"çünkü" dedi, "artık insanlarla işim bitti." yine de şairin maaşını üç ayda bir ödemekteydi. böylece otuz yaşında ya da o civarda, bu genç beyzade hayatının sunduğu her türlü deneyimi yaşamanın yanı sıra hepsinin değersizliğini de görmüştü. aşk ve yükselme hırsı, kadınlar ve şairler, hepsi aynı ölçüde boştular. edebiyat bir güldürüydü. greene'in sayfiyede bir soyluyu ziyaret kitabını okuduğunun ertesi gecesi büyük bir ateş yakıp tam elli yedi adet manzum eserini buna atmıştı; yalnızca pek kısa olan çocukluk düşü "meşe ağacı"nı saklamıştı. artık güvendiği iki şey kalmıştı: köpekler ve doğa; bir tazı ve gül ağacı. tüm çeşitliliğiyle dünya, tüm karmaşıklığıyla hayat işte buna indirgenmişti.
Doğa bizi yalnızca aşk için dünyaya getirdi.
Reklam
Aynı ben... Onun yegâne düşkünlüğü doğa ve kitaplardı. Yıllar içinde onlar en büyük zevki, en yakın dostu olup çıkmıştı.
En azından elinde aşk ve Ruth vardı. Kalan hiçbir şey kitapların sınamasından geçememişti. Bu sınavı geçen Ruth'ta ve aşkta biyolojik bir onay buldu Martin. Aşk, hayatın en yüce ifadesiydi. Ruth vaktini sıradan adamlarla geçirirken doğa da aşk için Martin'i tasarlamakla meşguldü. Bu vazife üzerinde on bin asırdır, ne on bini, binlerce milyon asır harcamış ve en iyisini, Martin'i yaratmıştı. Doğa, Martin'in içindeki en kuvvetli şey olan aşkı tasarlamış, bahşettiği hayal gücüyle etkisini yüzde sonsuz artırmış, sonra da aralarına karışması ve dengini bularak bu büyük heyecanı yaşaması için onu fanilerin arasına yollamıştı.
Sayfa 372 - İş Bankası Kültür, 15.Basım, 2019Kitabı okudu
Aşk ve nefret. Birbirine zıt iki kardeşti. Biri Habil biri Kabil'di. Biri yaşatan, biri öldürendi.
Aşk, hayatın en yüce ifadesiydi. Doğa, onu ve onun gibi normal olan her erkeği sevmek üzere tasarlamakla meşguldü sürekli olarak.
Reklam
Ölüyü gömmek de dostluk, aşk gibi kavramları yalanlayan en büyük doğa geleneği. Ki bu gelenek hayatta kalana unutmayı emrediyor. Unutmak için toprağa gömmeyi. Yoksa korkutuyor cesedi. Çürütüyor gözlerinin önünde artık nefes almayan dostunu,sevgilini...
Her aşkta aşk degildir, çoğu duygu acligidir ve sevgi,erdem içermez.
Bir erkekle bir kadın arasında aşk yoksa, bu onların birleşmesinden ortaya ancak kötü biçimlenmiş, mutsuz, kendi içinde uyumdan yoksun bir varlığın çıkacağına işarettir. Belki biz aşık olduğumuz kişiyle mutluyuzdur ama doğa bu birliktelikten memnun değildir ve bu aşktan vazgeçmek için doğanın memnuniyetsizliğinden daha önemli bir neden olamaz.
İstanbul ve doğa betimlemeleri kalp kalp kalp
“Güneşin son ışıkları baygın öpücüklerle Kanlıca tepelerini yalıyor, ta ötede Beykoz’dan yavaş bir akışla gelen beyaz bir bulut parçasının bir kenarı donuk şişe beyazlığıyla parlarken altında geniş bir çizgi gitgide koyulaşan bir gölge şeklinde duruyordu.”
“Bir daire, yaşamımdaki gizli dönüşümlere göndermeler yapıyorsa, kendine özgü, ruhsal diyebileceğimiz bir yaşarlık taşıyor demektir” diye cevapladı. “Beni tutsak ediyorsa o daire, düşüncenin kısır döngüsüdür. Ancak bütün kısır döngüler zaman girdaplarına işaret eder. Onları yabana atmamak gerek. Onlar da yaşamın doğal bir gerçeği. Daire bana mutlaklığı çağrıştırıyorsa bir aşk simgesidir. Hem aşkı hem ölümü çağrıştırıyorsa ona ‘Felek Çemberi’ demek daha doğru olur. Daire usul usul dönüyor ve birtakım duaları düşündürüyorsa tanrısallığa açılan küçük bir kapıdır. Bütün bunların hepsi o dairede bir arada varoluyorsa o daireyi bir tür benlik çekirdeği olarak düşünebilirsin. Bilirsin, biz Doğulular benliğimizin tanrısal özünü hiçbir şeye değişmeyiz. O öz indirgenemez. İstesek de bu elimizden gelmez. Biz doğulular kendimizi Tanrı ile doğa arasında bir berzah gibi algılarız. Berzahın dokunulmazlığı vardır. Hepsinden önemlisi kutsaldır.”
Reklam
ölüyü gömmek te dostluk, aşk gibi kavramları yalanlayan en büyük doğa geleneği.ki bu gelenek hayatta kalana unutmayı emrediyor.
“Doğanın gereği faşistlik. Güçlünün zayıfı yenmesi faşizan ve doğal. Ölüyü gömmek de dostluk, aşk gibi kavramları yalanlayan en büyük doğa geleneği. Ki bu gelenek hayatta kalana unutmayı emrediyor. Unutmak için toprağa gömmeyi. Yoksa kokutuyor cesedi. Çürütüyor gözlerinin önünde artık nefes almayan dostunu, sevgilini…”
Sayfa 111Kitabı okudu
Aşk ve nefret. Birbirine zıt iki kardeşti. Biri Habil biri Kabildi. Biri yaşatan, biri öldürendi.
Sayfa 171 - Theseus yayıneviKitabı okudu
Aşk!
"Aşk, doğa tarafından hazır bir şekilde sunulmamıştır, dolayısıyla onu bulmak ya da en azından onu işlemek gerekmiştir. İki cinsiyet bu hikayede neden eşdeğer role sahip olsun? Aşkın bir kadın icadı olduğunu söylemek ya da bu hipotezi ortaya koymak, aşkın mevcut olmadığını ya da erkeklerin bunu beceremediğini söylemek değildir. Tersine, erkekler için de dahil olmak üzere onun var olduğunu kabul etmek ama insanlığın dişi kısmı bin yıllar boyunca onun ortaya çıkarılmasına girişmeseydi, ne olursa olsun onun bildiğimiz biçimlerde belki de asla var olmayacağını ileri sürmektir. Hanımlar, tüm kalbimle söylüyorum: Bravo! Teşekkürler! Devam!"
1.460 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.