Vahşet nedir? Sınırları var mıdır?
Keyifle okuyacağınız bir inceleme yazmayı çok isterdim, size güzel şeyler anlatmayı, tarifsiz duygulardan bahsetmeyi.
Üzgünüm, çünkü 15 yaşındaki bir kız, sokaklarda oyunlar oynaması gereken bir kız, saçlarını annesine ördürüp okula gitmesi gereken bir kız, güzel güzel elbiseler giyip seke seke gezmesi gereken
"Bilir misiniz, bazen kendim için nasıl bir hayat hayal ediyorum? Kısa, kısa bir hayat."
Mehmet Rauf
1875'te İstanbul'da doğdu. 1931'de yine İstanbul'da yaşamını yitirdi.
Türk edebiyatında psikolojik roman türünün ilk örneklerinden olan "Eylül" isimli romanıyla tanınır.
Ferdâ-yı Garâm (Aşkın Yarını),
Yorulmuşsundur. Bazen boş gün yaratırsın kendine. Bugünkü boş günden hoş bir şey çıktı. Bu başıboşluğa ortak edecek birilerini de buldum. Bakınız, aşağıda:)
(Kiminizden bahsetmeyi unutmuş olabilirim, yazım yanlışı yapmış olabilirim; dedim ya boş günüm. Hoş görün.😊)
Ece Temelkuran’ın BU DA GEÇER’inden rastgele, şansınıza
"Aşk mıydı o, aşkımsı bir şey miydi?
Neydi çekip kendine, beni bağlayan?
Kanatan dudağımı, tenimi dağlayan,
Elleri tâ içimde o dev miydi?
Etime bir alev değmişçesine
Nasıl da yakardı öptüğü zaman?
Bir su gibi akıp gitti avuçlarımdan,
Yorgunum şimdi bin yıl sevmişçesine ...
Hani, o yalnız benim olan gül, kırmızı?
Gözlerimin önünde açılan sonsuz bahçe?
Hani o var olmalarımız öpüştükçe?
O doludizgin sürdürmeler yaşantımızı? "
Ülkemizde çok yanlış bir düşünce yapısı var: "Çocuk bakmak tecrübe işidir, okuyarak izleyerek öğrenemezsin"
50 yaş üstü bir grupla bile konuşurken çocukluktan kalma travmasını anlatıyor ve sesinin titrediğini görüyorum.
Kimisinin 5 çocuğu var ve 5.si gerçekten tam yetişmiş, çünkü artık nasıl yetiştireceğimizi biliyoruz diyorlar.
Kitabı bitirip de kapağını kapattığımda, elimi çeneme götürüp hafif ittirmek suretiyle açık kalan ağzımı kapatmak zorunda kaldım. Waww bu da neydi böyle. ;)
Yetmiş yıllık bir süreci, bir ailenin üç kuşağını anlatan ( ama ne anlatmak.)neredeyse bir köy nüfusu kadar karakter barındıran ama hiiiç kafa yormayan. Bir sayfa bile geriye döndürüp
Ercan Akarsu / Bir Yalnızlık Meselesi
Farkındalık yaratacak, düşündürecek ve okurlarını kendi vicdan muhasebeleri ile yüzleştirecek bir kitap #BirYalnızlıkMeselesi . Yazarımız, çocuk istismarı ve lgbt gibi konularda psikolojik yaklaşımlar sunduğu gibi aşk ve ilişkiler konusundaki farklılıkları da yaşanmış bir hikayeden kurgulayarak
1862 yılında otuz iki yaşındaki Lev Tolstoy, henüz on sekizindeki Sonya Behrs ile evlenmeden birkaç gün önce aralarında hiçbir sır olmaması gerektiğine karar verdi. Bu kararın bir parçası olarak günlüklerini ona okuttu ve genç kızın hem ağlaması hem de oldukça kızması onu çok şaşırttı. Günlüklerine eski aşk ilişkilerini yazarken yakında yaşayan
Bilmem…
Kim bilir kaç kişi, kendi gibi olamadı bu hayatta. Bilmem kaç kişi bir başkası gibi âşık oldu. Bir başkası gibi güldü, onun gibi sevdi. Bir başkasının acısını acı bildi, onun gözlerinden izledi dünyayı. Kendini hep bir başkasının hikâyesinde anlattı hep onun hikâyesinde dinledi.
Söyleyemediklerimiz bir başkasının dilinden
Peki aşkla harmanlanıp, biraz dostluk, biraz aile bağı ve bol bol aksiyon eklenince nasıl olur?
Durun! Bekleyin! Bu kitabı okuyana kadar cevap vermeyin.
Çünkü sizi sandığınızdan daha çok şaşırtabilir.
Mitolojik öğeler, aşk, tutku, cesur kadınlar, dostluklar, aile bağları (ve olmayanlar), ejderhalar, tanrılar... Ne ararsanız vardı bu romanda. Ne