Örneğin, duygusal biri olmadığım halde ben bile ne hayal ediyorum biliyor musunuz? Yüreği ve bedeni büsbütün saran bir aşk, gece gündüz hep sarmaş dolaş, neşeli ve coşkun, beş yıl boyunca böyle sürsün, sonra da ölüm. Heyhat!
"Ancak dikkat! İyi hissetmekten kasıt, zihne ait haz hali değil. O bir kandırmacası daha zihnin. Haz ile kandırarak genelde sorumluluğunu alamayacağın işlere kalkıştırır. 'Ama çok iyi hissedeceğim bunu yaparsam.' Böyle der zihin. Hikâyeler yazar. Hazda denge yoktur Mina. Hızla bir çıkış ve sonrasında bir iniş vardır. Hizla o hazza çıkar, ama sonrasında mutlaka düşersin. Filme aittir. Ve genelde bir döngüye sokar seni. Sorumluluk almamaya dayalı olduğu için bir şekilde pişmanlık ve akabinde büyük bir açlık yaşanır çünkü. O pişmanlığı unutmak için oluşan açlığı yatıştırmak için tekrar haz peşine! Al sana zihnin haz-acı döngüsü. İçler acısı." "Ben Miguel'de böyle tongaya düşebilirdim işte." "Tabii ki, bak bu güzel örnek. Sana zihnin diyordu ki, 'Ama bir kere daha beraber olsan çok iyi hissedeceksin.' Bir an olsan evet, peki ya sonra? Tekrar düşüş. Üstelik bu düşüşte esasında yamaman gereken bir şeyi yapmış olduğundan pişmanlık da arttığı için çok daha yoğun kara duygular gelecek. Bundan kurtulmak için tekrar adamın peşine düşme. İşte böyle dibe vurmuyor mu sözüm ona aşk yüzünden insanlar? Ne alakası var aşk ile bunun?"
Reklam
"Çilenin bu karanlık yüzü ile tutkuyu aydınlanmaya varan bir arınma süreci olarak gören zarafet düşüncesi arasındaki karşıtlık, aşkın gizeminin özüdür. Hayat ve ölüm karşısında çifte büyülenme; aşk hem düşüş, hem de uçuştur, hem bir seçim, hem de boyun eğmedir."
Yüreği ve bedeni büsbütün saran bir aşk, gece gündüz hep sarmaş dolaş, neşeli ve coşkun, beş yıl boyunca böyle sürsün, sonra da ölüm . Heyhat!
“Doyuma ulaştıktan sonra arzudan eser kalmaz. Zamanın içinde belirlenmiş bir gerilim, bir spazm, bir boşalma ve ani bir düşüş vardır. Zaman aşkta aynı rolü oynamaz. Aşıklar ancak ayrılma saati geldiğinde onun farkına varırlar. Aşk tarlakuşu değil bülbüldür."
Say YayınlarıKitabı okudu
Otorite ve kırbacın eşlik ettiği kaba saba evlilikler, nişan törenleri ya da bitimsiz aşk isteklerinin ürünü değil mi?
Reklam
Hayır, terk edilme tehlikesiyle karşı karşıya olduğumda beni harekete geçiren ne aşk ne de iyi yüreklilikti; yalnızca sevilme ve bence bana borçlu oldukları şeyi alma arzusuydu.
Günümüz ve geçmiş ilişkilerine ithafen çok açıklayıcı bir söz.
Tabii ki gerçek aşk pek az rastlanan bir şeydir; yüzyılda aşağı yukarı iki ya da üç kez görülür. Bunun dışındakiler boş gurur ya da can sıkıntısıdır.
Yüreği ve bedeni büsbütün saran bir aşk, gece gündüz hep sarmaş dolaş, neşeli ve coşkun, beş yıl boyunca böyle sürsün, sonra da ölüm. Heyhat!
“Ama aşk, ölüm ve yoksulların yevmiyesi söz konusu olduğunda böyle bir tutumun meşrutiyetini kim kabul eder? Öyleyse ne yapmalı?”
Sayfa 63 - CANKitabı okudu
Reklam
_UYUYORSUN! Rüyadasın. Gece gündüz demeden rüya görüyorsun. Bazen açık bazen de kapalı gözlerle. Hakikat değilsin. Rüya gören bir zihin, hakikati göremez ve hakikati de bir hayale dönüştürür. Gerçekle yüzleşirsen gerçek, hakikate dönüşür; kaçarsan yalanlar içerisinde yaşarsın. Uyan! Uyanık ol. Uyanık olmak hedeftir. Sessizlik içinde düşünerek
Ama ancak günaha inanır onlar, bağışlanmaya asla. Bunu düşünürler kuşkusuz. İs-tedikleri bağışlanmadır, evet, kendini bırakmadır, var olma mutluluğudur ve duygusal da oldukları için, nişanlanmadır, taze genç kızdır, dürüst insandır, müziktir. Örneğin benim, duygusal olmadığım halde, neyi hayal ettiğimi bilir misiniz? Tüm yüreği ve bedeni kavrayan dolu dolu bir aşk, gece gündüz hep sarmaş dolaş, neşeli ve coşkun, beş yıl boyunca böyle ve sonra ölüm. Yazık ki bu yok!
Can yayınları
Peki ya o dağlı, ya o leyla? Kar kıvamı, yanış, yakış, dönüş, düşüş tasarımı? Aşk ve maraz, ihanet ve yara, ömür ve hafıza; dünyada bulunmanın bahaneleri, dünyada bulunmanın halleridir. İşte bunlar üstüne düşünüyorum, kaç zamandır, burada, bu dingin bahçede, bu sessiz odalarda. Sana gelmek için ağrımı uyandırmaya çalıştım ama olmuyor. Mayalanmış o, mantarlanmış, beni bilmiyor. Çok zamandır bunlar: Sessiz ayaklarım, sessiz konuşmalarım, sessizlikten neredeyse unuttuğum nefeslerim, iççekişlerim. Ellerim, çiçekler, bahçe. Burada, Kırklar'da, bu sakinlikte.
"Ayrılık, aşkın yol kılavuzu. Aşk, Mim'in kalbe düşüş şekli..."
Sayfa 124
Dora'nın hikayesi Oidipal çözüm ile eşzamanlı ise, bu sevgisinde bir artışa işaret etmektedir, yani babası ne kadar yaralı ve yetersizse onu daha fazla sevmektedir. Öyleyse sakatlanmış babasına duyduğu sevgi babasının statüsündeki düşüş ile doğru orantılıdır. Bu şu şekilde genelleştirilebilir: Kişinin sahip olmadığı hediyeden daha büyük bir hediye yoktur. Gerçek aşk, sahip olunmayanı vermektir. Fakat Lacan bu noktada hediyenin asıl kültürel anlamının simgesel yasa çerçevesince sağlandığını unutmamaktadır. Sosyologların da katıldığı gibi, hediye sürekli olarak dolaşımda olan bir şeydir; verilen hediye daima alınan hediyedir de. "İki özne arasındaki hediye söz konusu olduğunda, hediye çemberi başka bir yerden gelmektedir, çünkü sevgi ilişkisini kuran hediyenin, sözgelimi, karşılıksız veriliyor oluşudur."
Sayfa 129 - Lacan'ın Dora Üzerinden Duras'a Saygı Duruşu, Jean-Michel RabatéKitabı okuyor
Resim