"Sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur. Ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek."
Kim bir bardak soğuk su içerse beni hatırlasın. Hz. Hüseyin Kerbela, yeniden var olmak için atılmış ölümüne bir adımdır, ölümüne bin adımdır. Âşık olmanın adıdır ölüme en Yüce'nin hatırına. En Yüce'nin hatırına ölümle kıyılmış nikâhtır bu, Hüseyni bir nikâh. "Kerbela, bir feryattır. İkiyüzlülüğe, kaypaklığa ve arkadan vurma alçaklığına karşı bir feryat... Yüzüstü debelenen bir feryat değil, izzetle yükselen bir feryat…" Bizim imanımızın kısır kalmasının en asli sebebi, İslam'ı, Hz. Muhammed'i, Ali'nin yolunu ve Hüseyin'in direnişini tanımamamızdır. Onlara karşı bir "aşkımız" var ama "şuurumuz" yok. "Muhabbet" var ama "marifet" yok. Kerbela, yetmiş iki yiğidin ağlamasıdır. Sanmayın ağlayışları ölüm içindi. Kerbela, yetmiş iki yiğidin feryadıdır kulaklarda çınlayan. Sanmayın korkudur feryadın sebebi, feryat hak uğrunda ölmenin gür sesidir, inanan kalplerde. Feryat, mazluma umut, zalime korku salmanın çığlığıdır sindirilmiş duygularda. Hüseyin'in kesip koparılan bir kolu çakallar yesin diye Irak çöllerine atılmıştır. Başsız bedeni Fırat nehrinin suları altındadır. Bir gözü çıkarılmış kafası Suriye Şam'da bilinmedik bir yere gömülmüştür. Peki ya Hüseyin'in ruhu nerededir? Nerededir Hüseyin? Gecenin gelinciği kan içinde. Geleceğin umudu bir çığlığa hapsedilmiş. Sıyrıl ey sırrın sesi! Ses ver sessizliğimize. Neredesin ey Hüseyin?
Reklam
Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak, yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider. Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın En görkemli saatinde yıldız alacasının Gizli bir yılan gibi yuvarlanmış içimde kader Uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın Rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları Mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan Onu çok arıyorum onu çok arıyorum Heryerimde vücudumun ağır yanık sızıları Bir
Bak kalplerimiz de bakiredir. İlk aşkımız bizi kanatır. Kalbi sonuna dek açar. İşte bu yüzden, insanlar ilk aşklarını unutamazlar. İlk aşklarımız, bize aşkın ne kadar derine gidebileceğini gösterirler.
Denizi bir testiye dökersen ne alır? Bir günün kısmetini… Harislerin göz testisi dolmadı. Sedef, kanaatkâr olduğundan inci ile doldu. Bir aşk yüzünden elbisesi yırtılan, hırstan, ayıptan adamakıllı temizlendi. Ey bizim sevdası güzel aşkımız; şadol; ey bütün hastalıklarımızın hekimi; Ey bizim kibir ve azametimizin ilâcı, ey bizim Eflâtun’umuz! Ey bizim Calinus’umuz!
Reklam
Aşkımız iki gözlüklünün öpüşme çabasıydı; gözlükleri çıkarmak hiç aklımıza gelmedi. Yılmaz Erdoğan
Bazı aşklar vardır, içinde kahkahaların çınlamasından ziyade gözyaşlarının çağlaması daha uygun düşer. Onu gördüğüm ilk anda biliyordum ki bizimkisi, eğer bir aşkımız olacaksa, böylesine yazgılıdır. Ve kim bu sevdaya yakışacak ilk sözcükleri kalbimin sahibinden daha iyi bilebilir? "Seni çok üzerim ben".
Hatırlat da haziran sonlarında çocukluğumu yakalım Sen beni öpersen belki de ben fransız olurum Şehre inerim bir sinema yağmura çalar Otomobil icad olunur, zarifoğlu ölür Dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür. -Senegalliler dahil değil Sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihaplanır Çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi O vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin Hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin. -Yoksa seni rahatsız mı ettim? Sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur Ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek Elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim Elbette gayet rasyoneldir attan atlamak. -Freud diye bir şey yoktur. -Haydi iç de çay koyayım.
Biz ölürüz piraye, selamız okunur.. Biz ölürüz piraye, aşkımız okunur... |Nazım Hikmet| İyi ki doğdun, iyi ki yazdın / 15 Ocak 1902
Reklam
Kumullar rüzgârın etkisiyle hep değişirler ama çöl hep aynı kalır. Aşkımız da böyle olacak.
Sayfa 116
"Dünyada onca yoksulluk varken, insanlar acımasızca öldürülüyorken, sadece kendi aşkımız için yaşamak bana çok doğru gelmiyor."
Zaman mı? Değil zaman Akan zaman değil mesafelerdir. Güneşin çekici yukarda Suyun bıçağı aşağıda Zaman mı? değil zaman. Akan zaman değil mesafelerdir. Güneşin çekici yukarda Suyun bıçağı aşağıda
Sayfa 125
Alev renkli saçların yüreğimi titretiyor Ela gözlerindeki yeşil hareler başımı döndürüyor Biliyorum Aşkımız bugünlerde karanlığa mahkum bir prenses gibi Ama varsın olsun Günü geldiği vakit sevgilim Orada olacağım Sende oradaysan şayet Senin için yaşamaya devam edeceğim Geçen zaman içinde her şeyimi kaybedebilirim Ama seni asla kaybetmeyeceğim Çünkü aşkımız Aşkların en doğrusu Aşkların en güzeli ....
Sayfa 159Kitabı okudu
" Seni sana dokunmadan da sevebiliyorum. Sen bilmeden ellerim bu küçük ellerini sıkıca tutuyor, sen bilmeden gözlerim gözlerini alıp uzaklara gidiyor ve sen bilmeden ben seninle beraber oluyorum Lavin! Korkma benden. Ben sadece senin ateşinde yanan zavallı bir adamım. O ateşle boğuşurken sana nasıl dokunabilirim? Nasıl seni, kalbini, duygularını yok sayabilirim? Seni nasıl teğet geçebilirim? Sana olan aşkım da hiç bir kirlilik olmayacak, bu haliyle saf, tertemiz olarak kalacak. Kalması için elimden geleni yapacağım. Korkma! Ben bu kadar çok korkuyorken sen benden korkma. Birimiz cesaretli olmalı ki; aşkımız sonsuzluk yolunda dengesini kaybetmeden yürüyebilsin, birimiz bu yolda düşse de diğeri elini uzatsın. Biliyorum ikimizde üzgünüz ama üzgünlüğümüz, çaresizliğimiz, kederimiz üstün olmasın. Biz üstün olalım, aşkımız üstün olsun. Lavin, beni her şeye rağmen seviyor musun? Benim seni sevdiğim kadar çok seviyor musun?" Kitabın adı: Ölüme Giderken Yazar: Medine Afşin
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.