aynanın arkası a’raf
l
bütün leylakları düşünmeden öldürüyorlar
yeşermeden sınır dışı erguvanlar bu bahar
sustum o sırlı kapılarda içimin en kadınına
küfür etmeyin diyor ya inandığımız kitaplar
yalandan ağıtlarla dolu ve tekin değil sokak
bak; omuz omuza korkak cesetlerle tabutlar
insanlar aynalardan neden bu kadar korkar
neden çırılçıplak sığındığımız kahramanlar
ey içinden geçtiğim gürültülü cümle söyle
cellatlar ne zamana kadar acımadan susar
ll
büyürken canın acıyacak dememiştin anne
ellerimdeki dikenleri toplamıyor masallar
açılmıyor oynadığım sahnelerde asla perde
bensiz başlıyor bensiz bitiyor o sihirli rüyalar
lll
susmuyorum aslında bakma bana öyle
yağmursuz gün yok sanki gök’yüzümde
ne kadar bağırsam da geceye ve güne
sesim ulaşmıyor artık gökteki meleklere
yoksa benim de mi ellerim kirlendi anne ?
"Sevmesini bunlar biliyor. Susarak sevmesini. Erkek susar, kadın da. "Beni seviyor musun?"lar yok. "Daha mı az, daha mı çok?"lar yok. Maziden ve istikbalden şüpheler yok. Emniyet yüzde yüz. Fedakârlık bitirmiş. "Ben seninim, sen de benim." O kadar. "Sözlüyüm" diyorlar. Bitti. İki taraf da ölünceye kadar öteki için parçalanmayı göze alıyor. Sessiz. Aşk mektupları, sitemler, tehditler yok. Mutfakta bir tıkırtı İclal, Mustafa'nın çorbasını pişiriyor. Hep onu düşünüyor. Yirmi sene, elli sene hep onu düşünecek. Mustafa eşikte görünüyor. Sessiz. Dil dökmüyor. Dil olmayan yerde yalan olur mu? Onun bir İclal'i var. Dünya o. Mağrur, susuyor. Vazife saati. İclal daha çorbayı pişiriyor. Ne ciddiyet!
Sevmesini bunlar biliyor. Bunlar olmasa dünya ne kadar tenha ve hazin olur..."
YERYÜZÜ AŞKIN YÜZÜ OLUNCAYA DEK
Aşksız ve paramparçaydı yaşam
bir inancın yüceliğinde buldum seni
bir kavganın güzelliğinde sevdim.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
Aşk demişti yaşamın bütün ustaları
aşk ile sevmek bir güzelliği
ve dövüşebilmek o güzellik uğruna.
işte yüzünde badem
"Gönül aynasının hududu yoktur. Burada akıl ya susar veya şaşırıp kalır. Sebebi de şu : " Gönül mü Tanrı'dır, Tanrı mı gönül? Hem sayılı hem sayısız olan (hem kesrete dalan hem kesreti bulan) gönülden başka her nakşın aksi silinip gider. Fakat ezelden ebede kadar zuhur edegelen her yeni nakış gönle akseder, orada perdesiz, apaçık surette tecelli eder. Gönüllerini cilalamış olanlar, renkten, kokudan kurtulmuslardır. Her nefeste zahmetsizce bir güzellik görürler." Aşk Estetiği kitabında yer alan bir Mesnevi Alıntısı
Yazlık sinemalarda
Mehtabın huzurunda
İlk aşk telaşlarıyla
Terlerdi avuçlarımız
Cebimizde az bir para
Yüreğimiz sevda dolu
Yüzümüz çocuklar gibi utangaç