Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Cumhuriyet fazilet ve ahlaka müstenit bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir. Sultanlık korku ve tehdide müstenit bir idaredir. Cumhuriyet idaresi faziletli ve namuskâr insanlar yetiştirir, sultanlık korkuya, tehdide müstenit olduğu için korkak, zelil, tembel, rezil insanlar yetiştirir. (15 Ekim 1925)
Mustafa Kemal Atatürk'ün adalar hakkındaki düşüncesine dairdir.
Mustafa Kemal Atatürk'ün 1925 yılında tarihçi
Gustave Leon Schlumberger
Gustave Leon Schlumberger
in
İstanbul Adaları
İstanbul Adaları
adlı kitabını okurken kitapta eski çağlardaki adaların durumunun anlatıldığı bölümün altına fransızca olarak kendi düşüncelerini yazdığı not; ''Eski Çağ bana, asla böylesine güzel görünmemişti. [Eski Çağ], kendi kutsal korulukları içinde gömülü mabetleri; bir katedrali bir şehri ya da ne bileyim parlak bir yapının mozaiklerini ifade eder; Unutulmuşluğun gizemi, bu tapınışın gizemine eklenmektedir.''
Atatürk'ün Okuduğu Kitaplar
Atatürk'ün Okuduğu Kitaplar
, cilt XVI. , s. 215-216
Reklam
275 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Enver Behnan Şapolyo / Alparslan. (1900- 2 Haziran 1972 ) Şazimet Hanım ile Maarif Nezareti Meclis-i Kebir üyelerinden Fevzi Bey’in oğludur. İstanbul Sultanisi’ni ve İstanbul Muallim Mektebi’ni bitirdi. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu. Milli Mücadele döneminde Ankara’ya giderek Kuva-yı Milliye
Alparslan
AlparslanEnver Behnan Şapolyo · Ötüken Neşriyat · 201239 okunma
Belgeler ne diyor?
16 Ekim 1925'te Ankara'daki İngiltere Büyükelçisi Lindsay'den Londra'daki Dışişleri Bakanı Chamberlain'e; Türkler Musul sorununun, Türk-İngiliz dostluğu önündeki tek engel olduğunu sık sık söylüyorlar ve bu sözde önemli bir gerçeklik payı bulunuyor. ...Majestelerinin Hükümeti'nin, Türkiye'nin güney sınırı yakınında kürtlere bir çeşit anayurt kurma girişimi Türk hükümeti tarafından doğrudan doğruya kendi politikasına yönelmiş bir tehdit olarak görülüyor...
Sayfa 255Kitabı okudu
677 sayılı kanun
1925'te Atatürk tarafından getirilen 677 Sayılı Kanunu'nun pratikte pek uygulanmadığı bir dönemde Uğur Korunmaz için ceza istenmişti. Bu kanunun 1. Maddesi'nde şöyle deniliyor: "Şeyhlik, Babalık, Halifelik gibi mensupları arasında baş mevkiinde bulunanlar, altı aydan az olmamak üzere hapis ve 500 liradan az olmamak üzere ağır para cezasından başka bir yıldan aşağı olmamak üzere sürgün cezası ile cezalandırılır." Ancak 1965 yılında yapılan bir değişiklik ile sürgün cezası kaldırıldı.
Sayfa 129 - Kırmızı Kedi YayınlarıKitabı okudu
Çıplak heykel ayıbı.
1883'te Viyana'da doğan Avusturyalı heykeltıraş Krippel'e, 1925 yılında Türk hükümeti tarafından Ankara Ulus Meydanı'na yaptınlacak olan Zafer Anıtı'nın sipariş edilmesiyle hayatının akışı değişir. Ard arda aldığı siparişlerle Sarayburnu (1925), Konya (1926), Ankara (1927) ve Samsun (1931) şehirlerindeki anıtları yaptıktan sonra sıra Afyon'a gelir (daha sonra da Ankara Sümerbank önündeki oturan Atatürk anıtını yapacaktır). Ancak heykeldeki figürlerin çıplak olarak yapılmasının, tenasül organlarına varıncaya kadar ayrıntılarıyla işlenmiş olmasının, Afyona gibi muhafazakâr bir şehrin mutaassıp zihniyetini kasıtlı olarak kırma ve değiştirme çabasından başka bir şeye yorulması zor görünüyor. Uzun yıllar halk, çıplak heykelin önünden hep utanarak geçmiş ama derdini kimseye anlatamamıştır. Nihayet 1950'de iktidara gelen Demokrat Parti döneminde yapılan müracaatlar gayesine ulaşmış ve heykelin tenasül organı yetkililer tarafından 'sünnet ettirilmiştir'.
Reklam
Atatürk: "Kadının Kapanması Garip ve Vahşi Bir Durum"
Atatürk, 1925 yılında Kastamonu'daki konuşmasında kadınların örtünmesine karşı ihtiyatlı tutumundan vazgeçerek net bir tutum sergiler: "Bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki, başına bir bez veya peştamal, veya buna benzer bir şeyler atarak, yüzünü gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşı arkasını çevirir veya yere oturarak yumulur. Bu tavrın manası nedir? Efendiler medeni bir millet anası, millet kızı bu garip şekle, bu vahşi vaziyete girer mi?"
Halkçılık...
Osmanlı İmparatorluğunda, köylü Aşar'dan yılgındı. Aşar veya öşür, onda bir demekti. Ancak verginin gerçek oranı, uygulamada bazen yarıya yükseliyordu. Uygulama yöntemleri, vergiyi bir baskı ve zulüm aletine dönüştürmüştü. Aşarın ilk Cumhuriyet bütçesine getirdiği para 27 milyon lira idi ve toplam devlet gelirinin %20'sini aşıyordu. Büyük bir mali fedakârlığı göze alan hükümet, 1925 Şubatında Aşar'ı kaldırdı.
1.083 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.