“Tamam, anlatacağım ama öncelikle siparişlerinizi verin. Bu kadar aceleci davranmaya gerek yok. Bilirsiniz. Aceleci işe, monarşi yönetimler karışır.”
Birden asık yüzü değişen Burcu, bir süre gülmesinin ardından neşeyle arkadaşına şöyle cevap verdi:
‘’Ah, Berkant! Çok tatlısın ama az önce bahsettiğin atasözünü yanlış söylediğinin farkında mısın? Bildiğim kadarıyla bu atasözü, ‘aceleci işe, şeytan karışır.’ olacaktı. Bugün espri anlayışının müthiş olduğunu söyleyebilirim. Ama zevzekliği bir kenara bırakıp bir an önce asıl konuya girsen iyi olur. Herkes gibi ben de nasıl bir sürprizle karşılaşacağımı merak ediyorum doğrusu.”
“Hiçbir atasözü olduğu gibi görünmez.” diye yanıtladı. Berkant. Yüzünde beliren alaycı gülümsemesiyle!
We ain't what we want to be, and we ain't what we're going to be, but we ain't what we wuz.
Güney Carolina dağlılarının bir atasözü
Bu kitabı, intihar eden birkaç arkadaşıma ve paranoyadan, şizofreniden mustarip birçok arkadaşıma ithaf ediyorum. Onlar, öyle sanıyorum ki çağımızın (belki de bütün çağların) belâsını en yakından görecek noktaya yaklaşmışlardı. Bu tehlikeli noktadan salim bir bölgeye adım atmaya yeltendiler belki; belki tekinsiz hareketleri yüzünden meşum bir darbeyle devrildiler. Onlara isabet eden yıldırım bana çarpmadıysa, bunu önce şiir binasının saçağı altına sıçrayacak ataklığı göstermiş olmama ve sonra siyasî anlamda bir bağlanmanın hayat içindeki karşılığını arama çabasına borçlu olduğuma inanıyorum. Şiir ve siyaset, bana verilen tekinlikti. Dolayısıyla bu kitabın konusunu şiirin ve siyasî bağlanmanın birbirine geçiştiği bölge veya bölgeler oluşturacak. Hemen bildirmem gerekir ki, size sistematik bir temellendirme sunacak değilim. Böyle bir şey yapmayı hem istemiyorum, çünkü yaparsam dile getirme gereğini duyduğum hususlarda kesip biçmeler, eğip bükmeler, kırpmalar ve eklemeler yapmak zorunda kalacağımı görüyorum; hem de sistematik bir temellendirme için elverişli yöntemi henüz ele geçirdiğimi sanmıyorum. Burada, oluşmakta bulunan bir zihniyetin hikâyesini, bu oluşumdan en çok ve doğrudan doğruya etkilenen birinin kaleminden okuyacaksınız. O halde önünüze karmakarışık bir yığın bırakıyorum. Doğrusu onu orada ben de öyle bulmuştum.