Bize bunca sessizliği öğretebilmek için çok yalnız kalmış olmalı atalarımızdan biri - ya aptallar içinde bir büyük adam veya zavallı bir deli -
Bu sömürge düzeni nasıl ortaya çıktı? Avrupalı yazarlardan çoğuna sorarsanız, suçlu ya islamiyettir ya da Türklerin göçebeliği ve barbarlığıdır. Asya Üretim Tar­zı taraftarlarının bir kısmı da, tezlerini çok daha ince tah­lillerle destekleseler bile, bu kafileye katılmaktadırlar. Onlar da, kendi iç evrimi ile daha ileri toplum biçimlerine
Reklam
Benliğimiz , atalarımızdan gelen kişiliklerin artıkları olan sayısız benliğin birleşiminden meydana gelir. Bunların birleşimiyle sosyal çevre farklılaşmadığı zamanlarda oldukça kalıcı olan bir denge oluşur.
Beynimiz bir galaksi büyüklüğünde ve önümüzdeki yüzyılda cisimleri hareket ettirmekten bütün düşünceleri okuyabilmeye ve aklımızla interneti kullanmaya kadar birçok yarı-tanrısal işi beynimizle yapabileceğimizi söylüyorlar uzmanlar... Ama gelin görün ki, istediği kadar muhteşem olsun, atalarımızdan bize kalıt kalan, istenmeyen dürtülerimiz de beynimizde var olmaya devam edecek. Açlık, uyku, bağımlılık ve ne yazık ki cinsel saldırganlık ya da cinsel istismara insanoğlunu iten dürtüsellik gibi...
"oğlum, dedi benim öyle baktığımı görünce; ay hilalken yapılmaz böyle şeyler. tarhana karılmaz mesela, erişte kesilmez, salça yapılmaz, pekmez kaynatılmaz. ay hilalken yapılırsa bunlar ya kurtlanır ya da bozulur. kurtlanıp bozulmasa bile, beti bereketi olmaz. uzun ömürlü ve bereketli olması için, bu tür şeyleri illaki dolunay varken yapmak lazım. biz atalarımızdan öyle gördük çünkü."
Sayfa 159Kitabı okudu
Cari Sagan insanların hala sürüngen atalarının saldırganlığını taşıdığını söylüyordu. " Beyin sapı, yüz milyonlarca yıl önceki atalarımızdan miras kalan ve zaman içinde evrilen saldırganlığın, ritüellerin, bölgesel ve sosyal hiyerarşinin yatağı olan organdır" diyordu.
Reklam
Nane Çayı Kalsın!..
-"Burası daha önce hiç gireni olmamış bir gönül. İstersen, yani gerçekten bir anlığına bile olsa istersen çekinme. Buyur gir içeri. İçeride kimseye göstermediğim rengârenk hayallerim yok. Çünkü hayal kurmayı beceremiyorum. İçeride göreni şaşırtacak parlak benzetmelerim, pırıl pırıl imgelerim, birbirine ustalıkla eklenmiş şıkır şıkır cümlelerim yok. Fakat belki bir fincan nane çayı buluruz. Şu köşeye oturur, kokusuyla sermest olur, ıstıraplarımızı buhuruyla dağıtmaya çabalarız. Sana ismini bildiğim bitkilerden söz ederim. İsmini bilmediğim uzak yerlerden bahis açamam fakat. Gönlünün şehrinden hiç dışarı çıkmamış bir mahkûmum ben. Kıraç bir yamacın eteğine benzer şehrim. Anlatacak bir şey yoktur. Üç bin yıllık atalarımızdan kalma bir taş, altın varaklı bir çeşme, sokağa öpücük gibi kondurulmuş bir köşk, gölgesinde kendini koca bir ormanda saydığın çınar… Hiçbiri yoktur. Hem girmeyeceksen de dert etme. Uzaktan sevmelerin birincisidir gönlüm. Hatta belki en güzeli uzaktan sevmektir. Nane çayı kalsın..." -Yeni Şafak İsmail Kılıçarslan 4 Ağustos 2019-
Vatan ki her karış toprağı atalarımızdan birinin kanıyla yoğrulmuşken kimse üzerine iki damla gözyaşı dökmek istemiyor.
Toparlarsak, içimizden her biri iki mirasa sahip:"dikey" olan bize atalarımızdan , halkımızın geleneklerinden, ait olduğumuz dini cemaatten geliyor;"yatay" olanı ise çağımızdan,çağdaşlarımızdan.Bana göre en belirleyici olanı sonuncusu ve her geçen gün biraz daha belirleyici oluyor. Bununla birlikte bu gerçek, kendi kendimizi algılayışımıza yansımıyor.Biz "yatay" mirasımızla değil ,öteki ile öne çıkıyoruz.
Sayfa 87 - Y.K.YKitabı okudu
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.