Kitabın türü ne olursa olsun, ister gotik olsun ister romantik, bir okur kurgunun mantık çerçevesinde ilerlemesini bekler. Kitabın türü gotik. Gotikte mantık ne arar diyeceksiniz. Hemen cevabını vereyim. Örneğin bir evde hayalet olduğunu anladığınız an, koşup kaçarsınız. Hem de ardınıza bile bakmadan. Ama bizim cesur kızımız Tess, öyle yapmıyor. Korkuyor korkmasına fakat yine de evinde kalmaya devam ediyor. Sonra da hayatına romantik bir prens dahil oluyor. Aşk devreye giriyor yani. Haa bir de hayalet avcıları.
Hayatımda okuduğum en absürt anlatıma sahip kitaplardan biriydi. Biraz korkmam, biraz gerilmem, biraz ürkmem gerekirdi. Kitaptaki ana karakter ürkmediğine göre, bizim korkmamızda beklenilemez gerçi. Tüm bunları geçelim. Allah aşkına bir kitapta bu kadar detayın işi ne. Tess yemek yapıyor, tüm tarif sıralanmış. Tess sokağa çıkacak, tüm kıyafeti tek tek yazılmış. Tess kapıya gitti, kiliti açtı, kapıyı çekti, dışarı adım attı, kapıyı kapattı, merdivenden indi, kara ayak bastı, adım attı vs.vs.vs.
İnanın kitabın yarısı böyle ilerliyor. Diğer yarıda romantik satırlar, mekan tasvirleri ve hayali bir varlık var.
Ne yalan söyleyeyim ilk satırlar çok iyiydi. Keşke yazar öyle devam etseydi. Tess'in gerilmesine, korkmasına yoğunlaşsaydı. Son sayfalarda da olaylar öyle saçma ilerledi ki, yazarın hayal gücüne gülesim geldi. Neyse efendim, zorlamanın manası yok, olmayınca olmuyor işte.