Bir gün tilkiler Menderes boyunda toplanmışlar: susamışlar da su içmek istiyorlarmış. Ama su şarıldıya
şarıldıya aktığından korkmuşlar, yaklaşmaya bir türlü cesaret edememişler. Birbirlerini yüreklendirmeye
çalışmışlarsa da olmamış, o köpüren suyun yanına varmayı hiçbiri göze alamamış. İçlerinden birinin
kabadayılığı tutmuş: "Bu ne korkaklık be! Aranızda bir tane de mi yiğit yok?" demiş, kendisinin de onlar gibi
tabansız olmadığını göstermek için suya atılmış. Akıntı onu almış, ırmağın ta ortasına sürüklemiş. Ötekiler
kıyıdan seslenmişler: "Bizi bıraktın da nerelere gidiyorsun? Gel şuraya da nereden tehlikesizce su içebiliriz,
bize bari onu göster" diye bağırmışlar. Öteki, kendini akıntıdan kurtaramayacağını anlayınca, yiğitlik gene
kendinde kalsın diye: "Hele durun biraz; kentte bir işim var benim, birini göreceğim; dönüşte uğrar, nereden
su içeceğinizi gösteririm size!" demiş.
O tilki gibi nice insanlar da vardır, kurum satacağız diye kendilerini tehlikeye atarlar.