Ateşten gömlekler ayrılık. Üzerine geçirdiklerinde sımsıkı sarılmaktan başka çaren yoktur.
Yine boşa düştün ha gönlüm.. Yine baş başa kaldık desene Yine dümdüz olduk, kaçan trenin altında, Yine parçamız bulunmaz.. Yine yanlışlıklar, yalnızlıklar yapıştı yaralarımıza.. Yine susturulduk biçâre Yine omuz kalmadı yaslanacak Yine el ele verecek kimsen kalmadı.. Yine pişman ve perişansın Yine yıldızlar gibi kaydı bahtın.. Yine ölmeden ölmekler Yine ateşten gömlekler.. Yine düğüm düğüm kursağım Yine boğazımda kalan huzur.. Bundan sonra ne olacak bekleyip göreceğiz, kör olsak bile... خ ف ز ي
Reklam
Mendil
ateşten gömlekler giydim geçtim kandan nehirlerden ıslandım asit yağmurlarıyla manastırlarda geceledim bulutlar ardından melekler indi yağmurlarla şeytan sofralarında helal lokmalar çiğnedim
Halide Edip, efsanevi konuşmacısı olduğu Sultanahmet mitinginde “hükümetlerin düşman milletlerin dost olduğunu” söylemişti geçen onca zaman onun sözünü ne yazık ki doğrulamaya devam ediyor, hükümetleri bir türlü “ferdin ezeli hürriyet mücadelesinde” fertlere dost kılamıyor. Belki bu yüzden ferdin sırtında hâlâ ateşten gömlekler var.
224 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Halide Edip'in ad hırsızlığı diyebilirim. Kendisi de esere başlarken kitabın adını Yakup Kadri'den çaldığını kelamiyle tarihe kazımıştır. Peyami'nin gözünden Yunanlar, savaş, top sesleri, Ayşe-İhsan aşkı. Milli mücadele romanları arasında ilk olduğundan okunmaya değer. Ancak keyif için okunmak istediğinde yeterli bir kitap olduğunu düşünmüyorum. Biliyoruz ki Milli Mücadele döneminde adını mitinglerde duyuran Edip, eserinde yer yer otoboyografik esintiler katmış. Bu esintilerle birlikte savaşta kadının önemini yıllar sonra da bizlere iletmiştir. Gerektiğinde at sırtında cengaver, gerektiğinde çadırda bir hemşire, gerektiğinde eğitimci bir Ayşe Kadınla selamlar. "Edebiyat Tarihi Ateşten Gömlekin 6 Haziran 11 Ağustos 1922 tarihinde Idam gazetesinde tefrika edildiğini yazarlar. Doğu ve batı kültürlerinin sentezine ulaşmış Halde Edip, efsanevi konuşmacısı olduğu Sultanahmet Mitingi'nde hükümetlerin düşman, milletlerin dost olduğunu söylemişti . Geçen onca zaman onun sözünü ne yazık ki doğrulamaya devam ediyor, hükümetleri bir türlü "ferdin ezeli hürriyet mücadelesinde" fertleri dost kılamıyor. Belki bu yüzden ferdin sırtında hâlâ ateşten gömlekler var. Sen kitaplar ve kağıtların dilinden anlıyorsun, yanık şeyler söyle, beni istesin!" (s210-211)
Ateşten Gömlek
Ateşten GömlekHalide Edib Adıvar · Can Yayınları · 201923,3bin okunma
Benim Hikayelerim I
Böyle bazı durumlar oldu diyemedim sana. daha iyi olmadı hiçbir şey. gerçi bir süre sonra daha kötüde olmadığını fark edince çok da umrumda olmadı açıkçası. kaç kez seninle keyfe keder, neşeli durumlar yaşadım, yaşıyorumda.. lakin bir tarafımız hüzne daha bir meyilli olunca o taraftan kaybımız oldu hep. kafamı karıştıran şeyler var şu ara. sonsuz
Reklam
İnsan, birden yaklaşamaz bilgeliğe = ateşten bıçağı, kim sokar gönlüne, durup dururken? Kaba kaput bezinden gömlekler giymeliyiz ki, insanla aramızda, ışığı taşıyan bir kablo döşenmiş olsun: bileşimlerimize.
Ha­lide Edib, efsanevi konuşmacısı olduğu Sultanahmet Mitingi’nde ‘hükümetlerin düşman, ‘milletlerin dost oldu­ğunu söylemişti. Geçen onca zaman onun sözünü ne ya­zık ki doğrulamaya devam ediyor, hükümetleri bir türlü ‘ferdin ezeli hürriyet mücadelesinde’ fertlere dost kıla­mıyor. Belki bu yüzden ferdin sırtında hâlâ ateşten gömlek­ler var.
Sayfa 221Kitabı okudu
ertesi gün gelip nasılsın diye sormuştu. anlardım sevdiğini. Unutmak değil ama belki hatırlamamak mümkün demişti Muzaffer abi. Önceki gece eski fotoğrafları, mektupları, kuruttuğum çiçekleri yaktım.. Biriktirmeyi de sevmiyordum artık. Bir daha yan yana olamayacağın insanlar ile aynı fotoğraf karesinde yıllarca kalabilecek olmak pek sevimli değildi benim için artık. Uzansam uçurum, böyle dokunsam ateş yani. Bir boşlukta dağ yarıyorum sanki anasını satayım. Hani ateşten gömlekler giymişim sanki, kızıl ormanların dikenli güllerin arasından geçiyorum yani. Böyle bilinçsiz, amaçsız, yolların ortasındayım sanki. Aldanacağım kokuların, böyle vücutların arasından geçiyorum. hani otuz yıl oldu lakin her saniyesini için için kaynayan gizli bir coşku ile yaşayarak geçti benimkisi. binlerce çocuk, bir o kadar gülüş, yüzbinlerce düş geçti içimden. ne yalan söyleyeyim geriye dönüp bakasım bile yok. bir sana aldanıyorum, bir de gülüşüne. ne seni, ne de kendimi affedebilirim.
Bir daha yan yana olamayacağın insanlar ile aynı fotoğraf karesinde yıllarca kalabilecek olmak pek sevimli değildi benim için artık. Uzansam uçurum, böyle dokunsam ateş yani. Bir boşlukta dağ yarıyorum sanki anasını satayım. Hani ateşten gömlekler giymişim sanki, kızıl ormanların dikenli güllerin arasından geçiyorum yani. Böyle bilinçsiz, amaçsız, yolların ortasındayım sanki. Aldanacağım kokuların, böyle vücutların arasından geçiyorum. hani otuz yıl oldu lakin her saniyesini için için kaynayan gizli bir coşku ile yaşayarak geçti benimkisi. binlerce çocuk, bir o kadar gülüş, yüzbinlerce düş geçti içimden. ne yalan söyleyeyim geriye dönüp bakasım bile yok. bir sana aldanıyorum, bir de gülüşüne. ne seni, ne de kendimi affedebilirim.
Reklam
O'na itaat edenlere gelince, onları komşuluğuyla mükâfatlandırır, girenlerin ayrılmadıkları, içindekilerin durumlarının değişmediği, korkuların uğramadığı, hastalıkların etkilemediği, başlarına tehlikelerin gelmediği ve yolculukların kendilerini yormadığı yurdunda ölümsüz kılar. Günahkarlara gelince, onları kötü yurda indirir, elleri boyunlara kelepçeler; perçemleri alınlara bağlar, onlara katrandan gömlekler ve ateşten elbiseler giydirir, sıcaklığı artan bir azaptadırlar, şiddeti, yüksek ses alevi ve ürkütücü şiddette bir sesi olan ateşte, ehlinin üzerine kapatılan bir kapıdadırlar. Orada ikamet eden ayrılamaz; esiri feda edilmez; prangaları kesilmez. O yurdun bir süresi yok ki son bulsun! Oradakilerin belirlenmiş bir zamanı yok ki bitmiş olsun!
Sayfa 118 - Beyan Yayınları, 2. Baskı, Kasım 2007Kitabı okudu
Böyle bazı durumlar oldu diyemedim sana. daha iyi olmadı hiçbir şey. gerçi bir süre sonra daha kötüde olmadığını fark edince çok da umrumda olmadı açıkçası. kaç kez seninle keyfe keder, neşeli durumlar yaşadım, yaşıyorumda.. lakin bir tarafımız hüzne daha bir meyilli olunca o taraftan kaybımız oldu hep. kafamı karıştıran şeyler var şu ara. sonsuz ayrıntılar takılıyor aklımın bir köşesine. biriciğin doğum günüydü. elbise dükkanına gidip bütün parayı vitrinde beğendiği elbiseye harcamıştım. akşamına bizim kartal ismail'i samatyada on paraya eski lokalde hesabına satınca ertesi gün gelip nasılsın diye sormuştu. anlardım sevdiğini. Unutmak değil ama belki hatırlamamak mümkün demişti Muzaffer abi. Önceki gece eski fotoğrafları, mektupları, kuruttuğum çiçekleri yaktım.. Biriktirmeyi de sevmiyordum artık. Bir daha yan yana olamayacağın insanlar ile aynı fotoğraf karesinde yıllarca kalabilecek olmak pek sevimli değildi benim için artık. Uzansam uçurum, böyle dokunsam ateş yani. Bir boşlukta dağ yarıyorum sanki anasını satayım. Hani ateşten gömlekler giymişim sanki, kızıl ormanların dikenli güllerin arasından geçiyorum yani. Böyle bilinçsiz, amaçsız, yolların ortasındayım sanki. Aldanacağım kokuların, böyle vücutların arasından geçiyorum. hani otuz yıl oldu lakin her saniyesini için için kaynayan gizli bir coşku ile yaşayarak geçti benimkisi. binlerce çocuk, bir o kadar gülüş, yüzbinlerce düş geçti içimden. ne yalan söyleyeyim geriye dönüp bakasım bile yok. bir sana aldanıyorum, bir de gülüşüne. ne seni, ne de kendimi affedebilirim.
58 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.