Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İkindi ezanı okunurken Saliha Hanım hareketlendi. "Hayırdır kalkmıyorsun herhalde," diye itiraz etti samimi bir şekilde Zeyno. "Ancak," dedi Saliha Hanım, "ta karşıya. Ezan da okundu..." "Kıl burada, veririm ben sana seccade... Annemden kalma hem de," dedi mütebessim bir edayla Zeyno. Saliha Hanım bu teklifteki saflığa mı güldü alay mı etti anlaşılmaz bir yüzle vitrindeki içkiye, yerde duran, Gofret'in salyasına bulanmış pelüş tavşana baktı. Gelinini sesledi. Şeyma mutfaktan salona gelip, "Buyur anne?" dedi. "Çağır kocanı da hadi!"
Sayfa 176 - Sözler: Şimdi ellerindedir Poseidon'un yabasıKitabı okudu
"İş aynı. Şu açık öğretimi bitirebilsem şef müdür filan olacağım da İngilizce denen laneti geçemiyorum. Amına koyim sanki İngiliz sörlerine hizmet ediyoruz. Biz Türk'üz vatandaş Türk! Ne sikime okutuyorlarsa..." Kamil bir an sustu ve aklına bir şeyler geldiğini belli eden bir yüz ifadesiyle Alper'e bakmaya başladı. "Ya aslında var ya... Lan ben bunu niye düşünemedim hiç? Çözmüşsün sen şimdi bu işi yani Boğaziçi filan tamam... Aslında babam okulu da ayarlatır benim yerime... Ha?" Alper anlamamış gibi baktı ama bal gibi anlamıştı. "Valla sonra dile benden ne dilersen. Şu vatan hainlerinin birinin oteli vardı, el koydular bizim Mehmet abi aldı. Oraya gönderirim seni hatunla ha? İngilizceyi tövbe geçemem ben... Sen onu halledersen gerisi bende..." "Yakalanırız ya resim kimlik filan," diye geveledi ne diyeceğini bilemeyen Alper. Sonra hiç inanmadığı halde, "Kul hakkı hem," dedi. "Oğlum gözetmen bilecek zaten. Babam ayarlar. Millet hakim, savcı, doktor, mühendis oldu böyle. Açık öğretimin kul hakkından ne olacak?" Alper'in hemen evet dememesine bozulmuştu kuzeni. "Neyse halledeceğiz artık bir şekil," dedi. Alper, sanki borç istenmiş de imkânı varken reddetmiş gibi suçluluk duydu, utandı. Lakin sustu. Hem demek Kamil, Alper'in bir hayır demesine derhal alınacak kadar hakir görüyordu aslında kendisini.
Sayfa 176 - Sözler: Şimdi ellerindedir Poseidon'un yabasıKitabı okudu
Reklam
"Devrimi beklerken ömür geçip gitti bari biraz mutlu olalım," diye düşündü. "Alper bunu duysa, 'Mehdi bekler gibi devrim bekliyorsunuz yattığınız yere, sen devrimci değil konformistsin,' diye alay eder," diye geçti içinden.
Sayfa 173 - Sözler: Şimdi ellerindedir Poseidon'un yabasıKitabı okudu
Lakin o anda Alper, Şeyma'nın hiç de öyle düşündüğü gibi gariban biri olmadığını, gerektiğinde şirretleşebileceğini fark etti. İnsanı en çok kontrolsüz, önceden planlanmamış tepkileri açığa vuruyordu
Sayfa 175 - Sözler: Şimdi ellerindedir Poseidon'un yabasıKitabı okudu
Kendi dünyasına bu kadar uzak Saliha Hanım'ın, ağabeyinin mutluluğun onlara benzemekte olduğunu, sanki kendilerinin hiç derdi tasası yokmuş gibi, dert tasa sahibi olmayı muhafazakâr olmamaktan kaynaklanan bir sıkıntı saydıklarını fark etti sonra. Kendine de onların yaşantısı, olamadığı gibi görünmeye çalışarak sıkıntı içinde geçen bir mahpusluk gibi geliyordu. "Ama ben onları vazgeçirmeye, kendime benzetmeye uğraşmıyorum ki..." Alper belirdi zihninde. "Uğraşıyorsun," dedi. "İşte bunu diyorum, geldin mi lafıma? Hepiniz aynısınız."
Sayfa 173 - Sözler: Şimdi ellerindedir Poseidon'un yabasıKitabı okudu
Emekli olduğunu, Ali ile hep bahsini yaptıkları, evvelce herkesten habersiz iki-üç gün tatile de gittikleri, utangaç bir yeniyetme gibi örtü altında seviştikleri Kazdağları'na yerleştiklerini, bahçede yetiştirdiklerini yediklerini, arada çocukların onları ziyarete geldiğini, ateş başında şarap içtiklerini hayal etti. "Devrimi beklerken ömür geçip gitti bari biraz mutlu olalım," diye düşündü. "Alper bunu duysa, 'Mehdi bekler gibi devrim bekliyorsunuz yattığınız yere, sen devrimci değil konformistsin,' diye alay eder," diye geçti içinden.
Sayfa 172 - Sözler: Şimdi ellerindedir Poseidon'un yabasıKitabı okudu
Reklam
Zeynep daldı. Aynı anne babanın aynı şekilde yetiştirdiği iki kardeş... Ağabeyi ve kendisi... Nasıl olup da bu kadar farklı olmuşlardı? İkisi de ülkesini sevdiğini düşünüyor; ikisi de ahlaklı, doğru yolda ve dürüst olduğu kanaatinde. "Daha da ilginci, ikimiz de birbirimizin yolunun yanlış olduğundan eminiz," diye düşündü Zeynep. "Belki de Atatürk'ün tepeden indirerek ve uygun gördüğü biçimde dayattığı modernleşme aksak bir demokrasi yarattı. Şimdi Osmanlı'nın kalıntıları ve uzantıları ile bir asra yaklaşan Cumhuriyet, asla gerçekleşmemesi gereken ama bir kez yapılıp eşlerin öyle böyle dayandığı itiş kakış evliliklere dönüştü. İşte bana teklif ettikleri de aynısı... Ya da..." Düşündükçe aydınlanıyordu insan; ama yanlışını bularak ama fikirde derinleşerek... "Hep böyle sinsisiniz," diye düşündü, öfkelendi. "Önce güler yüzle, ılımlı ılımlı yanaşın, sonra elini vereni saldırgan bir sarmaşık gibi sarıp kapatın...
Sayfa 173 - Sözler: Şimdi ellerindedir Poseidon'un yabasıKitabı okudu
Tarih çok acayip, doğduğumuz zaman normalleşmiş olduğu için dünya kurulduğundan beri öyle sandığımız bir sürü şey eskiden nasıl da değişikmiş. Misal domatesin kırmızısını yemezlermiş çürük diye, yeşili yenirmiş...
Sayfa 152 - Nakarat, TenâhenkKitabı okudu
Aşkın ve kederin asla sona etmeyen acıları. Belki başka bir hayatta onu reddeder, saçlarımı yolarak ağlar, onu seçimiyle tek başına yüzleşmek zorunda bırakırdım. Bu hayatta değil. Akhilleus Troya'ya yelken açacak, ben de onun peşinden gidecektim. Ölüme bile.
Endülüste Raks
Zil, şal ve gül.Bu bahçede raksın bütün hızı... Şevk akşamında endülüs üç defa kırmızı... Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir İspanya neş\'esiyle bu akşam bu zildedir. Yelpaze çevrilir gibi birden dönüşleri, İşveyle saçılış, örtünüşleri...
Reklam
"Benimle gelecek misin?" diye sordu. Aşkın ve kederin asla sona ermeyen acıları. Belki başka bir hayatta bunu reddeder, saçlarımı yolarak ağlar, onu seçimiyle tek başına yüzleşmek zorunda bırakırdım. Bu hayatta değil. Akhilleus Troya'ya yelken açacak, ben de onun peşinden gidecektim. Ölüme bile. "Evet." diye fısıldadım. "Evet."
Sayfa 167Kitabı okudu
Çocuklarımızı muayyen yaşlara kadar okutmayı adet edindik. Bu çok güzel bir şey! Fakat günün birinde bu mektepler sadece işsiz adam çıkaracak, bir yığın yarı münevver hayatı kaplayacak... O zaman ne olacak ? Kriz... - A. H. Tanpınar, Huzur
Sayfa 135 - Sözler: Teslis demek değil mi: "Seviyorum ben seni?"Kitabı okudu
"Buluz'u nasıl çevirirsin Türkçeye?" "Ay hayır," dedi Sedef. "Ne hayır?" "Buluz esprisi yapacaksın biliyorum işte. Zaten Türkçe filan... Gülmedim ya artık güldürene kadar durma..." "Yok ya ne alâka ciddiyim," dedi Alper. Sedef düşündü ve "Maviler mi?" dedi. "Gibi," dedi Alper ve ekledi: "Hüzün." Kırkbeşliklerin en önde duranını, Ahmet Özhan'ı işaret edip, "Hüzün zaman zaman deli dalgalarla gelir, gönlümün kıyısına vurur," dedi ve açıkladı: "Annemin en sevdiği şarkılardan..." "A bunu da ona alalım o zaman," dedi hemen Sedef. "Yok bu o şarkının olduğu albüm değil de orada B.B. King burada Ahmet Özhan görünce aklıma geldi... Yine aynı mesele, bizde hüzün orada buluz; enstrüman farklı, dil farklı ama arkasındaki psikoloji aynı... Çünkü çekilen çile, katlanılan dert, görülen eziyet aynı...
Sayfa 133 - Sözler: Gökte kuşak belirdi, sevindik haleluya!Kitabı okudu
Eliyle Caferağa'yı işaret eden Alper, "Çok maça çıktım burada," dedi. "Ya!" dedi Sedef, "Yine olursa izlerim ben de gelip seni." Alper, Sedef'in kendisinin bu en sıradan sözlerine, en sıradan özelliklerine olağanüstü bir şey duymuş gibi tepki vermesine şaşırıyordu. Dünya üzerinde bir kişi için bu kadar özel olmanın insana fazlasıyla yeteceğini düşünmeye başlamıştı.
Sayfa 131 - Sözler: Çarşı boyu gezinip anlattım hikâyemiKitabı okudu
Bir çocuk vardı lisansta, gerçekten inanarak, "Yahudi soykırımı olmadı abi," dedi muhabbet ederken kantinde, "Yahudiler, Amerikan filmleri ile varmış gibi çekip inandırdılar herkesi..." Yok ya ne alayı, alay filan değil... Gerçekten inanıyordu söylediğine. Tipini görsen acayip janti kıyafetler, havalı güneş gözlüğü filan... Asla araştırmamış okumamış zaten de asıl mesele ailesi, babası asıl yani, bir tarikata üyeydi. Çocukluğundan beri öyle işlemişler o da inanmış. Ömründe Yahudi gördüğünü sanmıyorum ama müthiş bir Yahudi nefreti vardı çocukta. Sebepsiz bir nefret; örgütlenebilmek için yaratılmış hayali bir kötülüğü bir kitleye atfetme... Evet herkes böyle değil ama böylesi de çok işte... Sevmiyorum insanları o yüzden... Kartla ödeyeceğim... Benim annemden başka kimseye zararım, yüküm yok. Büyük adam olmak istemiyorum.
Sayfa 130 - Sözler: Çarşı boyu gezinip anlattım hikâyemiKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.