235 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Buram buram eskilerin naifliği ve aşkın tarifi kokuyor... Bahri hocamızın şiirlerini okurken özellikle tarihlerin 80'ler, 90'lar ve 2000'li yıllara dayanmış olması o naifliği fazlasıyla hissettiriyor. Duygularını şiirlere o kadar güzel işlemiş ki, gerçekliği de aslında ön plana çıkardığını söyleyebilirim. İçinden gelerek yazmış
Daha B/aşka Dünyalar
Daha B/aşka DünyalarBahri Karapıçak · FGK Yayınları · 20233 okunma
Her insan ideallerini gerçekleştirmek için çaba gösterir, bu sayede gerçeklik ideallerle beslenir, büyür. Bu tür idealler günlük yaşamı sürekli olarak inceltir ve güzelleştirir. Ama idealler gerçekle bağlantısını yitirip kendi yaşamını sürdürmeye kalkarsa, yalnızca günlük gerçeklik hakkında durmaksızın edilen bir şikâyete dönüşürse yok edici bir etki gösterir. Psikolojik olarak bakıldığında gerçeklik hakkında devamlı söylenip durmak gerçekliği olduğu gibi kabul etme, algılama ve onu kendi düşünce sistemine, hareket repertuvarına entegre etme becerisinin olmadığı anlamına gelir. Gerçeklik testi yapabilmek olgunlaşmış bir kişiliğin göstergesidir. Olmaması, gerçeklikle başa çıkamamak, durmaksızın hayal dünyasına kaçmak anlamına gelir. Böyle bir dünyada olgun bir sevginin yeşermesi mümkün değildir. Böylece ilişkinin ilk evrelerinde birlikteliğin sağlamlaşması için gerekli olan âşık olma hali, hayatın gerçekliklerinden uzaklaşıp durmaksızın günlük yaşamın sıradanlıklarından şikâyet etmek dışında hiçbir işe yaramaz.
Sayfa 70
Reklam
Hayaller çoğu zaman gerçeklerden daha dirençlidir ve bazen öyle bir güce sahiptir ki gerçekliği çarpıtırlar.
Sayfa 67
Bugünü Yaşama Arzusu
#Schopenhauer *Yazar #Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihal olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve
415 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
18 günde okudu
Hayatımızın romanı
İsmi huzur ama sanırım beni gerçekliğiyle huzursuzluğa itti. Uzun zamandır nerdeyse her kelimesinin altını çizmek istediğim bir kitap olmamıştı. Durumları betimlemesi hepsinin aşırı gerçekliği ve insani oluşu beni kendine bağladı. Herkesin bir gün mutlaka okuması gereken bir kitap. Aşkın, insan olmanın, çevreden etkilenmenin , geçmiş ve geleceğin bağlarının bu kadar güzel anlatılması Tanpınar’ ın sihri diyebiliriz. Kitabın içindeki müziği duyabiliyorsunuz. İstanbul’da Mümtaz ve Nuran’la gezip, aşklarına şahit olabiliyorsunuz . Her karakterin hayatımızda bir yeri olduğundan olsa gerek insanı etkisi altına alıyor.
Huzur
HuzurAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 201916,3bin okunma
Bir kadın bir erkekte aşkın, doğruluğun, Tanrı'nın gerçekliği kadar harika şeyleri arar. Bunların dışında iletişim, ailesine ve arka­daşlarına düşkünlük gibi konulara yoğunlaşan bir erkek kadını baştan çıkartmayacaktır.
Reklam
Kendisiyle barışık bir "ben", aynı zamanda kendisinin üstündeki aşkın gerçekliği tanıyan ve içselleştiren bir akılla hayat bulabilir.
Sayfa 464Kitabı okudu
Tanrı ile bu kadar yakınken bir anda lanetlenen ve huzurdan kovulan şeytan, aşkın en ateşli makamını yaşamaktadır: Kıskançlık. Ahmed Gazali, "Kıskançlık parlayınca acımasız bir kılıç kesilir" der. Dönüp sahibini yani aşığı kahreder. Aşk bu yüzden ilmeği kendi boynuna geçirmektir. Zaten sefalet, zillet, zaaf, fakirlik, çaresizlik aşığın; kudret, azamet, ve büyüklenme maşukun sıfatlarıdır. Bu felsefeye göre açlıkla maşuk zaten birbiriyle dost olamaz, olmamalıdır. Onların düşmanlıktan ve ayrılıktan ödün vermemeleri icap eder. Fakat ne bu düşmanlık bildik düşmanlıklara benzer ne de ayrılık bildik ayrılıklara. Süşmanlık dostluğun, ayrılık vuslatın temelidir: "Aşk ayrılığı da kavuşmayı da yutar. Vuslat'ın gerçekliği aşkın kursağında olduğundan, ayrılık imkanı ortadan kalkar. Bunu herkes anlayamaz. Vuslat ayrılığın, ayrılık da vuslatın bizatihi kendisi olunca, ayrılık kavuşmanın da kendisi olur. Şeytan için Adem rakiptir. Divan edebiyatında aşık ve maşukun yanı sıra rakip de temel karakterlerden biridir. Şiirden şiire sıçrar, umutsuzluk aşılar, kahra sebep olur. Ne var ki Âdem'i kendisine rakip gören şeytan, divan şiirinde rakibe benzetilir. Sevgilinin nuruna çalmaya çalışan kim varsa onunla özdeşleştirilir.
Aşkın gerçekliği, ölümün gerçekliği, ikisi de bir ve aynı şeydi; gençler biliyorlardı bunu, ve bu ikisi, ölümün hemen yanlarında, onlarla aynı odada bulunduğunun bile farkında değildiler.
İnsanı anlamanın varoluşçu yolunun örnekleri Batı tarihindeki atalarda, örneğin Sokrates'in diyaloglarında, benliğin bilinçaltı psikolojisi analizlerini yapan Augustine'de, "yüreğin, aklın bilmediği gerekçeleri" yüzünden bir yer bulma mücadelesi veren Pascal'da görülebilir. Fakat özellikle yüz yılı aşkın bir süre önce Kierkegaard'ın zamanında hüküm süren milliyetçiliğe getirdiği şiddetli itirazda, Maritain'in deyişiyle Hegel'in "aklın totaliterliğinden" söz etmesiyle kendini göstermiştir. Kierkegaard'a göre, Hegel'in soyut hakikati gerçeklikle özdeşleştirmesi kandırmacılığa kadar giden bir yanılsamadır. "Hakikat", der Kierkegaard, "birey onu eylemiyle ürettiği zaman var olur." Heidegger ve onu izleyen varoluşçular, insanı yalnızca özne olarak gören -yani yalnızca düşünen bir varlık olarak gerçekliği olan insan olarak gören- rasyonalistlere ve idealistlere şiddetle itiraz etmişlerdir. Fakat insanı hesaplanabilen ve kontrol edilebilen bir nesne olarak ele alma tavrına karşı da aynı şiddetle savaş açmışlardır ve bunun örnekleri bugün Batı dünyasında insanları adeta robotmuş gibi, ucu bucağı olmayan bir endüstriyel ve siyasi kolektivizmin içine sıkıştırarak isimsiz birimler yapmak eğiliminde kendini gösterir.
Reklam
Zaten aşkın gerçekliği verilen emekten anlaşılırdı. Kolay değildi aşk. Kolaya kaçan kimsenin haddi değildi aşka varmak. Onlar sadece aşkı ağızlarında bir sakız gibi çiğner asla aşktan beslenemezlerdi
Sayfa 564Kitabı okudu
Öteki benim zenginliğim ve bilgimdir: bir ben tanırım, bir ben gerçekliği içinde var ederim onu: "Benim ona aşkım öyle tekilken, öyle derin, öyle doluyken, ben ondan başka hiçbir şeyi tanımaz, hiçbir şey bilmezken, benim ondan başka hiçbir şeyim yokken, bir başkasının onu nasıl sevebileceğini, onu ne hakla sevebileceğini anlayamadığım olur." Buna karşılık, öteki de beni gerçekliğim içinde kurar: kendimi ancak ötekiyle "kendim" olarak duyarım. Kendi hakkımda, yalnız şunu: aşık olduğumu bilmeyenlerden fazlasını bilirim. (Aşkın gözü kördür: bu atasözü yanlıştır. Aşk iyice açar gözlerini, açık görüşlü kılar: "Senin hakkında, senin üzerine salt bilgi bendedir." Çırağın ustayla bağıntısı: sen bana her şeyi yapabilirsin ama ben de senin hakkında her şeyi bilirim.)
Unutmak hakikati perdelemeye yetmiyor.
Modern hayat insanın sürgünlüğünü hatırlatan her çelişkiyi, çelişki olmaktan iptal etti. Çünkü kutsala, aşkın olana, aklın ötesinde mutlak olana başkaldırarak düz bir tutarlılık vaat etti. Gördüğünden, aklettiğinden ötesi yoktu insan için; unutkanlığı öneriyordu modernite insana. Unuttuğun, yok saydığın oranda mutlusun; böylece gerçekliği bulduğunu vehmedebilirdi insan... Unutmak hakikati perdelemeye yetmiyor. İnsanlığımızın büyük çelişkisini görünmez kılmaya da yetmiyor.
135 syf.
8/10 puan verdi
·
2 saatte okudu
Aşk mı? Arkadaşlık mı? Yoksa her ikiside mi?
Aşk ve en yakın arkadaşlık arasında bir seçim olsaydı ne olurdu? Nasıl tepki verilirdi? Bu kitapta Vecdi, Hüsam ve Nigar arasında geçen aşk hikayesini anlatan bir roman. Vecdi ve Hüsam iki yakın arkadaşken birbirlerinin her daim sırlarını bilirken nasıl bir anda uzaklaşma olabilir ki? Tabiki de cevabı aşk. Kitapta herkesin başına gelebilecek olan bir aşkın, beklenmedik bir sona dönüşmesinde yaşanan olayları ve sonrasında nasıl ve ne derecede tepki verildiği anlatılmakta. İki arkadaş tek bir kadına aşıkken nasıl davranılır yada nasıl bu arkadaşlığa devam edilir kısmı ele alınmış. Aşk bazen bizim düşündüğmüz gibi bize karşı beklediğimiz gibi ilerlemez. Vecdi’nin de beklediği gibi değildi elbet. Vecdi tüm gerçekliği öğrenmek için çaba sarfetti ve öğrendikten sonra kendince doğru olanı yaptı. Peki bu yaptığı hayatındaki bu kadar değişime sebep olmalı mıydı olmamalı mıydı? Vecdi kendi hayatını bu kadar değiştirmemeliydi bana göre. *Her olumsuzluk bizi düşürmeli mi yoksa dersler alınarak yola devam mı edilmeli? Kitabı okurken yalın anlatımı sayesinde rahat anlayabilir ve Vecdi’nin yerine kendimizi koyabiliriz. Ama * sorduğum soruya cevap vermek Vecdi mi değil mi olacağımızı bize sorgulatabilir :) Spoiler vermeden anlatmaya çalıştım. Bu kısacık kitabı okurken hem düşünür hem de kitaptan zevk alırsınız umarım. İyi okumalar…
Bir Ölünün Defteri
Bir Ölünün DefteriHalid Ziya Uşaklıgil · Kapra Yayıncılık · 20211,690 okunma
çünkü sadece oluşmakta olan, aşkın gerçekliğidir; o gerçekliği ilkbahardaymış gibi filizlenen ve açan her şeyde, her çimende, her çiçekte, gelişip serpilen her genç canlıda, fakat herhalde en yoğun olarak çocukta ararız, henüz oluşmamış kaderin, uğruna el değmemiş ne varsa yakınlık gösterdiğimiz biçimlenme isteğini varsayarak, var olanda oluşmakta olanı varsayarak, genç delikanlıda erkeğin biçim verme gücünü varsayarak; ah, Plotia, olsaydı aşk diye bir şey ve o aşkın ayrım yapabilen gücü rastlantıdan kaynaklanabilen tüm coşkulardan arınmış olarak aşkın en hakiki teminatını verebilseydi, o zaman bizim nasibimize de işte bu oluşmakta olan kader düşerdi, ondan sonra aşk, oluşumu ve varlığı bağlamında, hatırlamamanın en derin noktasına iniş ve yeniden her şeyi hatırlayışa tekrar yükseliş anlamında, hiçliğe varan bir siliniş ve hiç değişmeyene tekrar geri dönüş anlamında, kaderin ta kendisi olurdu; eğer aşk çimen, çiçek ve çocuk olarak, bunlar nasıl iseler hep öyle oluşları anlamında, değişmeden kalabilse ve buna rağmen yine de aşka dönüşebilseydi, aşkın altın dalının, o bulunamayan dalın parıltılarına boğulabilseydi
Resim