Atalar ile torunlar arasındaki nesil farkı arttıkça, fiziksel görünüm ve genetik farklılık miktarı da artacak, izole gruplar arasındaki farklar birbirine zıt yönlere doğru değişebilecektir.
Yaşam, mütevazi tek hücreli varlıklardan bitki ve hayvanların şaşırtıcı gelişimlerine kadar atalar ile torunlar arasındaki kopmaz bağları izleyerek radikal dönüşümlere uğramıştır. İnsanlar, evrimsel sahneye çok sonraları çıkan dik durabilen insansılar, yalnızca primatlar ile diğer memeliler arasında değil, balıklar, kuşlar ile mantarlar arasında da akrabalara sahiptir. Bir tür olarak varlığımızı sürdüreceksek, bu ortak yolculuğun farkına varan ve diğer organizmaları saygıyı hak eden aile üyeleri olarak kucaklayan bir bilinç evrimine uğramamız şarttır.
Türkçe de Türk atalar gibi fâtih ve gezgin karakterli, Türk torunlar gibi de yılgın ve eve dönücü. Mesela "dış, dışarı" sözcüklerinin atası "taşkaru". Taşkaru, Orhun'dan ayrılıp Avrupa içlerine kadar Macarcaya fâtih olarak giriyor ve en sonunda "taşra" olarak Anadolu'ya dönüyor.
Şempanzelerle olan son ortak atamızdan, yani altı-yedi milyon yıl kadar öncesinden 30’dan fazla insansı tür fosili tanımlanmıştır. Bunların bir kısmı bizim doğrudan doğru ya atalarımızdır, bazıları ise kuzenimiz olan insan türleridir. Bu fosillerin her biri, daha maymunsu atalar ile daha insansı torunlar arasında kusursuz geçiş örnekleri göstermektedir. Kimi ayak üzerinde yeni yürümeye başlamıştır, kiminin beyni bizimkinden çok daha küçüktür, kiminde ayak parmakları halen kavrayıcı özelliktedir, kiminde kalça genişliği insanlarınkine daha benzerdir ve daha nice geçiş özelliği!
Sayfa 188 - Bilim ve Gelecek KitaplığıKitabı okudu
"Doğan tüm organizmaların çoğu erişkinliğe ulaşamadan ölür. Hayatta kalıp üreyen azınlık arasından daha da küçük bir azınlığın, bin kuşak sonra yaşayan bir torunu olacaktır. Bu küçücük azınlığın azınlığı, bu ata soyu seçkinleri, gelecek kuşaklar tarafından ata olarak adlandırılabilecek olan tek şeydir. Atalar ender, torunlar ise yaygındır.
Yaşamış olan tüm organizmalar —tüm hayvan ve bitkiler, tüm bakteri
ve mantarlar, tüm sürünen şeyler ve bu kitabın tüm okurları— atalarına
bakıp, gururla şöyle diyebilirler: Atalarımızdan hiçbiri bebekliği sırasında
ölmedi. Hepsi yetişkinliğe erişti ve yine hepsi en azından bir heteroseksüel eş bulup çiftleşmeyi başarabildi. Atalarımızdan hiçbiri, dünyaya en azından bir çocuk getirmeden, bir düşman, ya da bir virüs, ya da bir uçurumun kenarında atılan yanlış bir adım yüzünden ölmedi. Atalarımızın çağdaşlarından binlercesi bu açılardan başarısızlığa uğradı, ama bizim atalarımızdan bir tanesi bile bunlardan herhangi birinde başarısız olmadı."
Tan vaktiydi balkonaynı ve değişken çıktığımda,
ürperdim esintisiyle denizin;
komşu bahçedeki çam mı uzanıyordu
gövdeme, ben mi sarkıyordum yüzyıllık
köklere? Geceydi belki de
saate uymuyor içimdeki zaman,
birkaç mekândayım aynı anda:
hem dipsiz bir uçuruma bakıyorum
hem dolaşıyorum bir cami avlusunda
Kanmadım, sonsuzdu açlığım.
Gittiğim
Vatan nedir? “Toprak ve Ölüler.” der Maurice Barres.
Herhangi bir seçim üzerinde düşünüp taşınamadan kişi çoktan bu toprak üzerinde doğmuş ve bu atalar ve torunlar zincirine bağlanmıştır bile. İnsan yer değiştirebilir, ama toprağını birlikte götüremez, başka bir toprağı kendi toprağına da dönüştüremez. İnsan dostlarını değiştirebilir, ama ölülerini, kendisine ait ölü atalarını değiştiremez; aynı biçimde başka insanların ölülerini kendi atalarına da dönüştüremez.
Atalar ve torunlar arasındaki nesil farkı arttıkça, fiziksel görünüm ve genetik farklılık miktarı da artacak, izole gruplar arasındaki farklar birbirine zıt yönlere doğru değişebilecektir.
Her kavmin tarihinde ve mitolojisinde aynı durumla karşılaşılmaktadır: Eski atalar çok mutlu olmuşlardır ve uzak gelecekteki torunlar da aynı mutluluğa erişecektir. İnsanlık, daima bu iki parlak uç arasında yaşamıştır.
Kördü Homeros, Herodotos gezgin;
kim biliyor hangisinin anlattığı
savaş daha doğru, betimlediği ülke
gerçekte olduğu gibi? Atalar
ve torunlar farklı yazıp
yorumluyor öyküleri.
Dedeler ve Torunlar
Dünyadaki etnik toplulukların çok büyük çoğunluğunun iki veya ikiden fazla ismi vardır. Bu isimlerden biri, o etnik topluluğun yayıldığı topraklardaki genel adı olabildiği gibi, içlerinden herhangi bir grubun adı olmakla birlikte, tamamı için kullanılanları vardır. Halkların birden fazla adlarının olması, öncelikle herhangi
Tüm halkların kabileci atalarına dair epik efsaneleri vardır ve bu efsaneler çoğunlukla, dini kültlere dönüşerek resmileşirler. İnsanlar atalarını sayar, hatta onlara tapınırlar —bunda da haklıdırlar, çünkü yaşamı anlamanın anahtarı doğaüstü tanrılarda değil, gerçek atalardadır. Doğan tüm organizmaların çoğu erişkinliğe ulaşamadan ölür. Hayatta kalıp üreyen azınlık arasından daha da küçük bir azınlığın, bin kuşak sonra yaşayan bir torunu olacaktır. Bu küçücük azınlığın azınlığı, bu ata soyu seçkinleri, gelecek kuşaklar tarafından ata olarak adlandırılabilecek olan tek şeydir. Atalar ender, torunlar ise yaygındır.