Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
Aşk kurgusu okurum diye düşünenler var ise bu kitap size göre değil. Hiçbir şey toz pembe ya da mükemmel değil. Aksine kusurlar, ölümler, travmalar, bazı tetikleyici ya da belki de rahatsız edici mevzular üzerine eğilmiş bir metin. Bana göre bu yıl beni evirip çeviren, kalbimden yaralayan okuduğum 3. kitap. Kitabı bitirip 'şöyle bir kitaplığıma okuyup unuturum' diyebileceğin bir kitap hiç değil. Küçük yaştaki okurlar ve bu gibi unsurlardan etkilenen okurlar lütfen okumayın.
Hadi o zaman okur, sana genç kuşağın -bazı gençler- bizzat yaşadığı aile-arkadaş olumsuzluklarından ve elbette baskılardan doğan travmaların sonrasını anlatayım. Charlotte ve Kellan aynı okulun çatı katına tesadüfen çıkmış, farklı çevre ve aile baskıları yüzünden uzun süredir yapmak istediklerinin sadece bu hayata veda etmek olduğunun bilincindelerdi. Fakat bu iki genç birbirlerini ikna edip o gece hayatlarına son vermedi. Aksine bir anlaşma kulağa hiç fena gelmiyordu. 18 yaşına gelene kadar yer yıl 14 Şubat'ta bu çatıda buluşup, kararlarını gözden geçireceklerdir.
Peki ikiside sözlerini tutabildi mi? Belki biri değil, belki o artık hayatın onu incitmesinden bıkmıştı. Okuyup etkilenemeyecek tek bir insan yok, nereden mi biliyorum? Kalbinize dokunduğu için olabilir. Yazar öyle ince bir yerden konuyu alıp sizi bir boşluğa bırakıyor ki allak bullak oluyorsunuz. Psikolojinizin sağlam olması lazım, çok sevdim. Sizinde seveceğinize çok eminim.
Bu yüzden Gabar; bir yılan kadar soğuk bir kadın kadar çekicidir
Herkese merhaba bugün sizlere başından sonuna kadar soluksuz okuduğum #gözlerinin ardında şahmeran'dan
bahsetmeye geldim. Kitap öyle güzeldi ki tam olarak anlatmaya nasıl başlasam bilemiyorumkitaptaki herşey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş macera, aksiyon, gizem ve aşk
Edens serisi kalp ben. İlk kitabını hali hazırda çok sevdiğim serinin ikinci kitabı da beni yine şaşırtmadı. Knox şahane ötesi bir karakterdi. Memphis güçlü bir kadın olmanın yanısıra harika bir anneydi. Ahh Memphis,üzümlü kekim benim
.
Quincy kasabasının yeni bir misafiri vardı. 2 aylık bebeği ile Eloise oteli’nde çalışmaya gelen ve bekar bir anne olan Memphis. Kasabada bütçesine uygun bir daire bulamayan Memphis ve bebeği ,onu işe alan Eloise tarafından geçici olarak kardeşi Knox’un çatı katına yerleştiriliyor. Memphis,ilk görüşte Knox’tan etkilense de önceliği oğlu Drake. Kendisine sürekli eski Memphis olmadığını söylüyor.Knox,kendisine geçmişini ve kapanmayan yarasını hatırlatan Memphis ve bebeğine uzun süre kayıtsız kalamayacak ve onlarla bir aile kurmanın hayaline kapılacaktır. Ama tam bir New York kızı olan Memphis’in ülkenin bir ucundaki ücra bir kasabaya taşınması tesadüf değildir. O geçmişini arkasında bırakmak istese de geçmişi Memphis’in peşini bırakmayacak ve Knox’la kurduğu hayaller tehlikeye girecektir.
.
Bu seriye bayılıyorum. Okura hem aşk,hem gizem dolu bir hikaye veriyor. Bir yandan Knox ve Memphis arasındaki çekime kapılırken diğer yandan Memphis’in geçmişini fazlasıyla merak ediyorsunuz. Eden ailesini yeniden görünce çok mutlu oldum. Memphis ve Drake’i her daim ailenin içindeymiş gibi kabul etmelerini okumak çok güzeldi. Üçüncü kitap Talia’nın hikayesi için ipucu bırakmayı yine ihmal etmemiş yazar. Şimdiden heyecanla bekliyorum. Biraz gizem,bolca aşk ve sımsıcak aile bağları istiyorsanız,bu seriyi okumalısınız. Çok çok aşk
Emile Zolan'nın okuduğum ilk romanıydı. Diğer kitaplarını da en kısa zamanda okumak için sabırsızlanıyorum. Yazar akışı güzel, sürükleyici bir roman yazmış. Merak ettim doğrusu romanda geçen olaylar hayal ürünü mü yoksa gerçeklerden esinlenerek mi yazılmış?
There Raquın, Raquın genç yaştayken eşini kaybeder . Camille adında hastalıklı bir oğluyla ortada kalır. Tüm varını yoğunu oğlunun sağlığına harcar üzerine titrerdi. Bir gün Raquınım kapısı çalar ve olaylar o kapıyı açtıktan sonra hayatı boyunca peşini bırakmaz. Kapıyı çalan ağabeyiydi Therese adında bir kız çocuğunu kucağına bırakıp yeğenin diyerek kapıyı çekip gider bir gün haber gelir adam intihar etmiştir. Therese ve Camille birlikte büyür aynı yerde uyur aynı ilaçları içer hasta olmadığına rağmen Raquın Thereseyi evladından ayırmaz ikisi büyüdüğü zaman birbirlerine karşı duyguları olmadığına rağmen evlendirilir. Raquının oğlu kadar sevdiği, Camillenin de kardeş gibi sevdiği Laurent evlerinin üst katına yerleşir. Therese Laurenti gördüğü ilk günden beri ona karşı duygular hisseder ve bunu ona kendini teslim ederek hissettirir. Yasak aşk yaşarlarken önündeki en büyük engelin Camillenin olduğunu dille getirerek onu öldürmeyi planlarlar. Camille öldürüldükten sonra ikisi evlenir ama hiç ummadıkları bir hayatları olur mutlu mesut yaşamayı planlarken tam tersi olur ikisi birbirine düşman kesilir vicdanlarını rahatlamak için suça ortak olmamak için birbirlerini suçlayıp dururular taki bir gün birbirlerini öldürmeyi planladıkları güne kadar. İkisi de ölür Raquında gerçeklerle beraber felçli bir şekilde hayatına devam eder...
Azerbaycan edebiyatından okuduğum ilk kitap, sayısız ödüle sahip Anar Rzayev'in en önemli eseri olan Beş Katlı Apartmanın Altıncı Katı'nın
Ketebeden çıkan bu edisyonunda Ak Liman ve Beş Katlı Apartmanın Altıncı Katına, 43 yıl sonra eklenen Tahminenin Son Sırrı bölümü de mevcut. Ak liman hikayesi ile başlayan kitaptaki karakterler birbirleri ile bağlantılı kişiler olsa da ana karakterler mutsuz bir evliliği olan, farklı bir kişiliğe sahip güzelliği ile herkesin dilinde olan Tahmine ile varlıklı bir aileden gelen genç Zaur. İkilinin yolları bir yayinevinde çalışmaları ile kesişir. Herkesin gözü Tahminenin üzerinde olmasına rağmen onun gözünde Zaur hariç herkes aynıdır. Ancak dedikodular, Tahmine'nin tavırları ve ailesinin özellikle de annesinin söylemleri Zaur'un içine şüphe tohumları ekmeye başlar. Görünürde bir aşk romanı gibi görünen kitapta yazar insanın güvensizliklerini, üçüncü kişilerin ilişkilere etkisini, dönemin Azerbaycan toplum yapısını sosyal ve ekonomik açıdan öyle sade bir anlatımla aktarmış ki, başlarda sıkıcı görünse de okuması kolay ve akıcı bir eser olarak bizlere sunmuş.
Beş Katlı Apartmanın Altıncı Katı / Ak Liman / Tahmine’nin Son SırrıAnar Rzayev · Ketebe Yayınları · 2023177 okunma
‘Martin Eden’, Jack London’un 1909 yılında yazdığı klasikleşmiş romanıdır. Bir gemi işçisinin yazar olma çabasının anlatıldığı romanda tutkulu, aşık, kalıplaşmış düşüncelere karşı duran, sorgulayan, inanan ve idealleri uğruna, çıkarına olmasa da düşündüklerini cesurca ifade eden gemi işçisi Martin Eden anlatılır.
“Hikâye ABD’de, 1800’lü yılların
Arada kalmış bir adam...
Kitabı çok sevdim.
Sevgi veya aşk, insanın içindeki potansiyeli ortaya çıkarabilir mi? Aşk bir insana neler yaptırabilir? İşte kitap bu sorunun cevabını bize veriyor.
Martin Eden aslında kitabın yazarı olan Jack London'ın bir tür otobiyografisi. Jack London da tıpkı Martin Eden gibi kabına sığmayan, serüven peşinde koşan, inatçı ve istediğini alana kadar uğraşan bir kişiliğe sahip.
Kitapta burjuvazi ve ayaktakımının sosyolojik farklılıklarını görüyoruz. Aristokrasinin ikiyüzlülüğünü, insanı mevkiisine ve maddiyatına göre değerlendirmesini okurken bir yandan da işçi sınıfının kişiyi kendisi olduğu için sevdiğini, herhangi bir çıkar gözetmediğini de görüyoruz.
Ama işçi sınıfından gelip hayal ettiği kültür seviyesinde olduğunu sandığı burjuvazi katına çıktığı an Martin'in büyük bir hayal kırıklığına uğradığını görürüz. Aristokrasi hakkında düşündüğü her şey yalan çıkmıştır; bütün o kendinden üstün gördüğü insanlar birer çıkarcıdan, mevkii gözeten birer et ve kemikten ibaret görünüyordur.
Bunun üzerine bu iki sınıfın arasında kalan Martin, bir de üstünde sevdiği kızın ihanetini taşırken ne yapacağını bilemez bir haldedir.
Umutsuzluğun Doruklarında, Cioran'ın 23 yaşında, tam da uykusuzluk hastalığının başladığı yıllarda yazdığı ve onu filozoflar katına çıkaran; sonsuz dünya içindeki sonlu insanın anlamı, aşk, acı, sevinç, ölüm ve umutsuzluk hakkında, sert ve ele avuca gelmeyen fikirlerin yoğuştuğu bir kitap.
(Bunu 8 Nisan 1933’te, yirmi ikinci doğum günümde
