Osmanlı insanının paylaşımcı ruhunun en güzel özelliğidir askıda ekmek. Bir kişi fırına gittiğinde ihtiyacından bir fazla ekmek alır ve aldığı o ekmeği de askıya takarmış. Ekmek parası olmayan ve ihtiyacı olanlarda gelir o askıdaki ekmeği alır, hiç para vermeden gidermiş. Oysa biz günümüzde ekmeği askıda tutacağımıza fazla fazla alıp çöpe atıyoruz… Hem İslam’ın emirleri dışında bir davranış yani bencillik, hem de haram olan israf. Böyle mi koruyoruz dedelerimizin adetlerini? Üzgünüm ki bu sorunun da cevabını yine bizler biliyoruz ki: “KORUYAMIYORUZ”
İnsan ve kul olmanın en güzel özelliğidir inanmak. İnsan inanmaya ihtiyaç duyar. Herkes kendince inançlar sahibidir. Kimi; Müslüman, Hıristiyan veya Musevi’dir. Tanrı’nın varlık ve
34
birliğine inanırken kimi de; Budist, Maniheist, Totemist… İnanmak; aslında insanın nefsanî duygularını zincire vurmasını sağlayan en güzel özelliktir.
Mukaddes ve son din olan İslam’da da inanç ve ibadet büyük önem taşımaktadır. İbadetin en büyüğü de kulluğunun farkında olup Allah’tan (c.c.) istemektir, yani dua etmektir.
Toplumumuz atasözleri ve deyimlerle ünlenmiş, geçmişin tüm değerlerini bu sözlerle günümüze taşımış bir toplumdur. Bilindiği üzere bir kişi ev, yer, mal sahibi olmak istediğinde ve alıp almamakla ilgili kararsızlık yaşadığında ona “Dünya da mekân ahrette iman” sözünü söyleyerek onun mal sahibi olması konusunda iknacı oluruz. Oysaki kullandığımız bu atasözü zamanla değiştirilmiş, İslam dininin “gözü paraya pula, mala ve dünya nimetlerine çevirmekten kaçınma” özelliğini kaybettirmek için bir takım mihraklar tarafından bu şekilde kullanılması sağlanmış, toplumumuz bu şekilde alıştırılmıştır. Bu atasözünün aslı “Dünyada iman, ahrette mekân”dır. Çünkü dünya da iman sahibi olmayan kimsenin ahrette mekânı olmaz.
Toplumumuzda bunun gibi birçok örnek varken bizlerin yapması gereken dedelerimizden öğrendiğimiz bu yanlışları çocuklarımıza da bu şekilde nakletmemektir. Doğru kullanımları; atalarımızın bizlere vermek istediği öğüt gibi kullanmalı, İslam dini ve kültürünü bir takım kişilerin yıkıcı emellerine alet etmeden yaşatmalıyız.
Uzun zamandır inceleme yazamıyordum. Ama bu kitapta beni engelleyen her şeyi kenara koydum. Aşkı bu kadar derinden hissettiren bir kitabı okumak; 60-70'li yılların gül kokuları içerisindeki yaşanan aşkları hissetmek kadar değerli. Asaf'ın Aşk'ı tarifi ve tutkusu şiirlerine o kadar nüfuz etmiş ki, o aşk kokusunu almamak çok zor. Lavinia içten bir sızlanışın, bir aşk acısının uzun bir öyküsü gibi. Her kelime yüzlerce sayfa roman. Her harfte mıhlanan bir sevdanın tarifi var. Loş ışıkta bardağınıza yansıyan gizli bir mesaj gibi sizi alıp, tozlu bir barın sandalyesine davet ediyor. Ahşap kokusundaki bitmeyen bekleyişleri hafızanıza öyle bir kazıyor ki, bir an Lavinia çıkıp gelecekmiş zannediyorsunuz. Asaf'ın belki de en değerli kitaplarından biri Lavinia. Bundan önce Dokuza Kadar On ve Yalnızlık Paylaşılmaz kitaplarını okumuş ve çok beğenmiştim. Koleksiyona bunu da katmanız çok güzel olur doğrusu. Sevgiler..
LaviniaÖzdemir Asaf · Yapı Kredi Yayınları · 202223.4k okunma
D-503... Bilmen gerekirdi ki kadınlar için, erkeğin ellerinin güzel olması önemlidir.
Entegral adlı makinenin yapımı tamamlanmak üzeredir ve bu makine sayesinde diğer tüm gezegenler, TekDevlet'in refah dolu gelişmişliği ile tanışacaklardır. Ama ne refah, ne gelişmişlik... Her şey sinir bozucu, matematiksel bir düzene oturtulmuş, her Sayı (birey
Şairin tüm şiir kitaplarının toplandığı bir eserdir
#Monna Rosa
#Şahdamar
#Hızırla Kırk saat
#Talhanın kitabı /gül muştusu
#Zamana adanmış söz
#Ayinler
#Leyla ile Mecnun
#Ateş Dansı
#Alın yazısı
Kitabın ilk bölümü olan Monna Rosa ve bu bölüme ismini veren şiir yazıldığı dönemden günümüze kadar şüphesiz en çok beğenilen Sezai Karakoç şiiridir.