Onu sekiz geçtiğinde
Pardon saat kaç diye sordum yanımda otobüs bekleyen kadına. Onu on geçiyor dedi. Teşekkürler dedim.  Arkamı dönüp omzuma çapraz olarak taktığım çantamdan telefonumu çıkarıp çaktırmadan saate baktım. Hayır onu on geçmiyordu. Onu sekiz geçiyordu. On demek sekiz demekten daha mı kolaydı? Neden hep sayıları yuvarlayarak söyleriz ki? Altı geçseydi beş
Gelelim sana, hiç bu kadar susmak istememiştim... Bizim mevzular belliydi de, kafamız karışıktı işte biraz. “Kendi düşmanına kıyamadığında, dostuna hainlik üzerine konuşmaktan da caymalı insan.” demişti Sara hatun. Yani insan ki; omuz omuza yürür, uzun uzadıya böyle yollarda yan yana akar, süzülür ve gider ya hani. Demem o ki, oğlum Mehmet, “Aynı
Reklam
Bekledikleriniz, bekletilen benliğinizden bu kadar mı önemli?.. Aynı duraklarda olmasa da aynı otobüsü beklemekten yorulmadınız mı?..
EN Bİ SEVGİLER
Ve o gece Zehra o kadar çok mutluydu ki onun mutluluğu parmağına takılan yüzüğün iç tarafında yazılan biricik sevdiceğinin ismiyle adeta izdivaç ediyordu. Bir gece vakti birden sevdiği adam gelmişti aklına. Tabi her zaman aklındaydı ama bu saatte onu hep rüyasında görürdü. Sıcacık yatağından kalkarak gecede o muhteşem yıldızına bakmak için bahçeye
Otogarlar üzerine deneme
Otogarlarda Sosyoloji Otogarlar nedense hep canımı sıkmıştır. Otogarların kendine has bir yalnızlığı vardır. Elbette burada kavuşan insanların sayısı göz ardı edilmeyecek kadar çoktur fakat nedense zihnim her zaman ayrılanları görmek istemiştir. Siz evinize dönmek için bıraktığınız sevgiliniz için üzülürken, bıraktığınız evinizmiş, gittiğiniz
Seni Bekliyorum
4 saat beraberdik sonrasında da beraber olduk ona otogara kadar eşlik ettim metro yol boyunca otobüs olsun hep sarılmaya çalıştım o da öyle koksun öyle içime çekeyim onu hiç özlemeyeyim geldiği zaman bile diye düşünüyordum ama olmadı. son bir durak otobüs durağına geldik evet artık gidiyordu saat 11'deydi otobüsü ve biz bir saat erken geldik
Reklam
Ayrılık ayracı
Bütün ayraçları kaldırdın ama unuttuğun Bir şey vardı yine de, çiçekleri sulamadın Gökyüzü sarardı o zaman bulutlar kirlendi Ve ne kadar az konuşur olduk günboyu Birden ayrımsadık ki ayrılık orda başlıyor Tam da susuşların birbirine eklendiği yerde Ezberlenecek hiçbir şey yok bu dünyada Kirletilmemiş bir bulut bile yok artık Böyle diyorsun her
İlk dersine girecekti. Elini kapının koluna atmış öylece bekliyordu. Heyecanının, bir sürpriz yapmasından korkuyor, derin derin nefes alıp veriyordu. Yaşayacakları, önceden çekilmiş bir film gibi zihninde canlanıyordu. İçeri atacağı ilk adımda, hafif gürültülü ayağa kalkacak çocuklar, ilk cümlesi, onlarla tanışma anı, onların tek tek ayağa kalkıp