"Oğlum" dedi. "Biz Vasıt'ta iken yer, çalışır, uyurduk. Düşünmeye zamanımız olmazdı. Oysa sabahtan beri beş fersah yol aldık ki adım hesabıyla yirmi beş bini geçer. Bu süre içinde göğün ve yerin sessizliğini ve kendimizi dinleme fırsatımız oldu. Başka bir deyişle düşündük. Zaman, bize bu fırsatı verince uzaklarda kalıp unutulan hatıralar boş beynimize hücum etti... Sana hikmetli gibi gelen sözlerim bundan olsa gerek. Babasını ilgiyle dinleyen Hüseyin (Mansûr), "Baba," dedi. "Zamanın sana haksızlık ettiğini düşünüyorum. " "Neden ki?" "Eğer düşünecek zamanın olsaydı büyük bir âlim olurdun." "Bunun için zaman tek başına yetmez oğlum," dedi babası. "Mekân ve şartlar da zamanın gidişatına uygun olmalıdır. Sen bu şansı yakaladın, iyi kullan."
Sayfa 30 - PanamaKitabı okudu
yer aynı yer .. taş aynı taş..ama zaman o zamanlar değil..bizde o zamanki insanlar değilizz... hallac-ı mansur
Reklam
Teklikten çokluğa, karanlıktan aydınlığa, bâtından zahire, içten dışa doğru esen “Aşkın Rahmani Nefesi”dir. Teklik ve Birlik, kendi içindeki çeşitliliği, dışarı yansıttı. İçten dışarı doğru Rahman nefesi, aşk ile hareket eder ve “kör karanlıktan” nefes ile aydınlanır, âlemler, varlıklar oluşur. İşte varoluşun temeli olan mahabbet, yani aşk, İbn-i
Geri160
607 öğeden 601 ile 607 arasındakiler gösteriliyor.