"Galiba sırların da bir ağırlığı var, insan o ağırlığı uzun süre taşıyamıyor."
Üç bin yıl önce yazılmış tabletler… Tabletlerin bulunması ile başlayan cinayetler… Hititli bir yazman olan, 'Ben zalimler çağında yaşayan bir alçağım.' diyen Patasana'nın itirafları…
Hikâye Fırat kıyısında kazı yapıp, üç bin yıl öncesine ait bazı tabletler bulan bir grup arkeoloğun başından geçiyor. Esra ve ekibinin sırrını çözmeye çalıştıkları yazıtlar, 28 tabletten oluşan ve Hitit döneminde yaşamış olan yazman Patasana'nın itirafları, pişmanlıkları, geleceğe uyarıları ve öğütlerini yazdığı yazıtlardır. Patasana'nın önemi ise dünyada gayriresmi ilk yazıtlar olmasıdır. Patasana'nın gizeminin çözülmeye çalışıldığı sırada kazı bölgesinde işlenen esrarengiz cinayetler ise dikkat çekmektedir. Bu cinayetleri işleyen katilin kim olduğunu, olayın nasıl çözüleceğini öğrenmek arzusu ile sayfalar hızlıca akarken Patasana'yı daha derinden tanıyıp anlattıklarının, aşkının günümüz insanlığı ile ne kadar da benzer olduğunu da görmüş oluyoruz.
Her ölümde farklı birinden şüphelenip son bölümde ise katili öğrendiğimde şaşırmadan duramadım doğrusu.. Patasana bana bilgi ile hikayeyi çok akıcı bir şekilde harmanlandığını gösterdi. Ben okurken çok keyif aldım. Fırat'ın kenarında kurulan Hitit Krallığının başyazmanı Patasana ve hikayesi beni derinden etkiledi...
Aşk, korku, gerilim, endişe, vahşet, ekip ruhu gibi konuları işleyen bu romanın okuyucuları etkileyeceğini umuyorum.