Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Eğer bu adam derse ki: “Ben falcılık yoluyla olsun, tıp açısından olsun, bazı şeyleri inceledim. Denemelerim sonucu, bunların kimisinin doğru olduğunu gördüm ve içimden de bunun doğru olabileceği kanaatine vardım. Böylece bunların kabul edilemez olmadığını, kaçınılması ve uzak durulması gereken şeyler olmadığını gördüm. Oysa Nübüvvet yoluyla
UZAYLI KOCAKARI (Ursula K. Le Guin - 1976) Menapoz, akla gelebilecek en cazibesiz konu herhalde; bu da ilginç, çünkü menopoz hâlâ bir tür tabu kırıntısına sahip olan pek az konudan biri. Menopozdan ciddi bir biçimde söz etmek, genellikle huzursuz bir sessizlikle karşılanır; alaycı bir atıf ise rahatlamış kıkırdamalarla. Sessizlik ve kıkırdama;
Reklam
-Peki asıl mesaj neydi? İshak neyi sembolize ediyor olabilirdi? -Hayatlarımız boyunca neye tutunuruz? Neyimizi korumak adına birbirimizi kırarız? Neyimizin üstüne kıyafetler giydirip, maskeler takarız? Nedir ölesiye savunduğumuz, en değerlimiz?? Ve aynı zamanda O’ nunla aramızdaki en büyük engelimiz? -“Nefs”ti…İbrahim’ e rüyasında, Rabbi ile
Alışverişkolikler Her zaman alışveriş yaparlar. Ayakkabı almadan duramazlar. Teknolojik aletleri ala ala bitiremezler. Sürekli bir harcama halindedirler ; alırlar, alırlar, alırlar. Ve bilin bakalım nasıllardır? Hiçbir zaman mutlu değillerdir. Sahip oldukları için asla müteşekkir olmazlar ; gözleri her zaman sajip olmadıklarında kalır. Başka neye sahip olabilirim? Başka ne alabilirim? Daima bu şekildedirler. Diğer bir deyişle, "sürekli tüketici " olmak ancak devamlı tatminsiz bir ruh hali içerisindeyseniz mümkün olabilir. Tatmin olmamak ise şükür halinin tam zıttıdır. Şeytan mutmain değildir, şükürsüzdür ; bu sebeple de mübezzirdir. Sürekli olarak israf derecesinde harcayan kişi de aynı sebeple mübezzirdir.
Sayfa 141 - Timaş Yayınları - 8. BaskıKitabı okuyor
“Žižek, Lubitsch'in Ninotchka adlı filmindeki bir sahneye gönderme yapıyor. Ninotchka'nın bir yerinde, filmin kahramanı, bir türlü güldüremediği Greta Garbo'ya şu hikâyeyi anlatır: "Adamın biri garsona şunu söylemiş, 'Kahve istiyorum. Kremasız olsun, lütfen!' Garson da öteden seslenmiş: 'Kusura bakmayın! Kremamız kalmadı. Sütsüz olsa olur mu?" "Bu basit şakanın altında önemli bir gerçek vardır, der Žižek. "Bu adam her iki koşulda da kahvesini sade içecektir. Ancak, kahveyi neyin eksikliğinin tanımladığı önemlidir. Biri kremanın yokluğu üzerinden tanımlanmışken, öteki sütün eksikliği ile belirlenmiştir. Ve bu ikisi asla aynı şey değildir. Çünkü farklı yoklukların izini taşırlar."
Sayfa 131 - Can YayınlarıKitabı okudu
Ermiş o sese gider - elinde değil, bu onun için şan-şeref kaynağı da değil. Günahkarın da durumu aynıdır. Hayırsever kişi dosdoğru o sese gider ve kimse onu engelleyemez; cimri kimse de aynı hedefe gider. En çalışkan kimse içinde aynı sesi işitir, buna karşı koyamaz, ona doğru gitmesi gerekir; en rezil aylağa gelince, onun da öbüründen hiç farkı yoktur. Yalnızca biri öbüründen daha çok tökezler. Çok tökezleyene kötü deriz, az tökezleyene iyi. İyi ve kötü asla iki farklı şey değildir, onlar bir ve aynıdır; aradaki fark derece farkından ibarettir.
Reklam
Çalışma hayatının ve umumiyetle muvaffak olmanın kanunları 3
- İşinde rastladığın bir güçlüğü evvela parçala, her parçayı birer birer ve sıra ile yenmeye çalış. Bunun içinde mesela bir dersi,bir kitabı en basit elemanlarına; kısım,fasıl ve bahislerine ayır. Sırayla her bahsi iyice ve noksansızca anlayıp öğrenmeden öbür bahse geçme! Fasıllar ve bahisler üzerinde bir kör gibi yürü. Yani attığın adımı iyice basmadan öbürünü atma. - Devamlı ve düzenli çalış. Ve her gün aynı saatlerde behemehal çalışmaya otur. Çalışmaya uzun fasıla ile kesip terk etme. Hasta ve yorgun değilsen tatil aylarında bile yavaş ve az da olsa çalış. Ta ki çalışma alışkanlığın körlenmesin ve tekrar çalışmaya koyulmak için zahmet çekmeyesin. - Bir iş üzerinde yorulursan dinlenmek için işini değiştir ve çalışma hızını yavaşlat. Fakat dinlenme bahanesi ile asla boş oturma, boş oturanın içi, işlemeyen demir gibi pas tutar. - Çok düşün... Ve bil ki çalışmak mutlaka hareket etmek veya okumak, yazmak demek değildir. Düşünen bir insan, maden kuyularında kazma sallayan işçiden daha çok çalışıyordur. - Verimli çalışmayı, sakın iş üzerinde geçirdiğin zamanla ölçüp de "Eh bugün şu kadar saat çalıştım, yetişir." deme. Çalışmanın neticesine ve öğrendiğine bak.
Ruh ve şahsi gelişim asla belli ölçülere vurulamaz. Hatta eğitimin bile bu durumda ölçü sayılması mümkün değildir. Herkesten önce ben en cahil, en dar çevrede en ince bir ruh gelişimine rastlamıştım. Hapishanede bazen birkaç yıldan beri tanıdığın bir adamı çoğu zaman hayvan yerine koyup küçümsediğin olur. Ama bazen de öyle bir an gelip çatar ki, aynı adamın ruhu gayriihtiyari dışa açılır; işte o zaman içindeki hazineyi, duyarlılığı görür, kalp taşıdığını anlar, kendinin ve başkalarının ıstıraplarına karşı gösterdiği anlayışın farkına varırsınız. Gözleriniz birdenbire açılır; ilk anda bütün bunları görüp duyduğunuza bile inanamazsınız. Bazen de tersi olur: Tahsil, barbarlık ve sinizm ile öylesine bir uyuşur ki, nefretten boğulacak gibi olursunuz; ne kadar iyi kalpli ne kadar saf olursanız olun buna bir özür ya da hafifletici sebep bulamazsınız.
Sayfa 314
GAYB MESELESİ
Gaybı Allah bilir ama Nur Risaleleri'nden yaptığımız bu alıntılardan, evliyanın gaybı bildiği sonucu çıkmaktadır.(Hâşâ) Nitekim bu kanaat Nur Risaleleri'nde açık olarak belirtilmiştir: Madem Hz. Ali (R.A.) "ene medînetu'l-'ilmi ve 'aliyyun babuha" hadisine mazhardır. Hem madem Şah-ı Velayet ünvanını alarak
Sayfa 216 - Süleymaniye vakfıKitabı okuyor
Bilinmelidir ki; ibadetin birçok çeşidi mevcuttur. Nasıl ki secde etmek, rukûda bulunmak, dua etmek, adak adamak ve kurban kesmek ibadet çeşitlerinden bir tanesi ise aynı şekilde teşri (yasama) noktasında itaat etmekte bir ibadettir. Allahu Tealâ Hıristiyanlar hakkında şöyle buyurmaktadır: "Onlar Allah'ı bırakıp hahamlarını ve rahiplerini rabler edindiler." (Tevbe/13) Bilindiği üzere onlar rahiplerine rukûu ve secde etmiyorlardı. Ancak onlar haramları helalleştirme, helalleri de haramlaştırma noktasında rahiplerine itaat ve muvafakat ettiler. İşte bundan dolayı Allahu Tealâ onların bu tavrını din adamlarını rabler edinmek olarak isimlendirmiştir. Çünkü teşri (haram ve helal koyma) noktasında yapılan bir itaat ibadetin kendisidir ve asla bu hususta Allah'tan başkasına yönelmek caiz değildir. Şayet kişi tek bir hükümde dahi olsa Allah'tan başkasına itaat ederse müşrik olur.
Sayfa 22 - 23 - Şehadet Yayınları
Reklam
Mahalledeki tüm köpeklerin aynı anda havlaması asla tesadüf değildir…
Aşk da biter... ve sen düşersin kurduğun düşten
Beni ölene dek sevemezsin sevgili.gelecekteki ben`i tanımıyorsun çünkü. Onu ben bile tanımıyorum daha.seninle hep anlarda buluştu kalbimiz. Biten bir birlikteliğin ardından bir tek anlar kalır hafızamızda. Silinir de bütün çirkinlikler ,bir tek güzel olan anlar kalır geride.Işığın güzel düştüğü bir yüz, yüzündeki masum gülüş, sesli bir kahkaha belki...Anların anısı yaşar yürek kuytularımızda.Bütün hayata sığar o anlar Oysa güzel bakan bir gözün ışığı ikinci kez aynı ışıkla bakamaz bir daha.Sonra unuturuz da zor olanı,çekilmez olanı,gitmek için sebebimiz olanı;geriye dönüp sarılmak isteriz yeniden sevgiliye.Aslında sevgili değildir sarılmak istediğimiz sadece o günler o anlardır. AMA onu asla bilemeyiz.Zaten bu yüzden evde kalmış aşklarımızı ayrılıklarla evlendiririz.
Babam, ben daha küçükken öldü. Evde annemle ikimiz kaldık. Annem, tabi olmaya, itaat etmeye alışmış olan kadınlığın adeta bir timsaliydi. Hayatta yalnız yürümek itiyadını kaybetmiş, daha doğrusu bu itiyadı asla kazanmamıştı. Yedi yaşında olduğum halde onu ben idare etmeye başladım. Ona ben metanet tavsiye ettim, akıl öğrettim, destek oldum. Böylece erkek tahakkümü görmeden, yani tabii olarak büyüdüm. Mektepte kız arkadaşlarımın miskinliği, emelleri beni daima tiksindirdi. Hiçbir şeyi, kendimi erkeklere beğendirmek için öğrenmedim. Hiçbir zaman erkeklerin önünde kızarmadım ve onlardan bir iltifat beklemedim. Bu hal beni müthiş bir yalnızlığa mahküm etti. Kız arkadaşlarım benimle ahbaplık etmeyi və fikirlerimi kabul etmeyi zevklerine ve rahatlarına aykırı buldular. Hoş tutulan bir oyuncak olmak, onlara insan olmaktan daha kolay ve cazip geliyordu. Erkeklerle de arkadaş olmadım. Aradıkları yumuşak lokmayı bende bulamayınca müsavi kuvvetlerle karşı karşıya gelmektense kaçmayı tercih ettiler. O zaman erkek azminin ve kuvvetinin ne olduğunu gayet iyi anladım; dünyada hiçbir mahluk bu kadar kolay muvaffakiyetler peşinde koşmaz ve hiçbir mahluk bir erkek kadar hodbin, kendini beğenmiş ve nahvetli, fakat aynı zamanda korkak ve rahatına düşkün değildir. Bir kere bunları fark ettikten sonra erkekleri sahiden sevebilmem imkânsızdı.
Sayfa 94
"(...) yavan bilgelik bir kenara attığı fantastik olanı yeniden üretir; bu, varolanı misilleme yoluyla durmaksızın tekrar var eden yazgının kabulüdür. Farklı olanlar aynı kılınır. Eleştiriye dayanarak olası deneyimlerin sınırlarını çizen hü­küm budur işte. Her şeyin her şeyle özdeş olmasının bedeli hiçbir şe­yin kendiyle özdeş olamamasıyla
Sayfa 30 - Kabalcı Yayınları, Çevirmenler: Nihat Ülner - Elif Öztarhan Karadoğan, Birinci Basım: Şubat 2014Kitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.