Uzun zamandır okumak istediğim bir klasikti Uğultulu Tepeler. Uğultulu Tepeler, Emile Bronte’nin tek romanı. Bir aşk hikayesi diyebiliriz. Ama sadece bu kadarıyla da kalmıyor. İntikam, nefret, kıskançlık, tutku gibi duyguların yoğun bir şekilde işlendiği bir roman. Heatchliff ve Catherine arasındaki aşkı okuyoruz kitapta. Doğrusu, Heatchliff’i tek başına bir karakter olarak düşünürsek pek sevemedim, zaten sevilecek iyi huylu davranışı da yok. Oldukça yabani. Ama Catherine’e duyduğu sevgi çok etkileyiciydi. Edgar Linton, iyi huylu ve nazik bir karakterdi. Ama Heatchliff kadar tutkuyla sevmiyordu Catherine’i. Sadece bu bahsettiğim karakterler dışında bir sürü daha karakter var. Hiçbiri de kusursuz değil. Hepsi de çok fazla yanlışlar yapıyorlar, hatalılar. Emile Bronte’in çevresini de anlatıyormuş zaten. Bu açıdan da otobiyografik izler de barındırıyor. Okumanızı kesinlikle tavsiye ederim.
Her ne kadar okuma sürem 3 gün olarak gözükse de elime aldığım an bir çırpıda okuduğum ve hiç kuşkusuz bas yapıt diyeceğim bir eser.
Çocukluk döneminden itibaren yaşanılan yoğun duyguların hiçbir karşılık almamasına rağmen herhangi bir suçlama kızgınlık barındırmadan sadece ve sadece saf sevgisini anlatan bir kadın…
Hayatını anlık günlük yaşayıp görünen yüzün arkasındaki kadını merak etmeyen özgürlüğüne düşkün bir adam…
Kitabın sonundaki soruyu cevaplamam gerekirse bence kesinlikle bir aşktır çünkü aşk nefret sevgi insanın kendi içindeki meselesidir insanın kendine yakıştırdığı duygudur.
Bilinmeyen kadın yaşadığı onca sefilliğe rağmen adama olan aşkından hiç vazgeçmemiş ayrıca ondan tek istediği kendisini tanımasıydı.
En üzüldüğüm nokta kitabın sonundaki onu en son çocukken gören uşağın tek bakışta tanımasına rağmen yazar R.’nin her seferınde yenıden tanıştığı adını bile sormadıgı yabancı olması..
*Spoiler içeriyor.*
İnsan kendini aşabilirmiş, diye düşündüren kitap. Açıkçası Suç ve Ceza'dan daha iyisini yazamaz kanısıyla başlamıştım ama okudukça bu fikrim değişti.
Şimdi bu kitabı bitirince aslında Dostoyevski'nin kendini zor tuttuğunu düşünüyorum. Çünkü bu karakterlerin her biri ayrı bir kitap konusu.
Bende kitabı kapatıp sadece
"Birini seviyorsan gerçekten severdin, verecek başka hiçbir şeyin yoksa bile sevgin yeterdi."
"Aslında hiçbir şey yasadışı değildi, çünkü artık yasa diye bir şey yoktu."
"Düşünün..Çünkü henüz yasaklanmadı."
3.Dünya Savaşı sonucu dünya üçe bölünmüştür: Okyanusya, Avrasya ve Doğu Asya. Hikayenin konusu; Okyanusya’da
"Bir eğlence gibi başlayan bu sevda bir gizli zehir gibi dudaklarımdan kalbime indi."
Dudaktan Kalbe bir keman sanatçısı olan Kenan'ın ve küçük yetim bir kız olan Lamia'nın umutsuz aşkını anlatıyor.
Kitabı şimdi bitirdim ve gerçekten ne düşünceğimi bilmiyorum. Kitabın iyi ve kötü yanları vardı. Bazı yerleri sıkıyor bazı
Halil Cibran'ın ölümünden sonra yayımlanan Gezgin, kısa öyküler içeren bir eser. Kitap, bir Gezgin'in anlattığı kısa ama derin anlamı öykülerden oluşuyor. Kitaptaki öykülerin kimisi birkaç cümleden kimisi de en fazla bir buçuk sayfadan oluşmaktadır.
Halil Cibran'ın eserlerine bu kitap ile başlamanızı tavsiye etmem. Çünkü
Belirli ölçüde öz güveni ve öz saygıyı yeniden kazanmak gereklidir; aksi taktirde kişi sevemez. Kendisini sevilmeye layık görmeyen kişi âşık olamaz. Ancak kendisini bir şekilde yeniden seven ya da kendisine belirli bir ölçüde değer veren kişi başka bir insanı sevebilir. Psikanalizden çok önce Nietzsche şöyle yazmıştır: "Kendisinden nefret eden adamdan korkmalıyız, çünkü onun hıncının kurbanı oluruz. Bu nedenle, ona kendisini sevdirmenin bir yolunu bulmalıyız."
Uyarı: Bu inceleme hiçbir şekilde dini değerlere hakaret içermemektedir. Yapacağım tüm eleştiriler kitap ve yazar için olacaktır.
Kitabı eleştirmeye başlamadan önce Şule Yüksel Şenler kimdir, biraz onu irdelemek istiyorum.
Aslen Kıbrıslı olan ailesinin altı çocuklarından üçüncüsüdür Şenler. Küçük yaşlarda İstanbul'a göçtüler. Şenler,
"Aşk, asla bulaşmak istemediğim bir şeydi. Sevgi, bağlılığı getirirdi ve ben, bağlanmaktan nefret ederdim. Tutku tehlikeli bir oyundu; bir anda aklını başından alabilir, sonrasında insana tahribat yaratabilirdi."