Nihayet şairin çalışma odasına vardık. Kafileye kılavuzluk eden memur, üstü baştan başa mürekkep lekeleriyle kaplı eski bir yazı masası önüne gelip de "Goethe Faust'u bu masa üzerinde yazdı. Bu lekeler Faust'un lekeleridir!" dediği zaman kalabalığın son hadde varan merakı ve heyecanı, ışık halinde gözlerden taştı. Bu hayran gözlerde lekeler, mürekkep lekeleri değil, fakat bir ebedi lacivert semada namütenahi yıldız serpintileri idi.
Sürülseler de, dilleri bozulup değiştirilse de günün birinde yeni bir Bozkurt doğup Türk ellerini kurt başlı sancak altında birleştirir, değişen lehçeleri tek bir edebi Türkçe haline sokar, Türk'ten boşaltılan Türk ülkelerini Türklerle doldurur. Yoksun bodunu bay kılar, azlık milleti çok eder, geri kalmışı en ileri ve üstün seviyeye ulaştırarak tarihin önüne geçilmez zaruretini gerçekleştirir.