Bu kitaba tam üç kez başlayıp yarıda bıraktım. Dördüncü kez kitabı elime aldığımda kafama koymuştum artık bitirmeyi ve nihayet..! Evet, okurken sancılı dönemler geçirmedim değil ama buna değdi.
Bir kitabı başka bir kitabın dilinden okumamıştım hiç. Bunun bu kadar lezzetli olacağını düşünemezdim. Dalında bir çilekken ne çileler çektin sen! Kimseler duymadı sesini.
İskender Pala'nın divan edebiyatı uzmanı olduğunu bilmeyen yoktur elbet. Bu kitabın da tamamen divan edebiyatı üzerine kurulduğunu bilerek okumak da şart. Normalde divan edebiyatı bana sıkıcı gelir, dilinin ağırlığından okumak istemem ama değerini de inkar edemem. Bu kitap benim divan edebiyatına bakışımı değiştirdi. Divan şairlerine hayranlığımı artırdı. Fuzûlî'yi, Bâkî'yi, Atâî'yi, Nefî'yi, Nâbî'yi, Nedim'i, Şeyh Gâlib'i gördükçe L&M olmak istedim. Geçmişe gidebilmek...
Kitap edebiyat üzerine kurulsa da tarihî kişileri de barındırması açısından ilgi çekiciydi bana göre. Tarihî gelişimin edebiyatı nasıl etkilediği kitabın sonlarına doğru açık açık verilmiş aslında. Son bölümlerde Namık Kemal ile karşılaşmamız bundan. Hatta hor görülen divan edebiyatına sahip çıkıyor yazar. Bir zamanlar herkesin okumak için can attığı kitaplarımızı okuyamıyor, merak etmiyor oluşumuzun haklı isyanını dile getiriyor. Ve ben buna sonuna kadar katılıyorum.
Edebiyat üzerine bir macera romanı arıyorsanız, doğru adrestesiniz.
İyi okumalar :)