Ayrılığında aşka dâhil olduğunu bilerek yaşamaktır.
Gerektiğinde kocaman bir aşkı tek kişilik yaşayabilecek kadar geniş bir yüreği taşımaktır göğsünde.
Çünkü aşk, sevgiliye rağmendir.
Bazen aşka rağmendir, aşk. . .
O kadar kuvvetlidir.
Aşk, râm olmaktır.
Sevgilinin her sözüne eyvallah etmektir aşk.
Boyun eğmektir sevgilinin elinden gelen kadere.
Sevgili küser, sevgili ağlar, sevgili alıp başını gider belki ansızın. Aşk bunlara da râm olmaktır. Sebepsiz, nedensiz bir boyun eğiştir.
Âşığın kendisine bile anlatmaktan acizlik duyduğu bir bağlılık şeklidir.
Âşıkların sessiz bir itaatidir aşk.
Bir kadına duyulan sevgi, bedensel bir arzu bile ona tanrısal bir hikmet yüklenmeden, doğanın bütün şöleni o bedene yansıtılmadan, sevgi bir mucizeye dönüştürülmeden söylenemez. Söylenirse bu, sevgiliye, ona duyulan aşka, insanın büyüklüğüne yapılabilecek bir aşağılama, bir haksızlık, sözcüğün hakiki ve mecazi anlamıyla bir günahtır. Çünkü bu sevgi, gider varlığını bir büyük varoluştan alır. Bu sevgi ne kadar büyük olursa, insan üzerinden tanrıya/doğaya o kadar büyük sevgi gösterilmiş olacaktır: "Kim güzele candan aşık olurdu/ Allah'ın sevgisi kula düşmeden. " Kula düşen sevgi böyle bir yüceden geliyorsa, sevgiliye söylenecek söz, sevenin de sevilenin de yaratıcısına yakışır olmalıdır: "Cemali güneştir dilleri ayet/ Kaşları Zülfikar gözleri Tevrat/ Zülüfleri Zebur İncil'dir kamet/ Muhabbet gönlümü Kuran'a çekti. " Aşığımız bir aşkın esrarına ermiştir yine. Dil, doğadan ve eski büyük aşklardan alacaktır anlatım gücünü: "Bazı güneşteyim bazı yeldeyim/ Bazı yağmurdayım bazı seldeyim/ Bir Leyla peşinde ıssız çöldeyim/ Bir garip Mecnun'a yoldaş gibiyim. " İmgesel dolayımını bu kadar kutsaldan, doğanın büyüklüğünden alan bir aşkın bitişi de başlangıcındaki coşkusuna yakışır bir acıyla dile gelecektir:
"Yüce bir dağ idim dümdüz eyledin/ Ayaklar altında bir toz eyledin/ Akan pınar idim susuz eyledin/ Güzel baharımı kara çevirdin// Ben isminden başka lisan bilmezdim/ Kemalinden başka sultan bilmez dim/ Gül yüzünden başka Rahman bilmezdim/ Yaktın bu gönlümü nara çevirdin. "
Gönül, kader adında
Bir tuzağa atılmış.
Gönül birçok duygudan
Ve oddan yaratılmış
Yasa neymiş, anlamaz;
Tasa çeker, inlemez,
Gönül ferman dinlemez,
Çünkü aşka satılmış.
Gönül için acı ne?
Her söz gider gücüne.
Gönüllerin içine
Biraz ağu katılmış...
Hz Yahya'yı niçin öldürdüler biliyor musun? Yahudi'nin biri yeğenine
şehvet besler. Amca bu şehvetin adına aşk der. Gider yengesine
kızını verirse ona sandık dolusu mücevher ve köşk vereceğini söyler.
Anne bu işe razıdır. Yeğen dünden razıdır. Ancak ortada bir sıkıntı
var: Ahâli ne der? İnsanların kınaması ölümlerden beterdir onlar için.
Amca yeğen evliliğine onay verecek fetva ararlar. Yahya peygambere
sorarlar. O, işin iğrençliğini hatırlatır ve istedikleri fetvaya "Haramdır"
der. Evlilik yolları kapalıdır. Anne kız servetten, amca şehvetten
mahrum kalmanın acısı ile Yahya peygamberden intikam almak için
plan yaparlar. Dindar Yahudi zehir getirir, anne yemeği pişirir, kız zehri yemeğe katar. Yahya peygamberin evine yemeği götürülen Birkaç
gün sonra Yahya peygamber ölür. Şehvetin işlettirdiği caniliklerden,
fani insanlık hâlâ aklını başına almamaya devam ediyor. Aşka şehvet
katarsan ekşir, zehirleşir.
Bu soğuma avuçtaki, bu ince ter,
Bu kan çekilmesi, içteki eziklik
Biter bir gün, biter ya, insanca dostça
Üstüne titrenen, beslenen ne varsa
Kavrulur, susuz bitkiler gibi düşer.
Bir yağmur özlemi kıvranır toprakta
Ve kendi kendini tazeleyen yaşam
Er geç ışığa kavuşur nasıl olsa.
Gel gör ki bunca emek, bunca göz nuru
Yok olur gider. Sızlar baltanın yeri,
Sabırla sarılan yaralar ağaçta.
Bilerek ya da bilmeyerek
Savaşların, yengilerin, yenilgilerin içinde
Bilimlerin içinde ve dışında beklemek
Onca beklemektedir..
Aşk’a bir yer açmak..
Belki onun da sırası gelir..
Ya da:
Gelmezse ben gider alırım, hah-hah-hah!
Adada elli dört kent bulunuyor, bunların hepsi
çok geniş ve muhteşem. Dilleri, adetleri, kurumları
ve yasaları birbirinin aynısı.
Her bir çiftlik evinde kadını erkeği en az kırk kişi yaşar,
ayrıca boğaz tokluğuna çalışan iki de köle.
Evin hanımı ve beyi bütün ev halkından sorumludur,
bunlar gayet ağırbaşlı ve olgun insanlardır.
özel mülkiyet
Stendhal aşkı dörde ayırıyor, Cemil Meriç açıklıyor
Birincisi gerçek aşk. Yani amour-passion.
.. (sevgili ölse bile) sevgi.. ölünceye kadar devam eder. Amour-passion bu. Bütün şartları yenen, fiziğe aldırış etmeyen bir nevi communion.
İkinci aşk bir övünme vesilesi: Amour-goût. Başkaları için sevişilir, gösteriş için sevişilir. Erkek genç ve
Oysa her yerde, her zaman yalnız olmaya öylesine alışmıştım ki! Nereye gitsem, yalnızlığım benden önce gitmiş olurdu oraya. Gider gitmez onu bulurdum karşımda. Ne kıskanç bir yalnızlıktı o bir bilsen!
_Her şey algıdır. Herhangi bir şeyi itici ya da çekici kılan tamamen senin zihnindir. Karar veren faktör sensin.
_Zihin, aldatıcıdır. Gerçekte ikilem yoktur. Gerçekte sorun yoktur. Hiç olmamıştır, hiç olmayacaktır. Zihinde sorunlar vardır ve sen gerçekliğe zihnin aracılığıyla bakarsın. Böylece gerçeklik sorunlu olur.
_Sağlıksız bir zihinle ne