Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sophokles "bu dünyanın yükünden ve acısından bizi kurtaran tek bir kelime var, o da sevgi" diyor. Platon ise "aşkın dokunuşuyla herkes bir şair olur" diyor ama daha sonra aşkı "zihinsel bir hastalık olarak tanımlıyor. Bilim insanlarının gözünde ise aşk "kimyasal, bilişsel ve amaçlı davranış bileşenleri olan karmaşık ve ödüllendirici bir duygusal durum" veya "memeli beyninin eş seçim sistemidir".
Aşk muhakkak ki bir hastalık... Âşık olduğumuzu ilk zamanlarda kendimizden bile saklamak istememiz zaten bunun bir hastalık olduğunu gösteriyor... Biz mütemadiyen: Değilim, değilim!.. diyoruz. Ve onu ancak, kolumuzu kımıldatamayacak kadar bize hâkim olduğu zaman kabul ediyoruz.
Sayfa 192Kitabı okudu
Reklam
Hastalık
Dr artık kimin gerçekten hasta olduğunu ve kimin de sadece kendini hasta hissettiğini çok iyi biliyordu. Paris'te hocalarından biri çocuk hastalıklarını en gerçek hastalık olarak biliyordu çünkü ona göre sadece çocuklar gerçekten hasta oldukları zaman hasta hissederler.
İşte Hacer’in, Hacer gibilerin sevdaları... Ömrünü geçirdiği cumbada birini bulup sevip sevilmek için geçen ömründe kendisine uygun bulduğu herkesle aşk oyunu yapmak, işte onların sevmeleri... Sevmek bir hastalık gibi geldikten ve sizi kavrayıp zorladıktan ve acı çektirdikten sonra anlaşılan, o zaman görülüp incelenebilen bir hâl olmalıydı.
Tek başınalık, kaybetmenin acısı, tüm bunlar Uraz'ın enkazıydı. O zaten hep enkaz altındaydı. Annem ve babamın beni sevmemesi benim enkazımdır, ben hep o enkazın altında yaşadım. Yüzümüzü altında saklamaya çalıştığımız saçlarımız bizim enkazımızdır, biz hep o enkazın altında yaşadık. Acısını çektiğin o aşk, ardından ağladığın o dostun, seni bırakıp giden veya senin bırakıp gitmek zorunda kaldığın her şey senin enkazındır. Kaybettiğimiz her sınav, her iş görüşmesi, yenildiğimiz her deneme, geri dönmek zorunda olduğumuz her yol, yaşadığımız her hastalık, alamadığımız her nefes, sıkışan kalbimiz, titreyen ellerimiz bizim enkazımızdır. Bize normal hissettirmeyen insanlar, bize kötü hissettiren cümleler, etrafımızda dönüp duran yüzümüze gülen ama bizi üzen herkes bizim enkazımızdır. Heyecanımızı anlamayanlar endişemizi anlamlandıramayanlar. Hayallerimizi duyup gülenler, bize inanmayanlar, bizi üzgün görüp mutlu olanlar, kalbi kötülükle büyüyenler, bize bakıp bizi göremeyenler bizim enkazımızdır. Bize kendimizi unutturanlar, bize kendimizi sorgulatanlar, bize evimizi kaybettirenler bizim enkazımızdır. Hayat başımıza yıkılır. Altında kalırız, fark etmeyiz...
"Aşkın," demişti," felsefesini bilmeden bu şifreyi çözmek imkânsız görünüyor." Sonra eklemişti: "Efendi! Sen hiç âşık oldun mu? Bilir misin ne hastalık ve ne şifadır o!...
Reklam
Efendi! Sen hiç âşık oldun mu? Bilir misin ne hastalık ve ne şifadır o!
"o ne yaparsa veya ben ne yaparsam aynı şekilde karşılık veriyoruz birbirimize... acıyan yerimizden acıtıyoruz... hiç bıkmadan... pes etmeden... neye mal olacağını hesaplamadan... ve çoğu zaman farkına varmadan... sevip sevmediğimizi bile bilmiyoruz bence... birbirimize güvenmiyoruz... kendimizi bırakamıyoruz... sahip olduklarımızdan
Sayfa 226 - Everest YayınlarıKitabı okudu
“Peki,trafik nedir?” Daha önceden sık sık işittiğim cevabı ezberden kekelerdim: “Trafik,yayaların ve hayvanların...” “Arada ‘ve’ yok,” derdi Füsun.”Trafik,yayaların,hayvanların,taşıtlarla müteharrik makinelerin ve lastik tekerlekli traktörlerin karayolu üzerindeki hal ve hareketleridir.” Bu soru-cevap usülünü sever,ortaokul yıllarını,hepsi ezbere dayanan dersleri,üzerinde “hal ve gidiş” notu olan karnelerimizi hatırlamak hoşuma gider ve neşelenecek Füsun’a bir soru da ben sorardım. “Aşk nedir?” “Neymiş?” “Aşk,Füsun karayolları,kaldırımlar,evler,bahçeler ve odalarda gezinirken ve çay bahçelerinde,lokantalarda ve akşam yemeği sofrasında otururken,ona bakan Kemal’in duyduğu bağlılık duygusuna verilen addır.” “Hmmmm...güzel cevap,” derdi Füsun. “Beni görmediğin zaman aşk olmuyor mu?” “O zaman fena bir takıntı,bir hastalık oluyor.” “Bu da ehliyet sınavında ne kadar işe yarar,hiç bilemem” derdi Füsun.
Sayfa 406Kitabı okudu
Aşk Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin, Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin. Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır, bir güldürür; Sen hem hastalık hem de sağlık gibisin...
Reklam
Kemal yine aynı Kemal..
..Füsun'a bir soru da ben sorardım. "Aşk nedir?" "Neymiş?" "Aşk, Füsun'un karayolları, kaldırımlar, evler, bahçeler ve odalarda gezinirken ve çay bahçelerinde, lokantalarda ve akşam yemeği sofrasında otururken, ona bakan Kemal'in duyduğu bağlılık duygusuna verilen addır." "Hmmm...güzel cevap," derdi Füsun. "Beni görmediğin zaman aşk olmuyor mu?" "O zaman fena bir takıntı, bir hastalık oluyor."
Sayfa 479Kitabı okudu
Küçük kentlerin, küçük insanların, müzik kutularının etrafında, görünüşte sessiz ve sakin, ama zaman zaman dramlarla ağırlaşan bir ömür sürdüklerini düşündü: Hastalık, aşk, yas, kim bilir daha neler neler... Kendi acısı ona çok şey öğretmişti.
"İnsan aşkı, zamanın ve onun getirdiği değişim, hastalık, ölüm gibi kazaların etkisine açık iki varlığın birleşmesidir. Bizi zamandan kurtarmasa da bir çatlak açar, öyle ki bir çakımda aşkın çelişkili yapısı belirginleşir: Durmaksızın kendini yıkan ve yeniden doğan, her zaman hem şimdi, hem de asla olan. O yüzden aşk trajiktir, en mutlusu bile."
Tıpkı aşk gibi, aklımızı körleştiren, bildiğimiz şeyleri bize unutturan ve gerçekleri bizden saklayan bir hastalık olduğunu düşündüm.
Birinci kural yaradana hangi kelimelerle tanımladığımız kendimizi nasıl gördüğümüze aynı tutar şayet tanrı dendi mi öncelikle korkulacak utanılacak utanılacak bir varlık geliyorsa aklına demekki sen de korku ve utanç içindesin çoğunlukla yok eğer tanrı dendi mi evvela aşk merhamet ve şevkat anlıyorsan sen de bu vasıflardan bolca mevcut
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.