"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Aşk, her insanın kalbinde taşıdığına göre değişen bir şeydi. Aşk, kimi zaman ateşte yakmaz, denizde boğdurmaz, kimi zaman da bir sinekle insanı yere sererdi. İnsan kalbinde ne taşıyorsa, aşk ona göre kendini gösteriyordu.
Aşk varsa eğer, bir çiçeğin kapısını çalarak rızık için konan arıya tebessüm edilir, kursağında yavrusuna rızık götüren kuşa hayretle bakılır ve ölü tırtılın diri kelebeğe takdir edilişi gözyaşlarıyla izlenirdi.
Aşk, bir annenin evladının üzerine titremesi, babanın yavrusuna gölgesi ve kardeşlik bağının adıydı. Bülbülün güle hasreti ve bu hasretin sancısıyla dikenlere sarılmaktı.
Aşk, sevdiği ısınsın diye kendi canını yakmaktı.
kitapyurdu.com/yazar/fatih-kar...instagram.com/yazarfatihkarat...
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
"Bilir misiniz, bazen kendim için nasıl bir hayat hayal ediyorum? Kısa, kısa bir hayat."
Mehmet Rauf
1875'te İstanbul'da doğdu. 1931'de yine İstanbul'da yaşamını yitirdi.
Türk edebiyatında psikolojik roman türünün ilk örneklerinden olan "Eylül" isimli romanıyla tanınır.
Ferdâ-yı Garâm (Aşkın Yarını),
Fatih Karatekin / Aşka Uyanmak
Okuduğunuz her sayfada, tanıştığınız her karakterde yüreğinize dokunacak bir şeyler bulacağınız, akıcı bir kurguya sahip #AşkaUyanmak. Ailenin ve sevginin önemini, iyiliğin ve kötülüğün hayatımızdaki etkilerini görüp, kalbin sadece aşkla açıldığını iliklerinize kadar hissedeceksiniz.
Sinan imkansız bir aşka yelken
Uykuyu bile zaman kaybı olarak görücek kadar çok çalışmak mı yoksa üzerindeki hırkayı çıkarmaya üşenicek kadar hayattan zevk alamamak mı?
Neden bilmiyorum Martin Eden'i okurken zihnimde sürekli onu Oblomov ile karşılaştırdım.
İkisi de hayatın, düşüncelerin, insanların, evrenin ve tüm oluşumların farkında olan farkına varan karakterler ama
Ben eli koynunda ağlayan çocuk,
Ben sokakta kalmış bir çaresizim.
Ben kirpiklerden düşen göz/yaşlarıyım,
Ben tüm acıların mıknatısıyım.
Çağırırsam sesimi duyar mısınız?
Ben gülen yüzlerin son kahkahasıyım.
Uzatsam elimden tutar mısınız?..
....
Bir gün şiirlerimi bir kitap haline getirdiğimde üniversite zamanında Anneme yazdığım mektup bu kitapta ilk şiir olmalı demiştim bundan tam 20 yıl önce. Şimdi ilk şiir kitabım olan “Sonbahar ve Sen” “Anama Mektup” ile başlıyor. Bu mektup kitaba giriş mahiyetindedir.
Sonra kitabın ilk bölümü olan “Sen” kısmı karşılıyor sizleri. Aşka dair, umuda
Ben senin en çok sesini sevdim
Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi
Önce aşka çağıran, sonra dinlendiren
Bana her zaman dost, her zaman sevgili
Ben senin en çok ellerini sevdim
Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak
Nice güzellikler gördüm yeryüzünde
En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak
Ben senin en çok gözlerini sevdim
Kah çocukça mavi,