir karakter. Karısını sevdiğini hissettirmemiş...
Danyar ise fakir, utangaç ve içe dönük bir insan. Toplumun acıdığı, anlamakta zorlandığı ve zayıf bulduğu bir kişilik. Önyargıları yıkıp insanların iç dünyalarına odaklandığımızda nice acıların, ayrılıkların, umutların ve zenginliklerin var olabileceğinin kanıtı Danyar. Ve yanık türküler aracılığıyla birbirine kavuşan iki yaralı ruh...Hikaye o kadar içime işledi ki, yazar o kadar romantik anlatıyordu ki Cemile ile Danyar'ın el ele tutuşup köyden uzaklaşmalarını seyrettim sigaram eşliğinde. Yazar savaşın karşısına rakip olarak aşkı çıkararak, umudu çıkararak insani yanlarımızı galip kılıyor, bizi nefret odaklı bazı kültürel kimliklerimizden sıyrılıp empati yapmaya ve sevmeye davet ediyor.
Doğru kişiyi bulmak da yeterli değil. Asıl "doğru" kendimiz değilsek ellerimizden su gibi akıp gider tüm doğrular. Aşk iki kişilik yaşanır. Sevmek kadar alttan almak, fedakar olmak, saygı duymak, emek vermek de önemli. Bunları size kimse ögretemiyor kendiniz yaşamadıktan sonra, ilmek ilmek işlenen ilişkilerin iç yüzünde hep bunlar var. Hayatta hiçbir şey tozpembe değil ki aşk öyle olsun. Edilen kavga çift taraflı çabayla tatlıya bağlanmıyorsa, verilen emekler sonunda amacına ulaşmıyorsa yaşanan aşk değildir. Bunu bana da kimse söylememişti, ben ögrendim.
Aşk eşittir sevgili değil, iki kişilik de değil çok kişiliktir aşk. Bütün dünyayı düşman belleyip Leyla'yı sevmek değildir. Leyla'da bütün insanlığı sevmektir.