Gidecek bir evim vardı, aradığımda beni teselli edecek arkadaşlarım ve kanepeye uzandığımda karnıma kafasını yaslayıp mırıldayan şefkatli bir kedim. Bunların hiçbiri ne beni bir anafor gibi içine çeken bu bataklıktan kurtaracak ne de "gülümsediğinde gamzende çiçekler açıyor" dedikleri o mutlu günlerime döndürecekti.
Özetle insan; doğanın zindanından bilim ve teknoloji, tarihin zindanından tarih bilimi ve felsefe, toplumun zindanından sosyoloji bilimi, kendinin zindanından da aşk, sanat ve manevi terbiyeyle kurtulabilir.
Sayfa 143 - Doğan Novus Yayınları, 1. Baskı, 2019Kitabı okuyor
“Aşk acı çektirmek değil ki Salim! Erdemdir, almadan vermektir…” “Aşk sahip olmaktır Canan, sahip olmadığın zaman acı çekmektir. Bencildir, kibirlidir ve zalimdir…”
"İnsan ancak ruhunu ve kalbini ortaya koyarsa gerçekten yaşar. Aşk insana ben değil sen demeyi öğretir. Gerçek anlamda sevmeyen hiçbir şey bilemez. Aşk hasetten, garezden, nefretten azadedir."
“başımdan geçenle aklımdan geçenin karıştığı bu masal
aşk her şeyi daha yavaş yapmaktır diye diye yürüdüğüm bir sokak
kalbinde tef ve delik
kalbinde dünya lekesi taşıyan bir çocuk resmi demişti”
İnsan ancak ruhunu ve kalbini ortaya koyarsa gerçekten yaşar. Aşk insana ben değil sen demeyi öğretir. Gerçek anlamda sevmeyen hiçbir şey bilemez. Aşk hasetten, ve garezden, nefretten azadedir
Bazı çocuklar için uyumak lanet olsun ki çok zor, bazı çocuklar için geceler çok zor, gece olmasın diye Allah'a dua ettiğin her günün sonunda güneşin batışını izlemek ve dualarının kabul olmayışının kalbinden bıraktığı sizi de baş etmek daha çok zor
Ya susarsın ya da haksızlık karşısında avazın çıktığı kadar bağırırsın ve seni bağırırken gören insanlar evvelini bilmedikleri kavgaların cazgırı olduğunu anlarlar
Daha önce gönül tecrübesi yaşamamıştı. Bu konulardaki bütün deneyimini, günlük hayatın sıradan hakikatlerinin kurgu yoluyla gerçekdışı bir masal âlemine tercüme edildiği kitaplardan edinmişti; şu yontulmamış denizcinin yavaş yavaş kalbine girdiğini ve oraya günün birinde aniden açılıp alev dalgaları halinde kendisini sarsacak, bilmediği güçler yerleştirdiğini bilemezdi. Aşk ateşini tatmamıştı. Aşk hakkındaki bilgisi tamamen teorikti; çiy tanelerinin düşüşü veya sakin suların hafif şıpırtısı ölçüsünde dingin, yaz gecelerinin kadife karanlığı derecesinde serin bir alazlanma gibi, şöylece dokunup geçen bir alev gibi tasavvur ediyordu onu kafasında. Onun aşk kavramı daha çok, çiçek kokulu loş bir uhrevi sükûnet ortamında bulunan maşuka yönelik sakin duygusal yakınlıktı.
Sayfa 79 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Sözlü Kürt edebiyatı; hikâye, masal, atasözü, bilmece, anı, efsane ve destan gibi birçok türü içinde barındırır. Sözlü Kürt edebiyatının temel kaynakları; aşk, savaş, günlük hayat, aşiretler arasındaki ilişkiler, göç, kahramanlık, doğal yaşam betimlemeleri ve Mezopotamya mitolojisinin zenginlikleridir. Bu bağlamda anlatıların kahramanları; devlerle savaşan yiğit ve yakışıklı gençler, kurnazlar, çirkin ve korkaklar, âşıklar, güzel kızlar, yabani hayvanlar, av meraklısı iyi (ya da kötü) yürekli mirler (beyler), dostluklar ve ihanetlerdir.
Tanrıların ve ölümlülerin çağı
Tanrıların yalnız yaşadığı çağ ile insan ilişkilerine ilahi müdahalenin sınırlı olduğu çağ arasında köprü kurma, tanrıların ve ölümlülerin birlikte hareket ettiği bir geçiş çağıydı.
.
Bunlar, grupların daha sonra olduğundan daha özgürce karıştığı dünyanın ilk günleriydi.
.
Bu masalların çoğu daha sonra
Liseleri bitirdik, üniversiteleri kazandık ve koptuk, parçalandık, hayat derdine, iş hevesine, aş peşine, aşk peşine düştük ve geçmişe yabancı, hain, vefasız olduk. Kendimize ihanet ettik!
Kaderin şartı bu… İki insan gözlerini korkmadan birbirine bakınca, yüreğinin sesi kulağına vururmuş. Eğer çok uzun süre gözlerini çekmeden birbirine bakarsa ve ilk kurduğu söz aşka dair bir kelime olursa açılmayan kilitlerle birbirine kilitlenirmiş. Bir nevi büyü… Aşk büyüsü!