Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
insanlar kaçınılmaz biçimde gidip anlatır, her şeyi er veya geç anlatır, ilginç şeyleri de, anlamsız şeyleri de, özel şeyleri de, genel şeyleri de, mahrem olanı da, fuzuli olanı da, gizli kalması gerekeni de, yayılması gerekenleri de, dertleri de, sevinçleri de, hınçları da, hakaretleri de, tapınmaları da, intikam planları da, bizi gururlandıran şeyleri de, utandıranları da, sır gibi görünen şeyler kadar sır olması gerekenleri de, bildik olanı da, ağıza alınmaz şeyleri de, dehşetli olanı da, aşikâr olanı da, temel şeyleri de (aşk gibi), önemsiz şeyleri de (aşk gibi). Hiç düşünmeden. İnsanlar durmadan aktarır...
Hazret-i Mevlânâ buyurur: "Fânîlerin aşkı bâkî değildir. Mevtâlar tekrar bize dönmezler. Dâimâ yaşayanların aşkı ise, her dakîka goncadan daha taze ve daha latîftir. Sen bunu bil de fânî aşklara kanıp sarhoş olup erime! Bütün peygamberlerin, velilerin kudret seâdet buldukları o gerçek aşkı seç! Çünkü bâkî olanın aşkı seni gerçek mâşuka âşık eyler. Gerçek aşkın yerini işgal eden her fânî aşk, kalbin muhabbetullâha yükselmesinde bir nevî merhale olmadıkça merdûddur. Zîrâ kalbi Leyla'ya takılıp kalan, Mevlâʼya ulaşamaz ve sükûn bulamaz."
Reklam
Bir aşk ki deği-şir Bu hayat yoru-cu Bir gözyaşı - bir iç çekiş Bir aşk ki deği-şir Ve sonra... Hoşça kal!
"Görülemez, duyulamaz, dokunulamaz bir bilinmez dedi bu çember. Kaç yıl süreceği hesaplanamaz, çevresi ölçülemez. Ne beden dayanabilir bu yola ne de bir ruh. İnsanın ömür dediği şey çemberi kat edebilme sanatıdır. Ömür sanatını güzelleştirecek en büyük güç ise çemberin özü, sebebi olan aşktır. Bu sebeple insanın ömür döngüsüne 'aşk çemberi denir. Her insanın doğduğu ve öldüğü nokta birdir. İnsanın yolculuğu başladığında başka yere değil sadece doğduğu yere varabilir. Uyanamadan çemberi tamamlayanlar elem bir neticeye, sırrı keşfedip uyanarak tamamlayanlar ise hakikate varırlar..." Bir Çemberdir Aşk, 1. Sır
"Ölmesini bilenler için hançer hayat demektir ve aşkı bilen biri için yedi gerçek sır vardır, ona sahip olan dünyaya hâkim olur."
Sayfa 8
Reklam
Ey müminler... Dualarınızda ısrar edin... Mekan ve zaman Cenabı Allah'tandır... Sabırla bekleyin... O bekleyiş işte! Aşk 'tandır...
Sayfa 68 - HayykitapKitabı okuyor
Cinsel yönden bastırılmışsan ve karşında sarılan, birbirini okşayan bir çift görürsen anında onların üzerine atlayıp ahlaktan, kültürden, toplumdan dem vurur ve “Bu doğru değil” demeye başlarsın. Ama izle. Gerçekte neyin olmakta olduğuna dair azıcık içgörüye sahip ol kendi benliğine dair. Senin bastırılmış bir cinselliğin var. Onları aşk içinde birbirine dolanmış halde gördüğünde bastırılmış cinselliğin yüzeye çıkmaya başlıyor. O harekete geçmeye başlıyor ve bu seni korkutuyor.
Onun uğruna cefa çekmeyi göze almıyorsan,varlık vadisinde berduşluk etme. Ol ya da öl. Olmak için sefer etmen gerek; kendinden sefer etmekle başla işe,kendi evinden ayrıl ve yola koyul. Belki bir çöle aşman gerekecek, belki yedi vadiden geçeceksin,belki bir dağı delmen istenecek senden. Aşkın,bir çabayla sınanacak önce. Ayrılıkla imtihan edileceksin. Ona âyan olan sana,sana âyan olan ona âyan olacak. Aranızdaki sessizlik sır tutmayacak. Eğer aşk 'sadakatin kapısında köpeklerle birlikte beklemek'se,bundan erinmeyeceksin. Ruhun onu beklemekle dem tutacak. Kendinden ölerek onda olacaksın. Sessizliğin sesiyle.. Kuş sürülerini ürkütmeden. Rüzgârla, yağmurla,ırmak ve dağlarla konuşarak yalnızca. "Ben rüzgârım sen ateş/ Seni alevlendiren benim" diye gözyaşında yıkanarak. "Sen uyuduğunda / Kapanan benim gözlerimdi" diyecek kadar o olacaksın. Aşkın olduracak hem seni hem onu..
Sessiz sakin, mutlu bir aşk mümkün mü ki?
"İkisi de mutluydu, yaşamları pırıl pırıldı ve zaman onlar için son derece sessiz, sakin bir şekilde geçiyor. Aşklarının verdiği mutluluk içindeydiler; tedirginlik verici bekleyişleri olmayan, eksiksiz, tam bir aşktı bu. Bir sır gibi yalnızca ikisine ait bir aşk."
Sayfa 182
Reklam
...Ama anladım ki ölmeyen ölüler de varmış. Ölüm bazılarına düğün bazılarına bayrammış. Ve anladım gönlünde Aşk olmayanlar ölmekten korkarmış.
Sayfa 10 - 24. BaskıKitabı okudu
Sevdiğin birini yitirince bir yanın onunla beraber kaybolur. Terk edilmiş hayaletli bir ev gibi buruk bir yalnızlığa esir olur, eksik kalırsın. İçinde bir sır gibi, giden sevgilinin yokluğunu taşırsın. Öyle bir yara ki üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin gene de canını yakar. Öyle bir yara ki iyileştiğinde bile kanar. Bir daha gülemeyeceğini, asla hafifleyemeyeceğini sanırsın. Karanlıkta el yordamıyla ilerler gibi akar hayat. Önünü göremeden, yönünü bilemeden, sadece şu anı kurtararak... Gönlünün kandili sönmüş, zifiri gecede kalmışsındır. Ama işte ancak böyle durumlarda, yani iki göz birden karanlıkta kalınca, bir üçüncü göz açılır insanda. Kapanmayan bir göz... Ve ancak o zaman anlarsın ki bu elem sonsuza dek sürmeyecek. Hazandan sonra başka mevsimler, bu çölden geçince nice vadiler gelecek; bu ayrılığın ardından da ebedi bir vuslat. Yeni kaybettiğin kişiyi manevi gözle bakınca her yerde görmeye başlarsın. Denize düşen katrede, dolunayla hareketlenen med-cezirde, esen her esintide ona rastlarsın. Kuma çizili remilde, güneşte parlayan kristal tanesinde, yeni doğmuş bebeğin tebessümünde, bileğinde atan nabzında onu seyredersin. Her yerde, her şeyde onu görürken nasıl derim ki Şems gitti..?
Sayfa 404
Tecellâ-yı cemâlinden habîbim nev-bahâr âteş!
Seven, sevdiğinin her şeyini sever." düstûrunca Habib-i Kibriya'ya fiil ve hâl bakımından ittiba şarttır. Öyle ki, bu husustaki aşk, muhabbet ve ittibâ, Hakk'a muhabbetin bel kemiğini oluşturur. Aksine her sevgi iddiası, Kur'ân ve sünnet yolunda geçersiz kılınmıştır. Ve zât-ı ulûhiyyete varabilmenin yegâne yolu, O'na muhabbet ile noktalanmıştır. İbâdetteki rûhâniyet, muâmelâttaki zerâfet, ahlâktaki nezâket, gönüldeki letâfet, sîmâlardaki nûr-i melâhat, lisanlardaki selåset, duygulardaki incelik, nazarlardaki derinlik, velhâsıl bütün bu güzellikler o Varlık Nûru'na olan muhabbetten kalblere akseden parıltılardır.
"Arzularınızı tatmin için bedenim emrinize amade. Sizin kul ve köleniz olmam elzem, ve olmalıyım.."
Gönlün beşeri sıfatlardan arınınca, Hak katından ilahi nur parlamaya başlar. O nur gönülde aşikar olarak görününce, gönlündeki Hakk'a varma isteği kat kat artar. Hakk'a vâsıl olmak isteyen kimsenin yoluna ateş de çıksa, yüzlerce hoş olmayan vadiye de rast gelse, Ona olan aşkından, pervane gibi delicesine kendini ateşe atar. İştiyakından sır aramaya başlar, sâkisinden bir yudum aşk şarabı ister. O şaraptan bir yudum içtiğinde, her iki alemi büsbütün unutur gider. Deniz içinde olmasına rağmen, dudağı kupkuru kalır. Can u gönülden cananın sırrını talep eder. Sırrı bilen Yaratan'a kavuşmak arzusuyla, can alıcı ejderhadan bile korkup, çekinmez. Küfür ve lânet birlikte üzerine gelse de, bir kapı açar düşüncesiyle o bunlara rıza gösterir.
Sayfa 309Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.